1986’da Firenze’de, İtalyan Komünist Partisi’nin “Evrensel İnsanlık Festivali”ni izledim.

1973’de Paris’te de Fransız Komünist Partisi’ninkini izlemiştim. O zaman Vietnam standı en ilgi çeken bölümdü. İki yıl sonra Vietnam halk savaşını zaferle sonuçlandıracaktı… Bizi o zaman, daha çok bir tür deniz anasından yapılan, bizim zerde tadındaki doğal geleneksel tatlısına bayılmıştık. Firenze’de ise, daha çok Sovyet yayımlarını inceliyordum. Kimse üç yıl sonra revizyonistlerin sistemi kapitalizme satacağını tahmin edemiyordu. Hala Demokratik Alman Cumhuriyeti yayımları “umut” vericiydi!

13 Mayıs 1981’de Roma’da Papa’ya karşı yöneltilmiş provokasyon komplosuna Türk faşisti neo-nazilerin saldırgan kimliklerinin karışması nedeni ile başını CIA’nın çektiği “anti-Sovyet/ anti komünist” operasyon ilgimi çekiyordu. Aradığım madeni de buldum. 55 sayfalık küçük bir kitapçıktı: “Aziz Petrus Meydanı’na Saldırı”, Sovyet gazeteci Eduard Kovalev yazmıştı. 1985’te Moskva Novosti ajansı yayınevi tarafından yayımlanmıştı. Türkiye’de hiç bahsedilmeyen bilgileri içeriyordu. Uğur Mumcu, “Papa Suikastı” hakkında “Bulgar-Sovyet şüpheliler” konusunu işlemeye ağırlık verince Sovyet basın ataşesi ona bu kitapçığı ulaştırdığını biliyoruz. Doğrusu kitapçığın sahibi ilk Türk olmama rağmen, “bozkurt”ların siyaset ve mafia girdabı dışında bilgi ilgimi çekmemişti. Böylece ilk kitabım ve (acemilik ürünüm) “Emperyalizm, CIA ve Türkiye” (Boyut yay.1987) kitabımda ‘İzraelli Jonathan enstitüsü örgütlenmesinin 1979’da Kudüs’te bir “uluslararası terörizm konferansı” tertip ettiği’ bilgisini atlamıştım. Bunda alan çalışmalarının kaçınılamaz kısır döngüsü etken olmuştu. Ama 1994’de bir masa üstü bilgisayar sahibi olunca “Jonathan Institute” denen ve “anı vakfı” olarak yıllardır yutturulan örgütün tastamam “globalist devlet terörü” baş taşeronu olduğu ortaya çıkıyordu. Demokrat saflara geçen eski CIA ajanları gibi saf değiştiren bazı eski MI.6 ajanlarının “ıslıkçı” duruşları bu şebekenin NaZionist yüzünü de açığa çıkarıyordu…

İlginç olanı “ABD-İzrael Global Devlet Terörü ve Jonathan Institute” 2007’de baskıya hazır olduğu ve anlaşma yapıldığı halde D….k yayınlarınca basılmadı. Ancak 2010 yılında Siyah Beyaz I. baskıyı yaptı. II. baskı yine sürüncemede kaldı. Nihayet 2018’de Nergiz yayınları II. baskıyı yaptı. Bu kitabımızın içinde NATO-Stay Behind “Gladio”(1952) türevlerini yaygınlaştıran örgütün planı bulunuyor. Tabi kimse bu konuya girmekten yana değil. Ayrıca yayınevi editörü “redakte etme”yi zorunlu  hassasiyetle yapmadı!

