Bir önceki Süper Muhalefet Aranıyor başlıklı yazımda Dünya Vatandaşlığından, Aktif Vatandaşlıktan söz etmiştim. ‘Risk Toplumu’ teriminin mucidi Alman sosyolog Ulrich Beck’in 2003’te yayınlanan Küreselleşme Çağında İktidar ve Muhalefet kitabında[1] bu vatandaş tipi hem ulusuna hem de dünyaya bağlılığını tanıyan kozmopolit birey olarak geçiyor.

Kozmopolit bireylerin oluşturacağı muhalefet dünya düzeninde hareketli sermayenin getireceği kazancın evrensel adalet çerçevesinde aşağıdan yukarı herkese ulaşmasını sağlayabilir; bir sermaye gücü olacaksa bu şekilde olmalı, diyor.

Yazar -564 sayfalık kitabında- temel fikir "cosmopolitisme"[evrendeşçilik] çevresinde 21. Yüzyılı düzenleyenleri; ONG üyelerini, sivil toplumlardan kimi kişileri, baskı gruplarını, din adamları gibi karar alıcıları ve uluslararası olayları derinlemesine araştırıyor.

"Büyük sermaye sahipleri, devletler, sivil toplum hareketleri o bilinen kimliklerini koruyarak küreselleşmede biçimlendirmeyi sürdürüyorlar" diyor.

Süper Muhalefet düzenini kozmopolit sivil toplum yaratacak

"Seçtiklerimiz güç sahibi değil. Gücü olanları da biz seçmiş değiliz" yazılı gösteri pankartları taşıyanlara yanıtı şöyle: "Devletleri, sınırları, atlayarak çalışan küreselleşme karşısında, sivil toplumlara düşen görev, gözlerini açıp farklı yollardan gelen ani tazyikleri - şifre anahtarlarını bilmeseler de - çözebilmek. Ne Marksist ne Frankfurt Okulu Eleştirel kuramlarına başvurmak. Yeni bir kuramla olumlu olumsuz etkileri çıkarıp açıklamak.

Bu Sivil Toplum Muhalefeti öyle bir alternatif düzen kuracak ki küresel piyasa kurallarına değil siyasi özgürlük fikirlerine, toplumsal ve iktisadi hakkaniyete odaklanacak.

Kamuoyu düşüncelerini tepkisel tartışmalarda bırakmamalı, diyor Ulrich Beck. Görüşler siyasi sıfat taşımalı. Dolayısıyla reel sonuçları görülen, temeli atılmış, planlı, programlı somut tutumlar olmalı. Kamusal alanın dünya ile ilişkilerindeki risk hesapları da öngörülmeli[2], diyor.

Ulrich Beck Atatürk’ün insanlık tanımını çoktan benimsemiş

Şaşıracaksınız ama yerin kulağı varmış!

Bir önceki yazımda Yüce Önder’in evrenselci [universaliste] insanlık tanımına yer vermiştim. O zamanlarda ne küreselleşme olgusu vardı ne dile getiriliyordu. Ancak o yalnız bizlere değil dünyaya seslenerek: «Artık insanlık kavramı, vicdanlarımızı temizlemeye ve duygularımızı yüceltmeye yardım edecek kadar yükselmiştir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir.» demişti.

Sanırım bizden başka herkes Ata’yı duymuş.

Yeni dünya rejiminin küresel kamusal alana yaptığı her saldırının kuralcı ve zorlayıcı olduğunu Küreselleşme Çağında İktidar ve Muhalefet’te[3] belirten Ulrich Beck "Küreselleşmede bireysel anlamda hayatta kalmak herkesin hayatta kalmasından ayrı düşünülemez" dediği için Atatürk’ün insanlık görüşünden ayrı değil.

Tüm sorunsallarıyla somut olgu Covid 19’a burada değinmeyeceğim.

Beck’in daha önce basılan Risk Toplumu: Başka Bir Modernliğe Doğru kitabı İthaki Yayınlarınca dilimize kazandırılmış. Kitap bir çalışmada[4] şöyle özetleniyor: Bireyler arası güvenin kalmadığı, toplumsal varoluşun aynı anda birçok değişkene bağlandığı, toplumsal kontrol mekanizmalarının işlemediği bir zamanda bireylerin kendilerini aşan çabalarla hayatlarını gerçekleştirmek zorunda olduğu, ahlakın yittiği, geleneklerin göreneklerin ve tarihsel mirasların reddedildiği, saygı sevgi olmaksızın bencilliğe gerekirciliğe bağlı yaşamın meşruiyet kazandığı çağımızda sosyal ve ekonomik riskler tüm dünyada hissedilmekte.

Toplumsal kontrol süreçleri küreselleşmeyle birlikte etkisini yitirdi

Risk Toplumu’nun uzantısı olarak 2003’te çıkan, İngilizceye Cosmopolitan Vision olarak çevrilen Küreselleşme Çağında İktidar ve Muhalefet’te «Toplumsal kontrol süreçleri küreselleşme ile birlikte giderek etkisini yitiren bir pozisyona sürüklenmektedir. […] kontrol mekanizmaları, hızlı ve yoğun teknolojik ve ekonomik dönüşümlerin yaşandığı küresel dünyada aşınmaktadır.» diyen Beck kullanıştan düşen mekanizmaların nasıl dönüştürüleceğini tartışıyor.

Adım adım mutsuzluğa, değersizliğe, yokoluşa yürüyen sivil toplumların oluşturacağı muhalefet, her şeyden önce evrensel ve yüce insan haklarının üstünde kurulan kuralcı zorlayıcı kozmopolit rejime demokratik denetimi nasıl kabul ettireceğinin yanıtlarını aramalı diyor.

Sivil Toplumsal Muhalefet’in referansları uluslararası ya da evrendeşçi [cosmopolit] hükümet olmayan yönetimler olabilir, diyor. Veya hükümetler üstünü kapsayan güveni onanmış kaynaklar, sivil toplum örgütleri veya büyük küresel gruplar, diyor.

Bu tarihsel dönüşüm Beck’e göre “İkinci Yenileşme" [Deuxième Modernité] nin gerçekleşmesi.

Muhalefeti yürütecek kuruluşların çabasıyla ancak, toplumsal mukavele aşağıdan yukarı yürüyebilir. Yoksa insanlık yukarıdan aşağı uygulanan insan haklarından kurtulamaz, diyor.

Ne ulusal ne uluslararası kaldı, diyen Ulrich Beck paradigmanın bütünüyle değişmesi, yöntembilimsel nasyonalizmden yöntembilimsel kozmopolitizme geçiş paradigmasının yaratılması gerekli, diyor.

İşte aranan böyle bir Süper Muhalefet!

 

[1] Philippe Pierre : https://www.persee.fr/doc/quad_0987-1381_2004_num_55_1_1637 ; Ulrich Beck, « Pouvoir et contre-pouvoir à l’heure de la mondialisation ».

[2] Aynı yayın.

[3] Ulrich Beck, Pouvoir et Contre-Pouvoir à l’Heure de la Mondialisation, Flammarion, Alto/Aubier, 2003.

[4] Ruhi Can Alkın, Ulrich Beck’in Risk Toplumu Kavramsallaştırması Ekseninde Toplumsal Kontrolün Dönüşümüne Giriş Denemesi, Medeniyet ve Toplum / Bahar 2017 Cilt 1 Sayı 1; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/527361