19 yıldır Türkiye’yi AKP, daha doğrusu Tayyip Erdoğan yönetiyor.

Ekonomik göstergelere bakın: Ülkemiz, 1999 büyük depremi ve 2001 krizine karşın, 2002’de bu kadar perişan değildi.

Dış borcumuz üçe katlanmış… İşsizlik en az üç kat artmış. Türkiye, G-20 denilen ilk 20 ülke içinde 1997’nin bile gerisine düşmüş. Kadınlar çöplerden yiyecek topluyor; gençler işsizlikten intihar ediyor.

Ama Erdoğan ve çevresindekiler bu acı gerçeği gizlemek için Türkiye’nin uzaya çıkacağı, aya gideceği propagandasını yapabiliyorlar.

Hatırlayın: 2010 yılında büyük propagandalar yaparak anayasayı değiştirdiler. Demokrasi gelecek, adalet sağlanacak; her şey güllük gülistanlık olacaktı ama ülke demokrasiden hızla uzaklaştı.

Yetmedi, Erdoğan’a padişahlarda bile olmayan yetkiler veren 2017 anayasa değişikliği yapıldı.

Erdoğan o zaman da “Bana yetkiyi verin, her derdinize deva olacağım!” havalarındaydı. Cumhurbaşkanı oldu ama her şey daha kötüye gitti.

Borçlarımız üçe katlandı. Yoksulluk ve işsizlik derinleşti. Çözüm bulamayan Erdoğan geldi Ay’a adam göndermeye…

Aya adam yollamayı Büyük Çekmece Gölü çevresinde baharda havai fişek patlatma sanan bu millete millete hangi palavrayı atarsan inanıyor ya… Söyle yalanı, kandır halkı, al oyunu…

Ama yetmiyor artık…

Bunca belanın nedeni AKP’nin 19 yıllık kötü yönetimi değilmiş gibi Anayasa’yı suçlu göster… “Yeni Anayasa yapalım, ülkeyi kurtaralım!” yalanıyla ortaya çık.

Biraz aklı çalışanlar şunu sorsunlar: Erdoğan hangi iyi işi yapmak istedi de anayasa buna engel oldu?

Sonra şunu sorsunlar: Erdoğan, kendi zihniyetine engel olan anayasanın maddelerini paspas gibi çiğnemedi mi?

MHP Lideri Bahçeli bile, Erdoğan’ı işaret ederek “O yasaya uymuyorsa yasayı ona uyduralım!” diyerek işte başımızdaki bu cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen ucube sisteme omuz vermedi mi?

Erdoğan, bir ülkenin yönetiminde bağımsız olması gereken yasama, yargı, yürütme kuvvetlerini tek elde toplayıp Saray yönetimi kurmadı mı?

DİNCİ DİKTATÖRLÜK
Artık millet görüyor ki AKP’nin ve lideri Erdoğan’ın Türkiye’ye vereceği bir şey kalmamıştır. İktidardan düşerse çok çeşitli suçlamalarla karşı karşıya kalacak olan Erdoğan, bundan kurtulmak için 2023 seçimlerini kazanacak her yolu denemeye hazırlanıyor. Türk polisini AKP polisi haline getirmek için tarikat örgütlenmeleriyle iç içe çalışıyorlar. Türk ordusunun elini kolunu bağlayıp onu da parti ordusuna çevirmek için yapmadıkları kalmadı. Öyle ki TSK’nın elindeki ağır silahların bile gerektiğinde polise verilmesinin kararını aldılar. Peki polis tankı, topu kime karşı kullanacak? Kendi milletine mi?

Bu korkuya dayalı kararlar yetmiyor elbette.

Şimdi de anayasayı değiştirmek için ortaya çıktılar.

İstedikleri de “kurucu anayasa!

Kurucu Anayasa demek, yeni kurulan bir devletin anayasası demektir.

Ortada Türkiye Cumhuriyeti (TC) diye 100 yıllık bir devletimiz var.

