Dolar ve Avro kurlarını, zamları, her gün yükselen fiyatları ve yakarışları, asgari ücretin ne olacağını ve canımı çok sıkan çocuk işçi ölümlerini an be an izleyen biri oldum.

Geçenlerde  4 çocuklu bir babanın aylık giderini gösteren İnstagram’daki fotoğraf sosyal medyada haykırıştı, içinde giyim, kasap, sosyal etkinlik, okul, yol gideri yokken toplam 3920 TL idi. Bu aile nasıl yaşıyor ?

Yorumlara baktım ; ne kadar alçakgönüllü hesaplama diyordu insanlar. Bir Ahlak ve Din Bilgisi öğretmeni siyasi bakıştan uzak yazdığını belirterek, "zamlar hayatın gerçeği, bollukta yaşarken ekmekler çöpe gidiyor, ucuz deyip elektrikler açık bırakılıyor, verilen nimetlere şükredilmeyip şikâyet ediliyordu. Ne bekleniyordu ki kuraklıkmış, koronaymış tabi ki gelecek. Kur’an’da eski kavimlerin haline bakıp biraz ders almalı" yazmıştı öfkeyle. Bir başkası "4 çocuk yapmak için başınıza silah mı dayadılar ? Bir çocuk yapsaydı madem asgari ücret alıyor. 6 kişi için eve 12 bin lira maaş girmeli. Bunun bilincinde olmayanlar Allah rızkını verir diye bekleyedursunlar" diyordu gene öfkeli.

Yoksa rızk denen şey yoksul ailelerin hukuken yasak olduğu halde evin bereketi artsın diye işe koştuğu çocukları mı?

2013-2021 yıllarının ilk beş ayında çocuk cinayetleri dahil, ölen çocuk sayısı 513.[1] TUİK’in perdelenmiş verileri işçi çocuk sayısını 720 bin gösterirken gerçekte Türkiye’de göçmen çocukları dahil, işçi çocuk sayısının en az 2 milyon olduğu görülmekte.

Yoksul, cahil seçmenlere zengin, zorba yöneticiler, dinci söylemler

8 Mart 2008 Kadınlar Günü’nde Başbakan Erdoğan Uşak Atatürk Kültür Merkezi’nde kadınlara seslenmiş, genç nüfusun önemine değinerek ailelere en az 3 çocuk demiş.[2]

"Batı devletleri genç nüfus transfer etmeye başladı. Türkiye’nin genç nüfusunu korumaya devam etmesi gerekir. Batı şu anda ağlıyor, sakın bu tuzaklara düşmeyin. Eğer nüfusunuzun azalmasını istemiyorsanız, bir ailenin 3 tane çocuğu olmalı. Takdir sizindir, o ayrı bir mesele" demiş sonra kendisini örnek vererek, "Çocuk berekettir. Benim 4 tane çocuğum var. Memnunum, keşke daha fazla olsaydı. Hepsi de bereketiyle geldi." diye eklemiş.

En az 3 çocuk meselesi akıllara işte böyle yazıldı. Rızk yani Tanrı’nın herkese verdiğine inanılan nimetlerin beklentisi zihinlerde böyle sabitlendi.

Rızkın çalışmadan gelmeyeceği, çalışılsa bile 3, 4 çocuklu ailenin temel gereksinimlerinin dahi asgari ücretle karşılanamayacağı gerçeği dinci söylemlerle örtüldü. İnsanlar Devleti Tanrı yerine koydu, herkese her şeyi vereceğine inandı, çocuklar iş buldukça da sevindiler.

Ekim 2009’da Başbakan Erdoğan, "İş işten geçmeden her ailede en az 3 çocuk olmalı. Nüfusumuz ne kadar artarsa o kadar güçlü olacağız, bundan emin olun" diye anımsatıyor.

"Yaşlılarımızın çok daha iyi şartlarda hayatlarını idame ettirebilmeleri için güçlü bir sosyal yapının yanı sıra güçlü bir ekonomik yapının da gerekli olduğunu hepimiz biliyoruz. Yöneticilerin, bizlerin sorumluluğu var, bizler imkanları hazırlayacağız. Ne kadar nüfusumuz artarsa o kadar güçlü olacağız. Bunu böyle bilin. Hiç endişeniz olmasın." diye de ekliyor.

Öte yandan aynı günlerde en güçlü ilk beş ekonomi içinde sayılan Hindistan ve Çin’i örnek veriyor, genç nüfusun Türkiye’nin geleceğindeki önemini dile getiriyor.

Oysa Halkı güçlüyse Ülke güçlüdür

Devletin gücü; eğitimli, bilgili, inançlı, kültürlü, sağlıklı, çalışkan halkın gücünden gelir. Halk güçlenmedikçe devlet güçlenemez.  

