Türkiye’de edebiyat raflarına bakın: çoğu aşk romanı, market reyonundaki çikolata kutularına benziyor. Şık ambalaj, kısa süreli tat, sonra unutulup gidiyor.

Aşk, kolay tüketilen bir meta haline geliyor. Tam da bu yüzden Deşti Serhadyan’ın cümleleri sert bir tokat gibi iniyor yüzümüze. Onun için yazı, “ölümsüzlükle yapılan gizli bir anlaşma." Yani kalem, süs değil; ölüme, unutulmaya karşı açılmış bir cephe.

Serpil Meriç’in Toplumsal’da yaptığı söyleşide Serhadyan, aşkı “bazen atom bombası kadar yıkıcı, bazen de beyaz toprak kadar dingin” diye tanımlıyor. Bu söz bile onun bütün edebiyatını özetliyor. Yıkım ve huzur, kan ve su, sokak ve serenat… Her şey aynı sayfada yan yana. “Meyyam’a Mektuplar” işte bu çelişkilerin toplamı. Görünürde bir kadına yazılmış mektuplar, ama aslında bir halkın, bir coğrafyanın, bir tarihin acı defteri. Meyyam bazen kadın, bazen şarap, bazen yara. Ve her defasında hem gerçek hem sembolik bir figür.

Serhadyan’ın dilinde sınır yok. Bir cümlede argonun sertliği, diğerinde mistik bir ritim. Diyarbakır’ın dar sokaklarını Paris’in kafeleriyle, Batman’ın taşlarını Frankfurt Havalimanı’ndaki kahve fincanıyla aynı paragrafta buluşturabiliyor. Çünkü onun yazısı coğrafya değil hafıza kuruyor. Mekân, karakterin ruh aynası. Zaman, bireysel tarihle toplumsal tarihin çarpıştığı sahne.

Bizim edebiyat piyasasında aşk çoğunlukla kaçış olarak yazılıyor. Okuru avutmak, hayata katlanmayı kolaylaştırmak. Serhadyan tersini yapıyor. Aşkı bir direniş biçimi olarak kuruyor. Yazıyı bireysel bir sığınaktan çıkarıp toplumsal hafızanın tutanak defterine çeviriyor.

Bugünün edebiyat ortamında çoğu yazar hâlâ vitrindeki ışıkla uğraşıyor. Serhadyan ise karanlıkta kalmayı göze alıyor. Çünkü biliyor: hakikat, ambalajda parlamaz; karanlığın içinden parlar. Bu yüzden onun kitapları kolay okunmuyor. Ama bir kez okuyan, kolay kolay unutamıyor.

Sonuç? Edebiyatın yeniden yara açması gerekiyor. Yara açmadan yüzleşme olmaz, yüzleşme olmadan hafıza olmaz. Serhadyan’ın yaptığı tam da bu: aşkı da, hayatı da, toplumu da kanlı bir çizgiye kazımak. Ve hatırlatmak: yazı, gerçekten de ölümsüzlükle yapılan gizli bir anlaşmadır.