Namaz sırasında Kur’an’ın başka dillere çevirisinin okunup okunmayacağı meselesinde “Okunur!” diyenlerin dayandıkları tarihsel belge büyük sahabî Selman Fârisî (ölm. 36/656)’nin yaptığı Fatiha çevirisidir. Sonradan ihdas edilen fıkhî tespitlerde dayanak noktası yapılan bu belgenin İmamı Azam Ebu Hanife (ölm. 150/767) tarafından fetva kaynaklarından biri olarak kullanıldığını Hanefi fıkhının temel kaynaklarından olan İmam Muhammed eş-Şeybanî’nin (ölm. 189/804) “el-Camiu’s-Sağir” adlı yapıtının, “İftitahu’s-Salât” bahsinden öğreniyoruz.

Aynı şekilde bu konudaki aktarımlara 483/1090 tarihinde ölen İmam es- Serahsî’nin el- Mebsut adlı kitabından da ulaşıyoruz.

Sözünü ettiğimiz ve kaynaklarda aktarılan belge şudur:

İlk Müslümanlardan ve Hazreti Muhammed’in seçkin arkadaşlarından biri olan İran kökenli Selman Farisî, namaz kılarken Açan Bölümü’nün / Fatiha Suresi’nin özgün Arapça metnini güzel okuyamadıklarını söyleyen ve bunun yerine Açan Bölümü’nün / Fatiha Suresi’nin Farsça çevirisini okuyup okuyamayacaklarını soran soydaşlarına, bunun olabileceğini bildirmekle kalmamış, bizzat kendisi Açan Bölümü’nü / Fatiha Suresi’ni Farsçaya çevirmiş ve kendisine başvuran kişilere vermiştir.

Üstelik Selman Farisî, bunu yapmadan önce konuyu Hazreti Muhammed’e danışmıştır. Hazreti Muhammed’in onayını aldıktan sonra da gerekeni yapmıştır. ( Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Salih Tuğ Çevirisi, İstanbul 1988, s. 102.)

Merhum Yaşar Nuri Öztürk hoca bu konuda şöyle bir değerlendirme yapmaktadır:

“Ehlisünnet inancının temel kabullerine göre, sahabîlerin tümü mukteda bih (kendisine uymanın dinen caiz olduğu müçtehit) durumunda olduklarından her birinin fetvasıyla ibadet geçerlidir. Buna göre, Selman’ın uygulaması, başka hiçbir kanıt aranmaksızın, Fatiha’nın çevirisi ile ibadet edilebilmesini sağlamaya yetecektir. Nitekim Hanefi fıkıhçılar, Fatiha’nın çevirisi ile namazın geçerliliğine hükmederken sürekli bir biçimde Selman’ın uygulamasına atıf yapmışlardır.” (Yaşar Nuri Öztürk, Anadilde İbadet Meselesi, İstanbul 2002, s. 90)

Bu konuda ikinci bir belge daha bulunuyor.

Kaynaklarımızın bildirdiğine göre, Hazreti Muhammed, Fatiha’yı iyi ve güzel okuyamadığını arz eden bir sahabîsine, Fatiha yerine başka dualar okuyarak namaz kılabileceğini söylemiş ve ona şu duayı öğretmiştir:

“Allah’ı tesbih ederim, övgü onadır. O en yücedir. Her türlü güç ve yetki sadece onundur.”

Bu bilgi Ebu Davûd ve Tirmizî’nin Salât bahsinde, Nesaî’nin İftitah bahsinde geçtiği gibi Kurtubî ve Razî gibi müfessirlerin tefsilerinde de geçmektedir.

İmamı Azam Ebu Hanife işte bu verilerin etkisiyle namazda Fatiha’nın okunuşunu farz, vacip veya sünnet olarak görmemiş, yalnızca müstehab (sevimli, tercih edilen)kabul etmiştir. (Yaşar Nuri Öztürk; age, s. 91)

 Şafii, Hanbelî, Malikî ve İmamiyye fıkıhçılarının Fatiha yerine namazda başka dua ve zikir sözlerinin okunabileceğine ilişkin görüşleri de yukarıdaki aktarımdan güç alan görüşlerdir.

Namazda Kur’an çevirisinin veya Kur’an dışında duaların okunabileceğine ilişkin en şaşmaz ve ikna edici kanıt, bizzat Hazreti Muhammed’in kendisinden gelmektedir.  Kesin olarak bilmekteyiz ki, Hazreti Muhammed, namazlarında Kur’an sözlerinin / ayetlerinin arasına kendi özel dualarını serpiştirirdi. Zammı sure (Fatiha’ya ek okunan ayetler) olarak okuduğu ayetleri böler, bir süre, içinden geldiği şekilde dua eder, daha sonra yine Kur’an okumaya başlardı. (Yaşar Nuri öztürk, age, s.92)

Bunun konumuz bakımından anlamı şudur:

Bizzat Tanrı elçisi namazda kıraat makamında Kur’an dışında dualar okuyor ve bunun yapılabileceğine cevaz veriyordu. Şimdi kim çıkıp da diyebilir ki bir insan, kıraat makamında içinden gelen duaları edebilir ama bu dualar, Kur’an ayetlerinin çevirisi olmamalıdır. Böyle bir iddianın akıl ve idrakle bir ilgisi olabilir mi?

Kişi, içinden gelen duaları okuyarak namazını kılabiliyorsa, bu dualarını, Kur’an’dan, Kur’an’ın öğrettiği dualardan seçemez mi? Elbette ki seçer ve bu çok da doğru bir davranış olur.

Şimdi soralım:

Neden Kur’an’ın anlaşılarak okunmasına yönelik her davranıştan tedirginlik duyuluyor? Anlamadan okumanın her çeşidine “evet” denilirken, anlayarak okumanın bir çeşidine bile neden “hayır” deniliyor?

Şurası bir gerçek ki, Kur’an, gereğince çevirilemez, onun için de Kur’an’ın çevirisi namazda okunamaz, şeklindeki iddia dayanaksız bir safsatadan, boş bir dayatmadan ve örfî bir saplantıdan ibarettir.

Zira Kur’an gereğince çevirilemez demek, aslında Kur’an gereğince anlaşılamaz demektir. Bu ise Kur’an’a yönelik atılmış en büyük iftiralardan biridir.