Türkiye’nin en yaşamsal sorunu nedir diye sorsanız, bir an bile ikirciklenmeden yanıtım sığınmacılar olur. Sığınmacılar Türkiye için bir ölüm kalım sorunudur. Bu nedenle yaşamsaldır. 85 milyonluk ülkemizde 15 milyona yakın sığınmacı bulunuyor. Çoğunluğu Arap kökenliler olmak üzere, Afganistanlı, Pakistanlı, Bangladeşli ve Afrika’nın türlü ülkelerinden gelen sığınmacılar her şeyden önce Türkiye’nin ulusal kimliğini değiştirme gizilgücüne iye bir insan kitlesidir.

Bir ülkenin ulusal kimliğini dil belirler. O ülkede hangi dil konuşuluyor, yazılıyor ve egemen anlamda hangi dilin eğitimi veriliyorsa o ülkenin ulusal kimliği o yönde oluşur. Türkiye’yi Türkiye yapan Türk dilidir. Türkiye, Türklerin ülkesi anlamına geliyor. Türkleri Türk yapan ana etmen de kuşku yok ki, Türk dilidir. Türk dili giderse Türkiye gider. Türk dili Türkiye’nin ana eğitim dili ve tek resmi devlet dilidir. Bunun değişme olasılığı var mıdır? Bu sorunun yanıtı sığınmacılar konusunda gizli.

Sığınmacıların büyük çoğunluğunu Arapça konuşanlar oluşturuyor. Öbürleri de zaten Arapça konuşmaya ve Arap olmaya dünden gönüllü. Hatta öyle ki Türklerin bile bir bölümü Araplaşma, Arapça konuşma eğilimi içinde. Niyesi, Arapçayı ve Araplığı dini ile ilintilendiriyorlar. Türkiye’nin ikinci resmi dili Arapça olsun mu, diye sorulsa büyük oranda evet yanıtı alırsınız.

Türkiye için Arap ve Müslüman sığınmacıların işte böylesi bir özelliği de var.

Türkiye’nin bir Türk ulus devleti olma niteliğinden koparılıp bir ümmet devletine dönüştürülmesi için Arap sığınmacılar ve onların ateşli yerli destekçisi olan dinci Türkler ele ele verip amaçlarına kolayca yürüyebilirler. Arap sığınmacılara yurttaşlık verilmesi işte bu nedenle son kertede kaygı uyandırıyor.

Avrupa’da bir ülkeye sığınıp yurttaş olmak istediğinizde öncelikle o ülkenin dilini öğrenme ve konuşma zorunluluğu var. Dahası belli bir süre; genellikle de 5 yıl o ülkede oturma koşulu var. Bu, uyum sağlama için gerekli görülüyor. Ancak o zaman yurttaş olabiliyorsunuz.

Oysa bizde hiç böyle bir yol izlenmiyor. Hiç Türkçe bilmeyen ve Türkiye’ye bağlılık duygusu taşımayan yüz binlerce kişiye yurttaşlık veriliyor. Türkiye’ye uyum sağlama zorunluluğu bile söz konusu edilmiyor. Olur mu böyle bir şey?! Olmamalı…

Türkiye yurttaşı olmak ve Türkiye’de kalmak isteyen sığınmacılara Türkçe öğrenme ve kamuda (resmi işlerde) Türkçe konuşma koşulu getirilmeli. Sığınmacıların çocuklarına Türkçe dışında bir dilin ana dil olarak eğitimi kesinlikle verilmemeli. Özellikle ilkokulda Türkçe dışında bir dille eğitim yapılmamalı. Ortaokul ve lisede isteyene seçmeli olarak ailesinin dilinin eğitimi verilebilir. Ama bu yalnızca o dili öğretme biçiminde olmalı. Öbür derslerin eğitimi ise Türk dilinde yapılmalı. Toplumsal bütünleşme, kaynaşmış bir halk olma ve ulusal birlik için tek dilde ilkokul eğitimi yaşamsal bir gerekliliktir. Söz gelimi Almanya böyle yapıyor. Almanca öğrenme ve kamuda Almanca konuşma, Alman toplumuna uyum sağlama Alman yurttaşı olabilmek için olmazsa olmaz koşul kabul ediliyor.

Türkiye de aynısını yapmalı. Tersi durumda Türkiye’nin ulusal birliğinin bozulması kaçınılmazdır.

Türkçe, Türkiye’nin deyim yerindeyse çimentosudur.

Elbette en doğrusu bütün sığınmacıların geri gönderilmesi, verilen yurttaşlıkların da iptal edilmesidir.

O günü büyük bir özlemle bekliyoruz.