Değerli okurlarım,

Seçmenler olarak şimdiye dek hep kandırıldık!

Hangi ittifaklar çıkacaksa çıksın da programları nedir ne şekilde uygulayacaklar duyalım. Oyumuz kimden yana olacak bilelim…

Adaylar eski tas eski hamam, yoksul, aç yandaşlarını otobüslerle getirtip, meydanlara doldurup, kek, içecek, su, döner ekmek dağıtarak nutuklar atmasınlar. Her adayı eşit koşullarda izleyebileceğimiz bir çözüm bulunsa… Yinelenen boş söylemler değil, rakamlar, tarihler, atacakları adımları niteliksel, niceliksel açıkladıkları söylemler işitsek…

İnsanoğluyuz… bir şeylere özenmiş olabiliriz… Mesela komşunun cipine, falanca liderin sarayına, filanca oligarkın - hani şu servetini kaotik ve yolsuzluklarla dolu süreçte devlet varlıklarının özel sektöre devredildiği sırada yapmışların - yatlarına, kulelerine, gemilerine, altınlarına özenenler yok mu mesela… Diyorum ki tüm bunları bir yana bırakmış, demokrasinin var olduğu ve gelişerek sürdüğü bir Türkiye’ye özenen genç cumhurbaşkanı adayları çıksa…

İnsan haklarının korunduğu, sanayisi güçlendirilmiş, eğitim sorunları çözülmüş, bilim insanları yetişmiş, iş hayatında liyakat ana kriter olmuş bir Türkiye özlemi duyan… halkın her alanda adaletle, hukukla korunduğu, asgari ücretlinin alım gücünün olduğu, herkesin ekmeğe, ete, süte, yağa, bala, doğaya, tatile, kültüre ulaşabildiği bir ülkeye özenseler… Demokrasiyi gelenek hatta kült haline getirecek adaylar olsalar…

Cumhurbaşkanı olacak kişi demokrasinin onurunu tüm gücüyle savunacak, toleransın ahlaki gerekliliğine ve değerine saygı duyacak, devlet şiddetine yol açan basit çözümleri reddederek insan hakları tutkusuyla tüm farklılıkların, muhalefetlerin ve alternatif güçlerin tartışmalarının ötesine geçerek ülke halkını toparlayacak bir aday çıksa…

Türkiye’nin ruhunun çevresiyle uyumlu olmak olduğunu, Avrupa ve dünyadaki rolünün de bu olduğunu görmüş, her seçmenin kararında demokratik gerekliliğe bağlı kalmasını, davranışlarında buna uymasını telkin edecek biri olsa…

Türk halkının pandemi, savaş, yeni yaşam ve yeni ekonomik koşullar, yer değiştirme riskleriyle sığınmacılar karşısındaki güvensizliğini, yaşadığı eylemsizlikleri, tanık olduğu laf kargaşalarını, öfkeyi, onun gibi duysa ve derinden anlayabilse… Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri ve Türk halkının ruhu söz konusu olduğunda bunları paylaşmayanlara taviz verilmeyeceğini garanti etse…

Türkiye’nin bölücü virüslerle, şiddet ve nefretin alası tehlikelerle hep karşı karşıya kaldığını, onlarla yaşadığını bilen ve açıklamalara, paylaşmaya açık bir aday olsa… En zayıfların ıstırabından endişe duyarak yoksunların, dışlanmışların, sesi duyulmamışların gereksinimlerine dikkat edecek, ulus içinde yerini bulamayanlara sahip çıkacak biri olsa...

Girişeceği politik eylemlerde, gerçekliği reddetmeden, demagoji yapmadan, verimliliği ideoloji ile birbirine karıştırmadan gücünü gösterecek, siyasi eylemlerinde kadınların, erkeklerin özlemleriyle, ülkenin gerçek ihtiyaçlarıyla ve dünyadaki gelişmelerle doğrudan temas halinde kalarak çok şeyler yapabileceğini anlamış biri olsa…

Dayanışma ve egemenliği sağlayacak, her koşulda ulusun çıkarlarını en iyi şekilde savunacak, ülkenin dinamizmini serbest bıraktığında ancak, değişebileceğini saptamış olsa...

Türkiye’ye rekabetçi olmasının araçlarını vererek genç yeteneklerin yurtdışına gitmelerini engellese…

Bununla birlikte eylemlerin ve kararların ötesinde değişmesi gereken bir zihinsel durum olduğunun da farkında olsa…

Vergileri, masrafları düşürerek büyümeye hızlandırıcı dokunuşta bulunsa…

Her şeyin bir kişide / merkezde toplanması alışkanlıklarını bitirse… Güvenlik, dayanışma, egemenlik misyonlarını daha iyi sağlasa… Sağlıktan ve milli eğitimden başlayarak kamu hizmetlerinin etkinliğini artırsa...

Bakanlarına, mesela, hizmetlerini çağdaşlaştıracak nitelikte planlar hazırlama zorunluluğu getirse ve her bakana ayrılacak bütçenin vermiş olduğu taahhütlere ve elde edeceği sonuçlara bağlı olacağını bildirse… Yerel demokrasileri serbest bırakan yeni bir güç mimarisinin oluşumunu sağlasa...

Türkiye’nin çevresel olarak sorumlu, ekonomik olarak güçlü, tarımı destekleyen, balıkçılık politikasına özenen ülke olmasını; zenginlerin giderek daha zengin, yoksulların daha yoksul olmalarını engelleyen insanlaştırılmış bir küreselleşmenin düzenlenmesinde rol almasını sağlasa… Gezegenimizin korunması yolunda adımlar atan bir ülke yaratsa…

Böyle bir ülkeye, vatandaşlarına, kimler özenmez ki!


* Bu yazı, Toplumsal gazetesinin 33'üncü sayısında yayımlanmıştır.