İstiklal Marşı üzerine yazdığımız dizi yazılarımızın sonuna doğru geliyoruz.

Peki, biz bu marşı neden bu denli konu ettik?

İstiklal Marşı ulusun en temel metnidir. Ulusun dayandığı ve üzerinde yükseldiği düzlem olan dilin, İstiklal Marşı’ndaki yeri ve neliği ulus için yaşamsal önem taşıyor. Türk ulusunun dili olan Türkçe, Türk ulusunun ulusal marşında kendini ne denli gösterebiliyor ve ulusal marş, ne denli ulusun dilini yansıtıyor? Bu soruların yanıtını ortaya koyabilmek için uğraştık.

Uğraşımızın sonlarında İstiklal Marşı’na ilişkin birkaç durguya daha değinmek isteğindeyiz.

Bu marşın neden “Korkma!” diyerek başladığını irdelemiştik. Üzerine ek olarak yeni bir şey yazmaya gerek yok. Şimdi marşa ilişkin öbür konulara değinelim.

İstiklal Marşı ya da bizim deyişimizle Ulusal Özel Ezgi bütün bir ulusu kuşatmalıdır. Ulusun tümü kendini o özel ezgide görmelidir. Peki, Türkiye’nin ulusal özel ezgisi Türkiye halkının / Türk ulusunun bütününü kavrıyor ve kuşatıyor mu?

Buna gönül rahatlığıyla ve içten gelen bir evet ile karşılık veremiyoruz.

Niyesi; bu özel ezginin sözleri ulustan çok “ümmeti” taban alıyor. Ezginin sözleri dinsel sözcük ve kavramlarla yüklü... Söz gelimi; “Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli!” biçimindeki dize sanki Türk ulusunun tümü Müslüman’mış gibi bir yaklaşımı ve yanlış olurlamayı içeriyor. Oysa Türk ulusunun tümü Müslüman değil. Çoğunluğun Müslüman olması ulusu nitelemede dinin de bir yere iye olması gerektiği kanısına güç katmaz. Türk ulusunu tanımlarken herhangi bir dine yahut mezhebe vurgu yapılamaz. Kaldı ki hiçbir ulus tanımında din ya da mezhep bir öğe olarak yer alamaz. Ulus; dinle, mezheple değil; dil ve yurt ile tanımlanır. Yurttaşlık ise ulusun bireylerini birbirine bağlayan en önemli değerdir.

Ulusal özel ezgimizde dine ve ezana yapılan vurguyu dönemsel siyasal koşullara bağlayabiliriz. O dönemde dinin halk üzerindeki etkisi bilinmektedir. Ancak Türk ulusunun yeniden kuruluşu sürecinde dinin git gide güç yitirip dilin ve yurttaşlığın öne çıktığını da saptamalıyız.

Türk ulusu, 552’den sonra ikinci kez kuruldu. İlk kuruluşu Orta Asya’da, Büyük Türkeli’nde, ikinci kuruluşu ise Anadolu’da, Küçük Türkeli’nde gerçekleşti. İlk kurucu Bumin Kağan, ikinci kurucu ise Atatürk’tür. Her iki kurucu da Türk ulusunu kurarken Türklük değerleri düzleminde davrandı. Bundan ötürü, din ve mezhep, Türklük değerleri arasında yer alamaz.

Özel ezgimizdeki ezan vurgusu yalnızca dine değil aynı zamanda bir mezhebe de vurgu içermektedir. Türk ulusu yalnızca Sünni veya Şii Türklerden oluşuyor değildir ki ezan ulusal bir değer olarak özel ezgide yer alsın.

Türk ulusunun bireylerinin mensup olduğu bütün dinler ve mezhepler ebette saygındır. İslam saygındır, Sünnilik, Şiilik saygındır. Ama Alevilik de saygındır. Türkiye halkının yaklaşık % 20’sini oluşturan Alevilerin yok sayılması, ulusal birliğe katkı vermez. Tersine ulusal birliği güçsüzleştirir.

Aynı biçimde Türk ulusunun kimi bireylerinin mensup olduğu öbür dinler de saygındır. Hıristiyanlık, Musevilik, Tengricilik vb… Bu dinlerin mensubu olan yurttaşlarımızı ve ulusdaşlarımızı yok saymak kesinlikle doğru değildir. Ulusal kurtuluş savaşımızda yalnızca Müslüman Türkler değil öbür dinlere mensup Türkler de yer almış ve şehitler vermiştir. Kurtuluş savaşımızın Hıristiyan ve Musevi şehitlerini kim yadsıyabilir?