Ama AKP’lilerin zihninin arkasında TC’den başka bir devlet bulunuyor. Bunu da daha önce çok değişik biçimlerde söylediler. Türkiye Cumhuriyeti’ni reklam arası ilan ettiler. Cumhuriyet’i kuran Mustafa Kemal Atatürk’ü hep karaladılar. Stadyumlardan, hastanelerden adını sildiler; büstlerini çöpe attılar.

Niçin?

Onun kurduğu devleti yıkıp yerine yeni bir parti devleti kurmak için…

Bu yeni AKP devletinin özelliği nedir?

Bu yeni devlet, bir “İhvan-ı Müslimin” devleti (İhvancı Devlet) olacaktır.

İslam dininin Sünni kolunun cihatçı anlayışına göre kurulacak devlettir bu.

Zaten Tayyip Erdoğan ve çevresi İhvancı zihniyetin siyasi kadrosundan başka bir şey değildir.

Bu gerçeği, “Muaviye’den Erdoğan’a DİN VE SİYASET” adlı kitabımızda bütün çıplaklığı ile ortaya koyduk.

ABD, Kuzey Afrika’dan Afganistan’a kadar uzanan İslam coğrafyasını parçalamak için işte bu İhvancı politikacıları kullandı. Önce Türkiye’de sonra da Tunus’ta ve Mısır’da iktidara getirildiler. Ama İhvancıların “Ilımlı İslam”ı temsil etmediği, İslam üzerinden yürütülen siyasetin dönüp Batı’yı vurduğu anlaşıldı. Erdoğan’ın özellikle Suriye’de aşırı öğeleri desteklediği ortaya çıktı. Zaten sadece Mısır’daki Mursi ile değil Sudan’daki İhvancı Ömer el-Beşir yönetimiyle ilişkileri çok açıktı. Bunlara eklenen, iç politikadaki yolsuzluklar, antidemokratik uygulamalar demokratik dünya ile bağları gerdi.

İktidarını S-400 ile korumanın pek mümkün olmadığını gören Erdoğan, şimdi tamamen dinci devlet biçiminde yeni bir devletin peşine düştü. Kurucu Anayasa demeleri de bu yüzden…

1921’E TAMAMEN TERS
Ortalıkta bir 1921 Anayasası’dır dolaşıp duruyor.

Aslında ona 1921 Anayasası demek biraz eksik kalır. Çünkü 23 maddelik küçük bir metindir o. Ve o anayasa, 1920 koşullarında düşmanla savaşmak için kurulmuş Millet Meclisi’nin acilen çıkardığı bir yasadır.

Ama bu yasa özüyle Tayyip Erdoğan’ın istediği sisteme tümüyle karşıdır.

Çünkü, Erdoğan, bugün uygulamada, TBMM’yi devre dışı bırakarak bütün yetkiyi kendi elinde toplamış bulunuyor.

1921 Anayasası ise bütün yetkiyi Millet Meclisi’ne veriyor. Millet Meclisi kendi başkanını seçiyor. O başkan hükümetin başı da oluyor.

Sadece bu da değil… Valileri bile Millet Meclisi atıyor. Bugünkü İl Genel Meclisi dediğimiz il şuraları da halk tarafından seçiliyor.

Yani 1921 Anayasası yetkiyi tek elde toplayan şu anki Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin tamamen zıddıdır.

1921 Anayası’nda vilayetlerin özerkliğinden söz edenler yanılıyorlar. Bu vilayetleri Millet Meclisi adına denetleyen Umumi Müfettişlikler vardır. O anayasanın son 2 maddesi bu konuyla ilgilidir. Bu yüzden 1921’den HDP’lilere özerklik sağlayacak sonuç çıkartmak da mümkün değildir.

Son söz: Türkiye’nin kurtuluşu için yeni bir anayasaya değil, Tayyip Erdoğan’ı var olan anayasaya uydurmaya gereksinim bulunmaktadır.

Otokrasiyi kuvvetlendirerek demokrasiyi geliştirmek nerede görülmüştür efendiler?