Berkin Elvan, 16 Haziran 2013 sabahı İstanbul Okmeydanı’nda polis tarafından atılan gaz fişeğiyle başından vuruldu.
Sadece 15 yaşındaydı.

Berkin Elvan
Bir fırından ekmek almak için çıkmıştı.
Aylarca komada kaldı, kilosu 45’ten 16’ya düştü. 269 gün sonra, 11 Mart 2014’te hayatını kaybetti.
O gün sokakta yaşanan yalnızca bir polis müdahalesi değildi. Bir çocuğun hayatı, kamu gücüyle, devletin silahıyla sonlandırıldı.
Cenazesinde yüz binler bir olup yürüdük.
Ve hep bir ağızdan haykırdık:
“15’inde bir fidan, Berkin Elvan.”
Yargıtay bu sloganı işitmemiş.
Ama o dönem Başbakan olan Erdoğan’ın öfkeli ses tonunu işitmiş.
Berkin için;
“Ne ekmek almaya gideni be... Molotofçu o molotofçu!”
demişti.
Kendisini dinleyen öfkeli kalabalıkla birlikte 15 yaşındaki bir çocuğa ve onun annesine kin kusmuştu.
Kalabalık, Erdoğan’ın işaretiyle Berkin’in annesini yuhaladı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir annenin acısının bu kadar aşağılandığı başka bir an hatırlanmaz.
Berkin’in ölümünden yıllar sonra, 2021’de İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi, polis memuru Fatih Dalgalı’ya olası kastla öldürme suçundan 16 yıl 8 ay hapis cezası verdi.
Karar, istinaf tarafından da onaylandı. Ancak sanık tutuklanmadı, uzun süre serbest bırakıldı.
2025 yılına gelindiğinde Yargıtay 1. Ceza Dairesi kararı onadı. Ama dikkat çeken gerekçesiyle:
“Sanığın hedef aldığı kişinin çocuk olduğunu bilmesi mümkün değildir.”
Bu yalnızca bir gerekçe değil; toplumsal hafızaya açık bir meydan okuma.
Yargıtay, 15 yaşındaki bir çocuğun ölümünde, failin onun çocuk olduğunu bilmemesini gerekçe göstererek cezanın alt sınırdan verilmesini haklı buldu.
Bu kabul edilebilir değil.
Çünkü adalet yalnızca hukukun lafzında değil; halkın vicdanında da anlam bulur.
Ve biz hâlâ, 15’inde bir fidanın mezarına sessizlik düşürmeye çalışanlara karşı haykırıyoruz:
Berkin Elvan çocuktur. Onu siz öldürdünüz.
Faili miting kürsüsünde ‘emri ben verdim’ diye haykırdı. 
Unutmadık! 
Bu hesap mahşere kalmaz!