Değerli okurlarım,

14 Mayıs 2023 Genel Seçimleri sonrası, yaralarımı sarıp sarmaladıktan, ruhumu biraz olsun arındırıp hafiflettikten sonra yeniden kaleme sarılmanın, siz okurlarıma kavuşmanın heyecanını yaşıyorum. Sizler için yazmanın sevincini bilin isterim.

Seçimlerden bu yana biz vatandaşlar adına, Türkiye’de herhangi bir iyileşme var mı diye bakıyorum da pek göremiyorum. Şöyle ki geçende canım simit çekti bir de tazecik ekmek. Mahallemizdeki üç ekmek fırınından birine girdim. Orayı 1995’lerden beri bilirim. Yoksulluk yaşadığım o yıllarda fırının üzerindeki kiralık daireyi tutmuştum. Pişmekte olan ekmeğin her gün yükselen kokusunu ömrüm boyu unutmayacağım. O tarihlerde af sınavlarıyla yeniden üniversiteye kaydolmuştum. Günümün tek yemeği olan öğlen yemeğini Hukuk Fakültesi’nin oradaki öğrenci yemekhanesinde birkaç kuruşa yiyordum. Benden on - on beş yaş küçük öğrencilerle aynı masaya oturmaktan hep gurur duymuşumdur. O yemeğin dışında, iki günde bir fırından aldığım ekmeği de sabah ve akşam kahvaltılarında tüketirdim. Emin olun geçen gün simit ve ekmek almak için girdiğim fırında yaşadığım fakirlik duygusunu o zamanlarda bile yaşamadım.

Artık aç kalmıyor olsam da canım o gün o an tazecik bir simit ve ekmek çekmişti. Raflardan birinde gözüme takılan iştah açıcı, esmer, yuvarlak ekmeklerden birini fırıncı kadından istedim. Simiti verdikten sonra bana : "Önce ekmeğin fiyatını söyleyeyim 95 lira" dedi. ‘Neli o ekmek ?’ diye sordum. ‘Ekşi mayalı ve yulaflı’ diye yanıtladı. O nadide ekmeğe o parayı tabi ki vermedim, tabi ki almadım. Yerine normal bir tane isteyip toplam 27,5 liraya çözdüm meseleyi. Varın ülkenin geldiği durumu anlayın, çözün.

Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, kullandığımız her şeyin ham maddesi yurt dışından geldiğine göre… Ben de kalkmış şu belediye seçimleri bir geçsin diye kendimi avutuyor, Hanya’yı Konya’yı görecek bu millet diye umutla yaşıyorum.

Hep aynı çirkin, içi geçmiş siyasiler… Ekranlardan düşmüyorlar.

Değişmeyen performanslarıyla biz yüce halkı, yurttaşları, durmadan hırpalamaktalar. Şöyle sıradışı gerçekten insan gibi bir yiğit yönetici gördük mü? İyiye giden, doğruya çıkan bir yol, bir duruş, bir tutum var mı?

Millet adına, insanlık adına, ufacık olsun gelişme gösteren bir yönetim mi ufukta görünüyor?

Biz, saf, değerli yurttaşlara saygı besleyen, duyan siyasiler görüyor muyuz? Önümüze ulu orta doğaçlamalı, kandırmacalı orta oyunları konmuyor mu?

Sevgili okurlarım, Cumhurbaşkanımızın dudaklarından dökülen bir fırın sözcüğü bakın beni hangi lakırdılara sürükledi, sürüklüyor.

Türkiye’nin entelijansiyası Dilan Polat, Arda Turan gibi ülkemizin büyük -evet aslında gerçekten büyük - meselelerinden söz ederken, bendeniz neden kalkıp ‘eskiden fırın mı vardı evlerde’ sözlerine takıldım?

Ay unutmadan söyleyeyim. Şimdilerde sosyete mutfaklarında moda olan fırınlı kuzineleri gördünüz mü? Şaşıracaksınız ama Amazon’da Rize’nin el yapımı fırınlı kuzinesi 8 bin lira. Varsın alabilen alsın ! Ben annemin otuz yıl kullanmış olduğu tepsili, yuvarlak fırını seviyorum. Mirası mirasım olacak.

Aklım bir de Orta Oyunu kavramına takıldı. Az önce okuduklarınızla da gayet ilgili. Padişahlar zamanında, mesela Sultan II. Mahmud'un kızı Sâliha Sultan için 1834’te yapılan düğünde olduğu gibi, şenlikler hakkında yazılan ‘Sûrnâme’ adlı edebî metinler varmış. Bunlardan birindeki “Cümle etrâf-nişîn-i meydan / Oldu orta oyunundan handan” sözlerini - ki şair Lebîb’in ‘Sûrnâme’sinden – ülkenin haline yakıştırınca canım bayağı sıkıldı. Ne derse desin siyasetçi takımımız biraz homurdanıp aynı tas aynı hamam devam ediyor.

‘Eskiden fırın mı vardı mutfaklarda’ sözleri gerçekte öyle can acıtıcı ki ilkokul mezunu birinin beynindeki nöral devreleri bile attırır.

Osmanlıca dizelerin anlamını araştırırken öğrendim; Türk tiyatrosunun türlerinden olan Orta Oyunu’nun özellikleri tam da geldiğimiz durumu gösteriyor. 15. Yüzyıldan bu yana İstanbul’da bilinen bir tiyatro türü. Herkes mevkiinde, kafesinde memnun. Zat-ı Âlileri’nin açıkta halka karşı yazılı metne bağlı kalmadan söyledikleri kimsenin kılına dokunmuyor. Politikacıların güler yüzünde tek bir seyirme yok. Allah’ın kulları da karşılıksız verilen tüm nimetlerden mutlu yaşıyor.  

Orta Oyununun çeşitli sahnelerine sanırım yakındaki belediye seçimleri sırasında ve sonrasında da tanık olacağız.

Biraz daha beklesek mi diyorum… Gün doğmadan neler doğar.

Kalın sağlıcakla!