Merhabalar sevgili okurlarım,
Geçtiğimiz hafta sonu Kuzey Makedonya'daydım. Sebebi, bir arkadaşımın oğlunun Uluslararası Vizyon Üniversitesi'nden mezuniyetiydi. Tören oldukça görkemliydi. Türkiye’den gelen MHP’li üst düzey siyasiler, konsolosluk yetkilileri ve Balkan Türk siyasi temsilcileri bu üniversiteyi yere göğe sığdıramadı. Konuşmalar yapıldı, övgüler sıralandı, kameralar karşısında "Bu üniversite bizim gururumuz" denildi. Ama işin özü başka.
Aynı üniversite için Türkiye’de yıllardır süren bir sessiz kuşatma var: *Denklik yok.* Hukuk, mühendislik, psikoloji gibi bölümlerde eğitim alan yüzlerce gencin diplomaları, Türkiye’de geçersiz sayılıyor. Neden mi? Çünkü eğitim dili Türkçe.
***
Türkçe Eğitim: Suç Değil, Engel!
YÖK’e göre bu üniversite tanınıyor. Ama tanınmak başka, diploma denkliği almak bambaşka. Özellikle hukuk ve mühendislik bölümlerinde *yaklaşık 5 yıldır denklik verilmiyor. Bunun en temel sebebi: Eğitim dili Türkçe.
İyi de, Türkiye’de Türkçe hukuk yapılıyor, Türkçe mühendislik diliyle projeler çiziliyor. O halde, neden ana dilinde aldığı eğitimiyle meslek yapmak isteyen bu gençlerin önü kesiliyor?
Yani mesele şu: Gençler Türkçe konuştuğu için, diplomaları susturuluyor. Vizyon Üniversitesi’nin Türkçe eğitim vermesi, sanki suçmuş gibi bir tavırla, denklik masasında cezaya dönüşüyor.
***
Sahnedeki Destek, Masadaki Sessizlik
MHP'li siyasiler, orada süslü cümleler kuruyor, "Bu üniversite Türk dünyasının kalesi" diyor. Güzel. Peki, neden bu kaleyi Türkiye’de yasal zemine oturtacak adımı atmıyorsunuz?
Balkan Üniversitesi için denklik verilirken, aynı koşullarda olan Vizyon Üniversitesi için neden verilmiyor? Bu çifte standardın gerekçesi nedir?Türkçe eğitim mi Eğer eğitimin dili ise ? Birkez daha düşünmek lazım.
Bunun adı siyasi şovdur. Orada gülümseyip, burada susmak; burada prosedürü bahane edip, orada fotoğraf vermek. Biz bu çelişkiyi görüyoruz.
***
Akademik Kaçak Yolcular: Yasal Boşluk mu, Denetimsizlik mi?
Törende dikkatimi çeken başka bir konu daha vardı. Türkiye’de görevli doktorlar, doçentler, akademisyenler, kamu personelleri... Yani hâlen devlet kadrosunda olan insanlar, Vizyon Üniversitesi'nde ikinci bir üniversite ya da yüksek lisans eğitimi alıyorlar.
Ancak bir farkla: *Türkiye’deki kurumlarına haber vermeden.* geliyorlar eğitim alıyorlar
Bu kişilerin Kuzey Makedonya'da eğitim alırken Türkiye'deki resmi kurumlara herhangi bir bildirimde bulunmadıkları açık. Peki bu ne demek?
* Bu doğrudan suç değil belki.
* Ama 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre disiplin suçu.
* Kurumdan izinsiz yurtdışına çıkılması yurtdışında eğitim alınması, “kınama”dan “görevden uzaklaştırma”ya kadar birçok sonucu beraberinde getiriyor.
* Ayrıca, alınan eğitimin kamu göreviyle çelişip çelişmediği sorgulanmadan yürütülmesi, ileride hem memuriyeti hem eğitimi tartışmalı hale getiriyor.
Bu kişilerin sağlık raporu alarak yurt dışına gittiği iddiaları da cabası. Yani görevde değil görünürken, üniversite amfilerinde ikinci bir kariyer inşa ediyorlar. Bu yalnızca etik bir ihlal değil, kurumsal bir zaafın da göstergesi.
***
Son Söz: Denklik Masasında Vicdan Nerede?
Türkiye, bir yandan “Türk dünyası” diyor, öte yandan Türkçe eğitim gördüğü için gençlerinin diplomalarına imza atmıyor. Siyasetçiler orada destek konuşması yapıyor, ama burada yönetmelik değişikliğine yanaşmıyor. Akademisyenler ise, ikinci bir kariyer için yurt dışına kaçıyor ama kurumlarının kapısını çalmıyor. Hukuku çiğniyor
Bu tabloyu değiştirmek için üç basit adım atılmalı:
1. Türkçe eğitim veren kurumlar için özel denklik protokolü oluşturulmalı.
2. Yurtdışında eğitim alan kamu personelinin bildirim yükümlülüğü* netleştirilmeli ve denetlenmeli. Gerekirse her yıl yurt dışı çıkışları takip edilmeli edevletten onaylı döküm istenmeli
3. Siyasi destek, sadece sahnede değil, yasada ve yönetmelikte de hissedilmeli.
Aksi takdirde, bu üniversiteler ve öğrenciler için övgü dolu sözler, diplomaları olmayan bir tiyatroya dönüşür.
Sevgili okurlarım, haftaya görüşmek üzere... Sağlıcakla kalın!