Yaşadığımız Aralık 2021dönemini başlıktaki üç sözcükle betimliyorum.

Önce nimet neymiş bakalım: "İnsanların dünyada yiyeceği, içeceği, kullanacağı imkânların tümü"[1].

Biraz derinleştirelim. Eğitim sistemi sitesinin din kültürü sayfasında: "Nimet, Allahın (c.c) insanlara verdiği rızık diyebiliriz. İnsanın yaşaması için verdiği güzellikler. Doğadaki tüm güzellikler nimettir."[2] yazılı.

Dünya nimetlerimiz
Ekmek, su, çay, zeytin, peynir, sebze, meyve, bakliyat, et, balık, sağlıklı yaşamayı hayatta kalmayı sağlayan temel gıdalar. Kaldı ki insan temiz hava, güneş, başını sokacağı çatı, üstünü örteceği giysi olmadan hayatta kalamaz.

Yoksulluk sınırı ilk kez 10 bin TL seviyesinde açıklandı.

Ekim 2021 ayı sonucuna göre dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 3.093,20 TL.

Demektir ki; yukarıdaki nimetleri sofrasına koyamayan milyonlar var.

2021’de brüt asgari ücret 3 bin 577 lira, net asgari ücret 2 bin 825 lira 90 kuruş.

2022’de brüt olarak 4.364,50 TL'ye net olarak 3.447,50 liraya çıkması bekleniyor.

Demektir ki; 2022’nin net asgari ücreti 2021’in ancak açlık sınırını yakalayacak.

Demektir ki; 7 milyon asgari ücretlinin gene ailesini barındıracak yeri, hastalanınca tedavi olacak parası olmayacak.

İşçiler gece gündüz aç ve hasta çalışırken iş kazasında hayatını yitirecekler demektir.

Temel dünya nimetlerinin fiyatlarında her gün hissedilir artış var, alım gücü her gün azalıyor, ekonomik sorunlar artıyor.

TÜİK Kasım ayına ilişkin enflasyonun aylık bazda yüzde 3,51 artmış olduğunu, yıllık enflasyonun yüzde 19,89'den yüzde 21,31'e yükseldiğini açıklarken, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Kasım ayında enflasyonun yüzde 9,9 oranında arttığını, yıllık enflasyon oranının ise yüzde 58,65 olarak gerçekleştiğini duyurdu.

Rakamlar arasındaki büyük fark ekonomistleri TÜİK verilerinin gerçeği yansıtmadığı eleştirisine götürdü. TUİK’e de güven bitti.

André Gide’in eseri Dünya Nimetleri Yeni Nimetler[3]
Kitapta şu cümleler dikkat çekiyor: "Arkadaş, insanların sana sunduğu hayatı kabul etmek zorunda değilsin. Hayatın kendisinin, kendi hayatının, başka insanların hayatının, daha güzel olabileceğine inanmaktan sakın vazgeçme… Kendini hiç kimseye hiçbir şeye kurban etme."[4]

Gide eserinde; insanın dünyaya yararlı olması, yer küreyi iyi izleyerek, tüm varlığıyla ve gücüyle onunla birlikte, onu hücrelerinde her an hissederek yaşaması gerektiğini dile getiriyor.

Demek ki; su, ekmek gibi nimetlerin yanında "İnsan ve Dünya bağlaşımı" (ittifakı) olmazsa olmaz.

Aynı düşünce Nazım Hikmet’in Davet[5] şiirinde de var: "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine."

Demek ki; konuşabilen, dinleyebilen, anlayabilen, öğrenebilen, aklını kullanabilen, merhamet duygusu taşıyan İNSAN dünya nimetlerinin başında geliyor.

Türkiye’nin tüm yurttaşlarıyla birlikte hayatta kalabilmesi buna bağlı. Onu arayıp bulmak, ortaya çıkarmak gerek.

Siyaset artık tiksinti hissi vermesin
Siyasete karşı gerçek bir tiksinti hissine kapılarak seçimlerde çekimserlik göstermek iyi sonuç vermeyecektir.

Hangi kesimden olursak olalım, siyasi liderler tarafından kötü temsil edilme veya hiç temsil edilmeme duygusuna yenilmek ve siyasal ve demokratik hayata mesafe almak iyi sonuç vermeyecektir.

Mesela Y Kuşağının tatmin edici bir adayın yokluğuyla karşı karşıya kaldığını düşünerek veya sadece tembelliğe kapılarak siyaseti reddetmesi de iyi sonuç vermeyecektir.

İster idealist ister gerçekçi kuşaklardan olalım, ülkemizi, dünyayı değiştirmeye hazırlanmalı, bunu şiddete başvurmadan yapmalıyız. Aksi kabul edilemez, üstelik ters etki yapar.

Bugün okul öncesi çocuklara dini eğitim zorunluluğu getirmeye çalışanlar, eğitimde olsun ülke siyasetinde olsun ekolojik kriz ve çevreci duruşa yer vermiyor.

Kaldı ki kadın erkek eşitliği, kadın cinayetleri, çocuk işçi ölümleri, gözaltında işkence gören tecavüzle tehdit edilen veya tecavüze uğrayan üniversite öğrencileri, ifade özgürlüğü gibi birçok konu bizlerin mücadelesini bekliyor.

İnsan ve Dünya ittifakı en büyük nimet
Mücadele yalnız bizim değil birçok ülke halkının güncel düşüncesi.

Mesela Fransa’da halkın büyük bölümü kendisini "kötünün en kötüsüne" hazırlarken, büyük bir bölümü de "durup düşünmek" gerektiğini söylüyor. Ve yapılacakları kitap okuyarak, atölye çalışmaları yaparak araştırıyor. Çok düşük gelirli az vasıflı kesim ise – acizlikten belki, cehaletten, cesaretsizlikten veya kadercilikten - "önceki gibi devam etmek" istiyor.

Türkiye’de; acıktığımızda simit, peynir, üzüm yemek, susadığımızda istediğimiz kadar su içmek istiyorsak, istediğimiz işte çalışarak hayatımızı kazanmak, paramızı istediğimiz yerde istediğimiz kadar harcamak ve yaşam olanaklarının tümünü kullanmak istiyorsak her şeyden önce özgürlük gibi bir dünya nimetine ihtiyacımız var.

Unutmayalım ki Türkiye olarak özgürlüğü koruyamadığımızda dünya nimetlerinin, verilen tüm güzelliklerin sonunu kendi ellerimizle getirmiş olacağız.

 

[4] «Camarade, n’accepte pas la vie telle que te la proposent les hommes. Ne cesse point de te persuader qu’elle pourrait être plus belle, la vie, la tienne et celle des autres hommes… Ne sacrifie pas aux idoles.»