İşte bu nedenlerden ötürü İstiklal Marşı’nın / Türk ulusunun ulusal ezgisinin en büyük anlambilimsel sorunu yukarıda verdiğimiz dizesidir.

Bu arada üzülerek dile getireceğim bir konu daha var. Ne üzücü ki büyük yurtsever Mehmet Akif, mezhep sorununda yetkin bir bilgi birikimine iye değildir. Bu konuda sözü çok uzatmadan bir acı durguya yer vermek istiyorum. Mehmet Akif bir şiirinde şöyle diyor:

Dara geldin mi Şeriat!

Sus lan izansız, ne zaman camiye girdin? Hani tek bir hayrın?

Bir Kızılbaş’la senin var mıdır ayrın gayrın?!

Ne acı değil mi? Sizce üzerinde söz söylemeye gerek var mı? Böyle bir şey nasıl yazılabilir?

Kızılbaşlar bu ulusun oğlu, kızı değil mi? Osmanlı’nın kara çalmasıyla kötü sanılan Kızılbaşlık, Safevi Azerbaycan’ında övünç kaynağıdır. Kızılbaşlık, Türkmenlerin kızıl börk giymesidir. Ne var ki nice kara çalmaya araç edilmiştir.

İşte bilgisizlik böyle bir şey!

Konunun yeterince anlaşıldığını sanıyorum. Bu nedenle şimdi özel ezgiye ilişkin başka konulara değinelim.

Sancak şafaklarda yüzer mi?

Ezanlar inler mi?

Kahraman ırkıma sözündeki ırk hangi ırk?

Evet, İstiklal Marşı’ndaki ilginç sözlerden biri “sancağın şafaklarda yüzmesi” sözüdür. Nasıl yüzer? Gerçekte dalgalanır denilse daha doğru olurdu.

Öte yandan, ezan inler mi?

İnlemek ne anlama geliyor?

Bir hastanın inlemesi akla geliyor hemen. Ancak amaçlanan kesinlikle o değil ebette. Bir başka anlamı da aşırı sesle ortalığın yankılanmasıdır. Kuşku yok ki özel ezgideki inlemek sözüyle bu amaçlanıyor.

Efendim, bu sözler gerçek anlamıyla değil simgesel anlamıyla kullanılmakta, deniliyor.

Ama bu savunma pek oturmuyor.

Peki, “kahraman ırk” hangi ırk?

Türk ırkı mı? İstiklal Marşı’nda Türk sözü geçmediğini açıklamıştık. O halde bu hangi ırk? Aslında yanıt belli; marşın dili hangi dil ise o dili konuşan topluluk amaçlanıyor kahraman ırk sözüyle…

Marşın dili Türkçe… Öyle ki sanılanın tersine İstiklal Marşı’ndaki sözcüklerin yaklaşık % 60’ı öz Türkçe. Öz Türkçe olmayan sözcükler ise Türklere özgü yeni bir anlama iye olarak marşta yer alıyor. Dolayısıyla İstiklal Marşı ya da Ulusal Özel Ezgi’miz bütünüyle Türk dilinde.

Ancak Türklük ırk olarak nitelenecek düzeyde sıradan bir kimlik değil. Türklük büyük bir kültürün ve uygarlığın adıdır.

Gün gelecek Türk ulusunun yeni ulusal marşı da yazılacak. Şimdilik Türk Devletleri Örgütü’ne üye devletlerin marşları var. Hepsi Türk ulusunun ulusal marşlarıdır.

Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın diye dua eden Mehmet Akif’imize biz de şöyle yanıt verelim:

Senin bu duayı hani amaçla ettiğini biliyor ve katılmadığımız yanları olsa da İstiklal Marşı’mızı yazdığın için seni daima saygıyla anıyoruz. Büyük bir yurtsever ve Kızılbaşlık konusunda olduğu gibi kimi derin yanlışlarına karşın içtenlikli bir Müslüman olduğuna tanığız. Ancak biz yeni bir dua ediyoruz artık:

Allah bu millete yeni bir İstiklal Marşı yazdırsın. Öyle bir marş yazdırsın ki o marş bütün Türk halklarının ve Türk devletlerinin ortak marşı olsun.

O marş yazılacak ve büyük Türkeli’nin her yanında yankılanacak…