Baba Benzion Netanyahu, Varşovo’da doğduğunda Polonya, Rus İmparatorluğunun bir parçasıydı. (1918’de bağımsız oldu). Benzion gençlik yıllarında Odessa doğumlu eşkenazi Yahudi cemaati üyesi olan siyasal revizyonist zionist Vladimir Ze'ev Jabotinsky (1880-1940)'nin sekreterliğini yapmıştı. Gerek Alman Nazilerle, gerekse de faşist İtalyanlarla yakın ilişkiler kurmuş olan Vladimir Ze'ev Jabotinsky Filistin’de siyasal radikal zionist bir Yahudi devleti kurulması için Haganah adlı bir terör örgütü kurmuş, hedefine varmak için İngiliz manda yönetimi ile çatışmaya girmişti. 1940’da NewYork’da ölünce Benzion’da ABD’de kalmıştı. Amerikan zionist lobisinin kalelerinden olan Cornell Üniversitesi’nde dezenformasyon kaynaklı zionist Yahudi ideolojisini yayan kitaplar, ansiklopediler  üreterek profesör olmuştur. 102 yaşında İzrael’de ölmüştür.

Oğlu Binyamin Netanyahu ve Jonathan Institute hakkında irdeleme yapılırken, kökten Yahudi şeriatı ile modern revizyonist siyasal NaZionizmi bütünleştiren radikal ırkçı devlet terörü asla birbirinden soyutlanamaz. Kapitalizme dayalı devlet iktidarı biçimi militer emperyalist Global devlet terörünün taşeronluğunu yapan örgütü hakkında 1976 sonrası ortada dolaşan enformasyonda tastamam desenformasyondur. Zaten internet iletişimi fraktalleştikçe bu örgütlerin tarihçeleri de ilginç biçimde sis perdesi gerisinde kalmaktadır. Örneğin benim 1990’larda dosyaladığım bilgilere ulaşmak nerede ise kaybolmaktadır. Ayrıca bu örgüt 1967 Uçak korsanlığı sonrası bütün Filistin operasyonlarında FKÖ türevlerini tuzağa düşürmüştür. Hala düşürüyor! Nedense bu konunun incelenmesi Filistin Müslüman lobisini çok rahatsız etmekte…

Burada çok önemli olan global devlet terörü şebekelerinin kapsamlı bir “ajan-provokatörler çeteleri kurmuş olmasıdır. Bu çeteler dünün mafia örgütleri olarak sürdürdükleri faaliyetleri günümüzde global devlet terörü görevlileri olarak sürdürmekteler.  Kriminal ipuçlarını takip ettiğimizde sonunda karşımıza nazionist kurgunun çıkması asla “teorik” bir varsayım tezi değildir. Bunlar emperyalist kurgularda El-Ka’ide ve türevleri günümüzde IŞİD veya Nusra olarak devam etmektedir. 1970’li yıllarda sol-radikal sahnede görev alanlar yerlerini siyasal-İslam senaryolarında yer bulmuşlardır. Ünlü CIA görevlisi Graham Fuller’in “siyasal İslam”ı işaret ederken birden “sol”a çark etmesi, kendisine “vahiy” gelmesinden değildir. Sınıflar mücadelesinin birden insanlık tarihindeki yeri ıskalanıp, “Kaos” üzerine bilimsel(!) çalışmaların birden post-modern hamamların en tutulur entropisi olası da burjuva entelektüel dünya görüşünün çuvalladığının kanıtlarından biridir.

Oysaki dünyaya soldan bakmanın da bir teori-pratik-praxisi vardır. Tarihsel zorunluluklar esas alındığında burada “zorunlu” olanı yani “radikal” duruşu iyi kavramak lazım. Teoride “Orthodox” olmak nasıl “zorunlu” ise pratikte diyalektikten polyalektiğe doğru ilerlerken bu çoklu devrimci dinamiği kavramak praxisin dünyayı değiştirme zorunluluğudur.  

Bu ilkeyi dezenforme etmeye çalışan karşı-devrime karşı, inatla karşı-koyan kitleyi kucaklamayı başaran siyasal liderlik, tarihsel olarak; evrensel ilerlemenin, yenilenmenin ve değişmenin sancağını Prometeus’un ateşi gibi kullanacaktır. Gençler ve kadınlar bu konuda asla taviz vermeyecekler ve tarihi yazmaya devam edeceklerdir. Dünyayı değiştirmeye kenetlenmiş aklımız, yüreğimiz ve enerjik inadımız onlarla sımsıkı kolkoladır…