Sultangaliyev, Marksizm’e ilk ciddi eleştiriler getiren sosyalist bir düşünürdür. 20. yüzyıl siyasetinde güçlü etkileri olan önemli isimlerden biri olan Sultangaliyev, 1892 – 1940 yılları arasında yaşamıştır. Sovyet Devriminde etkili olan Müslüman Tatar Komünist önder Sultangaliyev Marks’ın diyalektik materyalizm düşüncesine karşı enerjetik materyalizm düşüncesini ortaya atmıştır. Sultangaliyev'e göre batıdaki diyalektik anlayış henüz bir kavram olarak ortaya konulmadan çok daha önceden beri doğu halklarında mevcut idi. bundan dolayıdır ki materyalist düşünce Avrupa bilimine özgü bir unsur değildir.

Sultangaliyev’in görüşlerini şu şekilde özetlemek mümkündür:

Avrupa proletaryası kendi sömürgeci burjuvasıyla iş birliği yapmıştır. Sömürge ülkelerin kaynaklarını burjuvasıyla ortaklaşa paylaşmıştır. Dolayısı ile Avrupa solu, dünya sosyalizmine öncülük edemez, itici güç olamaz.

Henüz düşman sınıflara ayrılmamış olan prekapitalist Tatar toplumunda sosyalist sistemin inşası Rusya'dan ve diğer gelişmiş kapitalist ülkelerden farklı olacaktır; doğu halklarının bağımsızlık değeri ve gücü proletarya değil, doğu halklarının bağımsızlık arzusu, dini ve milli değerlerin emperyalizme karşı savaşılıp korunmasıdır.

Komintern (Komünist Enternasyonal), sosyalist devrimin sonraki basamağını batı proletaryasından değil, doğunun sömürülen milletlerinden beklemeli ve bu yönde çaba sarf etmelidir.

Sultangaliyev, Avrupa'da yaygın olan sınıf mücadelesi ile ilgili klasik Marksist teoriyi değiştirmeye kalkan ve Üçüncü Dünya'ya önem veren toplumcu bir ideoloji gütmüştür. Dünya sömürü sisteminde az gelişmiş ülkelerin üretimlerini ve kimliklerini yok etmek için kültür istilası ve ulusal değerleri çürütme işlemlerinin sistemli olarak kullanıldığını ifade etmiş ve Üçüncü Dünya Ülkeleri'nde ulusal kimlikleri, emekten ve bölüşümden yana bir düzene sokarak bu toplumlarda henüz gelişmemiş emekçi sınıfının iktidarını hazırlayacak bir mazlum uluslar ittifakını savunmuştur.

Sultangaliyev, SSCB’nin kuruluşunda etkili olan kişiliklerdendir. Ancak o bir süre sonra devrimin Rus milliyetçiliğine dönüştüğünü ileri sürerek SSCB’nin Rus olmayan halkları Ruslaştırmaya başladığını belirtir ve bunun devrimle bağdaşmadığını söyler.

SSCB’nin başarısız olacağı ve kesinlikle yıkılacağını öngören Sultangaliyev, 1991’de haklı çıkar. SSCB o tarihte yıkılır.

Sultangaliyev bu öngörüsüyle adeta bir peygamber gibi eskatolojik hükümleri olan eşsiz bir düşünürdür. Bu arada onun “Tataristan Allahsızlar Derneği”nin kurucusu olduğunu da belirtelim.

Mirseyit Sultangaliyev, Stalin döneminde devrim karşıtlığı ve Türk milliyetçiliği suçlamasıyla 1940’ta katledilir. 30 Nisan 1990 tarihinde Sovyetler Birliği Komünist Partisi Sultangaliyev’e iade-i itibar verir.

22 Aralık 1922’de 10. Sovyet kurultayında SSCB’nin kurucu devletleri olarak, Rusya, Belarus, Ukrayna ve Kafkas Federasyonu’nun kabul edilip Türkistan’ın kabul edilmek istenmeyişine şu sözlerle karşı çıkar:

Tarihsel olarak Türkler, Ukraynalılardan kat be kat köklü bir millettir. Türklerin üzerinde yaşadığı yüzölçümü ve Türklerin nüfus yoğunluğu Ukraynalılarla karşılaştırılamayacak düzeydedir. Kurucu devlet olarak yalnız bahsi geçen dört ülke belirlenecekse, bu bir tek Türklerin özerkliğe sahip olmayacağı anlamına gelecektir. Çarlık döneminde bile Türklerin daha çok hakkı vardı.

Bu sözleri üzerine Stalin tarafından açıkça Türk milliyetçisi olmakla suçlanır.

Sultangaliyev, SSCB’ye alternatif olarak Federal Sosyalist Turan Devleti projesini kuramlar. Bu kuramlayış, günümüzde en azından bir yönüyle de olsa yaşama geçmeye başlıyor. 12 Kasım’da İstanbul’da Türk Devletleri Teşkilatı’nın kuruluşu ve 2040 vizyonunun ilan edilişi Turan’a giden yolun döşenmeye başladığını gösteriyor. Turan sözü Türkiye’de kimi çevrelerde şeytanlaştırılmış bir söz olsa da Türk Devletleri Teşkilatı’nın 2040 vizyonunda en azından bir sözcük olarak geçmektedir. Vizyon belgesinde Türk Devletleri tarafından kurulacak TURANSEZ adıyla bir özel ekonomik bölgeden bahsedilmektedir.

Karabağ savaşının ardından varılan anlaşmayla yaşama geçecek olan Azerbaycan’la Nahcivan arasındaki geçiş yolunun Nursultan Nazarbayev tarafından “Turan Koridoru” biçiminde adlandırılması da son derece anlamlıdır. O Nazarbayev ki, Türk Devletleri Teşkilatı’nın de kurucu önderdir ve fikir babasıdır.

Gerçek şu ben de Turan sözüne Türkçe olmaması nedeniyle mesafeli biriyim. Bunun yerine “Büyük Türkeli” denilebilir. Bu başka bir konu olmakla birlikte yeri gelmişken belirtivereyim dedim.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın sosyalist bir birlik olmadığı, bu nedenle de Sultangaliyev’in öngörüsüyle ilintilendirilemeyeceği görüşüne katılmıyorum. Zira Turan öngörüsü açısından bakarsak Sultangaliyev’in kuramının en azından bir yönüyle de olsa gerçekleşmeye başladığını kabul etmeliyiz. Kim bilir belki bir gün eksik ve aslî yön de tamamlanır.

Türk dünyasının büyük oğlu Mirseyit Sultangaliyev’i saygıyla anarak sözlerimi bağlayalım.