Hindistan güçlü bir ekonomiye sahipse bu, halkın eğitimli, bilgili olmasından, süper bilgisayarlar geliştirebilmesinden, yüksek teknoloji üretip Global pazarda satabilmesinden. Oysa Türkiye o pazarda yok, güçlü ekonomilere direnerek ancak, onlara uyarlanarak yaşayabiliyor. Güçlü aktör değil, iyi seyirci.

Hindistan’ın bilgi birikimi, çeşitliliği, zengin kaynakları ve bunlara güveni var. Milyarder / yoksul farkını kapatacağını düşünüyor. Bir etkin askerî güç haline geleceğinin de bilincinde. Büyük sorunu artan nüfusa yeterli istihdam sağlayamamak.[3]

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın örnek gösterdiği Çin’inse gelişme trendi bilgisayar, uzay çalışmaları, yapay zeka gibi stratejik teknolojik gelişmeler. Dünya ekonomisindeki ağırlığı artıyor. ABD Çin’le rekabette ama iklim krizine, pandemiye çözümlerde derin işbirliğinde.

3 Çocuk baskısı yerine

Devlet güçlü olmak istiyorsa halka 3 çocuk baskısı yapacağı yerde Hindistan’daki gibi mesela kentli orta sınıfın lehine - tarımsal alanda çalışan çoğunluğu göz ardı etmeden - ekonomik reformlar yapabilir. Bunları büyük kentlerle kırsal arasındaki gelir dağılımında adaletsizliği düzelterek gerçekleştirebilir. Demokratik yapıyı kurarak ekonomi kaynaklı sosyo-ekonomik huzursuzlukların barışçıl yöntemlerle çözülmesini başarabilir.

Devlet henüz üretim-tüketim potansiyelini artıracak genç dinamik nüfusa gereken eğitimi, bilgiyi vermiş bile değil ama Cumhurbaşkanı Erdoğan 3-5 çocuk önerisini durmadan yineliyor: "Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. […] Beypazarı'ndan bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki; bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim..."[4] diyor.

Sooruyorum: Neden her ailenin 3 çocuk sahibi olmasına ihtiyacınız var?

Haziran 2021’de Babalar Günü dolayısıyla 81 ilden 700 gençle buluşan Cumhurbaşkanı[5] kendisine sorulan: ‘Baba adayı bizlere, bir baba ve dede olarak tavsiyeleriniz nedir?’sorusunu şöyle yanıtlamış: "Şimdi yeni moda başladı. 30 yaştan önce ne erkekler evleniyor, ne kızlar evleniyor. İnanıyorum ki sizin evlilikte yaş sürecini çok fazla ilerletmeden, gecikmeden evlenmek, bunu hem gençlerimiz hem kızlarımız için söylüyorum. Bir de nikah törenlerinde hep söylerim en az üç çocuk. Çünkü bizim buna ihtiyacımız var."

Hindistan ya da Çin gibi dünyanın ilk 5 büyük ekonomisine girmenin sırrı 3, 4 çocuk yapmakta mı ki ?

Devlet her aileden 3’er çocuk isterken sözünü ettiği sorumlulukları üstlenebilmiş, gençlere gerekli koşulları sağlayabilmiş mi ki?

Türkiye’de üniversite mezunlarının kaçı Çin’deki Hindistan’daki gibi süper bilgisayarlar geliştirebiliyor, uzay çalışmaları yapabiliyor veya yapay zeka gibi stratejik teknolojik gelişmeleri sürdürüyor?

Bugün devlet ; kendini bilime, eğitime, kültüre, yüksek teknoloji ve siyaset üretmeye bedenen ve zihnen adayabilecek karnı tok zihni tok kaç sağlıklı gence sahip?

Ama garsonluk, çıraklık, çaycılık, pazarcılık, kombi tamirciliği yapan milyonlarca üniversite mezunu var.

Mesela köfteci, kokoreççi olarak hayatını kazanan bir Siyasal Bilgiler mezunu düşünebiliyor musunuz?

Düşünün, çünkü var !

5 Yaşında mevsimlik tarım işçisi çocuklar var.

Metal, tekstil, inşaat işçiliği, mendil satıcılığı, sokakta kâğıt toplayıcılığı yapan, aile içi ücretsiz emeği karşılayan çocuklar var.

Güçlü bir sosyal yapısı, güçlü bir ekonomik yapısı yokken Türkiye nasıl Hindistan, Çin gibi Global ekonominin aktörlerinden olsun?

Sanayi gücünü yok etmişken, zihinleri güç diye nüfus yoğunluğuna kilitlemişken, bir devlet gücünü nereden alabilir ki ?