7 Haziran 2024 sabahı, İstanbul Mimar Sinan sahilinde zincirlenmiş bir ceset bulundu. Ayak bileklerine dambıl bağlanmıştı. Halıya sarılıydı.

O ceset, 24 yaşındaki Sedef Güler'e aitti.
Cinayetin işleniş biçimi, organize bir müdahaleyi işaret ediyordu. Ancak davaya ilişkin tartışmalar, cinayetin kendisinden çok maktulün yaşam tarzına odaklandı. Pek çok unsur, bazı mecralarda soruşturmanın önüne geçti.

Şüpheli Kayboldu, Soru Cevapsız Kaldı

Soruşturma sürecinde kritik bir figür olan katil zanlısı Yavuz Güngör’ün kızı H.Y. G., olay günü Sedef Güler ile birlikte aynı evdeydi. Dosyadaki ifadelere göre, yaşanan bir tartışmanın ardından Sedef’in Fırat Baykara isimli başka bir kişinin evine gitmesi yönlendirildi. Bu olaydan sonra H.Y. G.'nin ifadesi hiç alınmadı.
23 Temmuz 2025 tarihli duruşmada, babası Yavuz Güngör mahkeme huzurunda şunu söyledi: “Kızım çoktandır yurtdışında.”
Bu açıklama, uzun süredir kamuoyunun merak ettiği bir şüpheyi teyit etmiş oldu. Ancak ne yurtdışına çıkış tarihi, ne de hakkında verilmiş bir adli kontrol kararı vardı.

Avukatın Açıklamaları ve Yeni Talepler

Müşteki avukatı Türkan Kara, duruşma sonrasında yaptığı açıklamada şu hususlara dikkat çekti:
•    H. Y.G.'nin yurtdışına çıkışının resmi olarak teyit edildiğini,
•    Diğer kayıp kişiler hakkında zorla getirme kararlarının talep edildiğini,
•    Yiğit Hüseyin Ayvalı hakkında yeniden yakalama kararı çıkarıldığını,
•    Sedef Güler’in telefonunun kayıp olduğunu,
•    Ve sanık Fırat Baykara'nın telefonun yerini bildiğini söylemesine rağmen hiçbir kolluk tutanağında bu telefonun bulunmadığını belirtti.
Bu gerekçelerle mahkemeden olay yeri keşfi talep edildi. Talep kabul edildi.

Delil Mi, Eşya mı? “Halı” Tartışması

Olayın en çok konuşulan yönlerinden biri, Sedef Güler'in cesedine sarılı olan halının, aylar sonra ailesine “kişisel eşya” olarak teslim edilmesiydi.
Sedef Güler’in cesedine sarılı halı, polis karakolu tarafından “kişisel eşya” olarak aileye iade edildi.
İddiaya göre, Sedef’in kız kardeşi adliyeye çağrıldı. “Özel eşyaları teslim edilecek” denildi. Ancak verilen paket; siyah bir çöp torbasının içine sıkıştırılmış, cesedin sarıldığı halı, bağ ipleri ve kumaş parçalarından oluşuyordu.

Bu olay, ailede ağır bir travmaya yol açtı.

Anne Gülizar Sezer, duruşma günü adliye önüne kızının cesedine sarılan halıyla geldi.

Adaletin değil, acının yükünü taşıyarak...

“Bu halı, kızımın bedenini sardığı halıydı. Onu bana eşya değil, ceza gibi verdiler.” Bu durum ailede derin bir travma yarattı. Sadece cinayetin değil, adli sürecin kendisinin de yeniden sorgulanmasına neden oldu.

Olay yeriyle doğrudan ilişkili, sembolik değeri yüksek bir nesnenin, prosedüre bağlanmaksızın aileye verilmiş olması; sistematik bir eksiklik ya da daha fazlası olarak değerlendiriliyor.

Yargının İtibar Testi

Dava, yalnızca bir cinayet soruşturması olmanın ötesine geçmiş durumda. Delillerin kaybı, şüphelilerin ifadeye çağrılmadan ortadan kaybolması, kayıp telefonun akıbeti ve sembolik değeri yüksek bir materyalin prosedür dışı teslimi...
Tüm bu başlıklar, sadece adaletin sonucunu değil; işleyişini de sorgulatıyor.

Cevapsız Sorular Hâlâ Masada

•    H. Y. G. hakkında neden ifade alınmadan yurtdışına çıkışına izin verildi?
•    Sedef Güler’in kayıp telefonu neden bulunamıyor?
•    Cinayetle ilişkili olduğu iddia edilen halı neden “eşya” olarak sınıflandırılıp aileye iade edildi?
•    Hakkında işlem yapılmayan diğer şüphelilere dair süreç neden ilerlemiyor?
Sedef Güler’in ölümü hâlâ tam anlamıyla aydınlatılmış değil. Fiziksel delillerin ötesinde; tanıkların korunmaması, şüphelilerin ifadesiz kaybolması ve sembollerin hukuk dışı yıpratılması, adaletin itibarını sarsıyor.
Soruşturma devam ediyor.
Ama bir annenin taşıdığı yük, artık yalnızca kızının acısı değil.
Adalet arayışının üzerini örten halının ağırlığı da onun omuzlarında.