Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde öldürülen Pınar Bulunmaz ile ilgili davanın son duruşmasında önemli bir gelişme yaşandı. Mahkeme tutuksuz yargılanan eşi Rıdvan Bulunmaz hakkında 'Kaçma şüphesi' bulunduğu gerekçesiyle tutuklama kararı verdi.
22 Şubat 2024 gecesi, 28 yaşındaki hemşire Pınar Bulunmaz, eşi Rıdvan Bulunmaz’la tartıştıktan sonra vurularak öldü.
Rıdvan, polise “intihar etti” dedi.
Ancak güvenlik kameraları, Pınar’ın evden panik içinde silahsız olarak kaçtığını; eşinin ise onu araçla takip edip zorla bindirdiğini gösteriyordu.
Olay yeri incelemesinde lüminol testiyle evde silinmiş kan izleri bulundu.
Araçta neredeyse hiç kan yoktu; silah gaz pedalının altından çıktı.
Bu tablo, intihar değil, sahnelenmiş bir olayı işaret ediyordu.
Yine de Rıdvan Bulunmaz, olaydan yalnızca üç ay sonra, sonradan ortaya çıkan tanık ifadeleri gerekçe gösterilerek serbest bırakıldı.
Aylar sonra.
4 Temmuz 2025 günü Şanlıurfa’nın Siverek ilçesindeki Adliye’de görülen üçüncü duruşmayı bizzat izledim.
Duruşma sonrası bu köşede daha önce yazdığım haberde, dosyadaki çelişkileri tek tek belgeleyerek anlatmıştım.
Davanın seyrini değiştiren rapor
Üçüncü duruşmada, Pınar’ın ailesini başından beri yalnız bırakmayan avukatlar, Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan alınan 52 sayfalık raporu mahkeme heyetine sundular.
Rapor, sanık tarafının “intihar” tezini bilimsel olarak çürütüyordu.
Pınar’ın göğsündeki kurşun yarasının giriş-çıkış yönü, kendi kendine ateşlenmiş bir silahla uyumlu değildi.
Yüzünde, burun kenarında, göğsünde bariz morluklar ve darp izleri vardı.
Bu bulgular, olaydan önce şiddete maruz kaldığını gösteriyordu.
Üstelik ilk otopsi raporunda bu izlerin hiçbirine yer verilmemişti.
Sebebini az sonra anlayacaksınız.
Tesadüfün böylesi
O gün mahkeme salonunda, çok ilginç bir şey yaşandı.
Tevfik Yuvanç adlı bir adliye çalışanı; hem otopsi yardımcılığı, hem olay yeri keşfi, hem de sanığın adliyeye götürülmesi gibi kritik aşamalarda yer aldığını kabul etti.
Mahkeme başkanı “Bu kadar tesadüf fazla değil mi?” diye sormadı.
Çünkü Yuvanç, sanığın amcasının yönlendirmesiyle hareket etmişti.
Şimdi, Hacettepe raporuna yeniden dönelim:
Pınar’ın vücudundaki morluk ve darp izleri ilk otopside neden “görülmedi”?
Cevap açık: Otopsiye, sanığın akrabasının yönlendirdiği bir adliye personeli girmişti.
O gün duruşmada Pınar’ın ailesinin avukatı, heyete dönüp “Sizden adil yargılama istiyoruz, sanığı yargılayın!” dediğinde, mahkeme başkanının öfkeyle bağırarak tepki göstermesi de aklımdan çıkmayan olaylar arasında.
Nitekim duruşmadan tutuklama kararı çıkmadı.
Yani mahkeme heyetine dönüp “sizden adil yargılama istiyoruz, sanığı yargılayın” diyen avukat haklı çıktı.
Ortada yargılamadan ziyade geçiştirilen bir duruşma vardı.
Hemen akabinde o duruşmadan sonra Rıdvan Bulunmaz’ın Aydın-Kuşadası’na tatile gitmek için mahkemeden izin talebinde bulunduğu ortaya çıktı.
Evet, “intihar etti” dediği eşinin ölümünden sonra tatil dilekçesi veren bir sanık.
Bu satırı lütfen şimdi, Pınar’ın babası Ali’nin, annesi Zeycan’ın, kardeşi Erdal’ın ve kız kardeşinin yerine koyarak tekrar okuyun.
“Heyet Değişti, Keşif Yeniden Kuruldu”
Mahkeme başkanının değişmesi salt bir idari atama değildi — dosyada kırılma yaratan yeni bir dönemin habercisiydi.
Yeni heyet, önceki keşiflerin tutarsız ve eksik olduğu gerekçesiyle 4 Eylül 2025’te olay yerinde yeniden keşif kararı aldı.
Bu keşifte, kan izlerinin dağılımı, silahın bulunduğu konum ve araç içindeki buluntular arasındaki çelişkiler yeniden masaya yatırıldı.
Ve 8 Ekim 2025’te mahkeme, aynı dosyada sanığın “kaçma şüphesi” bulunduğu gerekçesiyle oy birliği ile tutuklama kararı verdi. Daha da dikkat çekici: önceki duruşmada tutuklamaya ret oyu veren hâkim de, kısa süre önce farklı bir ile tayin edilmişti; yeni gelen hakim ve başkan, birlikte tutuklamaya oy kullandılar.
Not: Davanın başından beri Pınar Bulunmaz'ın ailesinin yanında olan Avukat Türkan Kara ve Gazeteci Özge Demir'in çabalarını takdir ediyorum*