Değerli okurlarım, Sizler de okumuşsunuzdur Diken’deki haberi: "Fransa ‘vakitsiz’ öten horozların hakkını koruyan yasayı kabul etti" başlığıyla verildi.

Kuşkusuz benim kadar şaşırdınız, meraklandınız. Laik Fransa’nın bir yasayla horozlara ifade özgürlüğü tanıması zihnimi tetikleyiverdi.

Düşünsenize bundan böyle Fransa’da insanların dışında horozların da ifade özgürlüğü var; canı ne zaman isterse ötecek, gecesi, gündüzü, saati, yok yani.

Fransız Kültür Mirası öğelerinden, vatanseverlik sembolü olarak savaş anıtlarını süsleyen Galya Horozu ile Fransa arasındaki ilişki bir kelime oyununa dayanıyor. Latince gallus kelimesi hem "Galyalı" hem de "horoz" anlamında.  Bu nedenle silueti Antik Çağ'dan beri Galya sikkelerinde yer almakta.

Fransız Kültür Mirasının bir öğesi

Galya Horozunun karakter özellikleri, savaşçı, gururlu, fethedici, saldırgan, her zaman gürültü yapan ve çalkantılı diye betimleniyor. Devrim sırasında 9 Nisan 1791 tarihli yasayla "uyanıklığın sembolü" olarak tanımlanmış. Hanedan zambağının yerine kullanılmaya başlandığında da popülerlik kazanmış.

Bu siyasi ve yurtsever amblem Paris'teki Fransız başkanlık sarayı Elysée'nin giriş kapısının tepesinde altın parıltılar saçıyor.

İlk kez 1909 yılında bir ulusal spor forması üzerinde yer almış. Bu yeniliği 1908'den beri Fransa'yı FIFA'da temsil eden Fransız İnterfederal Komitesi başlatmış. 1920 yılında da Fransız Olimpiyat takımının amblemi olarak benimsenmiş.

Fransız start-up ekosistemindeki tüm aktörlere atıfta bulunan "French Tech"in de logosu.

Mesela 1985'te kurulan ve otobüs turizminde uzmanlaşmış bir tur operatörü olan National Tours'un logosu. Dahası da var…

Günümüz Fransız politikacıları kültürel mirasın özgürlük simgelerinden Marianne'ı tercih etse de Galya Horozu özellikle spor karşılaşmalarında, dünyanın gözünde Fransa'nın simgesi olmayı sürdürüyor.

Öte yandan Fransa'nın alegorik sembollerinden olan bu Galya Horozu sık sık dava konusu oluyormuş. Fransız TV kanallarından BFM’e göre bugüne bugün Fransa’nın değişik bölgelerinden yaklaşık 500 çiftçi, çiftliklerinden yayılan gürültü veya kokulardan şikâyetçi olan komşuları tarafından mahkemeye verilmiş. Yıllarca çalıştıktan sonra emekli olduğunda kafa dinlemek, sağlığını kazanmak üzere Paris’ten uzaklara yerleşen 'neo-kırsallar' çiftçilere karşı 'kötü niyetli' davalar açıyorlarmış.

Birden aklıma Fazıl Say’ın pandemi sırasında Instagram’da yaptığı bir paylaşım geldi. O zamanlar hepimiz gibi o da evinde kilitli Bodrum’da yaşarken, gece gündüz, her daim öterek uykusunu bozan, dinlenmesine engel olan bir horozdan yakınmış ama o kadarla kalmıştı. Gururla izlediğim, ülkemizin yıldızlarından bu müzik dehasına hak vermiş, onun adına gerçekten üzülmüştüm. Onu anlayabiliyordum çünkü benim de hayvan sesine ilişkin duyduğum bir rahatsızlık var. Ama horozdan değil. Çatalca’da yaşadığımız yerin yakınlarındaki büyükbaş hayvan çiftliği nedeniyle her Kurban Bayramı acı çekerim. Ta aşağılardaki dere yatağı hayvancıkların seslerini öyle bir yankılar ki, sabaha karşı onların acıyla böğürmelerini duyarım. Bıçağın birazdan boyunlarına dayanacağını, hayatlarının sona ereceğini bilirler. Kulaklarımı vazelinli pamukla tıkarım, müziğin sesini açarım, hepsi boşuna olur. Sanırım ses olayına din açısından hiç bakmamışım. Hayvancıklar için dertlenip durmuşum. Acaba ülkemizde de bir milletvekili çıkıp oncağızları kıyımdan kurtaracak bir yasa teklifi verir mi? Bu durumdan benim gibi yakınanlar var mıdır, bilemiyorum.

Milletvekili Nicole Le Peih, hazırladığı özgürlük yasa tasarısını sunarken "Bu aynı zamanda ülke genelinde tek tip uygulamayı garanti altına almanın bir yoludur" demiş; haklı elbette. Kırsal bölgelerde komşular arasındaki çatışmalar sınırlanabilecek. Çiftçilere karşı açılan 'kötü niyetli' davalar önlenebilecek. Dolayısıyla tasarı Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un merkezci hükümeti tarafından 12'ye karşı 78 oyla destek aldıktan sonra Senato’dan da sorunsuz geçmiş. "Kırsal Gürültü ve Koku Yasası" başlıklı yasa kabul edilmiş. Horozun sesi insanın sesine eşitlenmiş sanki öyle değil mi?

Adalet Bakanı Eric Dupond-Moretti’nin sosyal paylaşım ağı X üzerinden yaptığı açıklamaya göre "Bu yasa sadece işlerini yapan, yani bizi besleyen çiftçilere karşı kötü niyetli kovuşturmalara son verecek" bir yasa.

Düşünsenize bundan böyle Fransa'nın kırsal bölgelerine taşınanların vay haline! Bu eski kent sakinleri artık ne horozların ötüşünden ne köpeklerin havlamasından ne çiftlik makinelerinden ne de gübre kokusundan şikâyette bulunabilecek.

Türkiye’min de yasaları, hatta bir Anayasası var. 25. Madde der ki: "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz."

Bunun geçerli olup olmadığı hakkında kimi zaman kuşkuya düşerim.

Gene de bir gün dayanamayıp ‘Fransız’ların şu horoza verdiği ifade özgürlüğüne imreniyorum’ demeyi hiç ama hiç istemem doğrusu.

Galya horozu anıtlarından bir tanesi

Galya horozu anıtlarından bir tanesi

Elize Sarayı'nın giriş kapısı

1907’de basılan 20 Frank kültürel mirasın özgürlük simgelerini taşıyor: Marianne ve Galya Horozu.