Şu bozuk düzen içinde doğru durmak zor iştir ama Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’den az da olsa umudum var. Şu bazı mahkemelerden çıkan kararlara bakıp biraz kulak çekebilir.

Bu yerlerden birisi de Kayseri…

Kayseri demek, Mehmet Özhaseki demek.

Mehmet Özhaseki demek ne demek peki?

Kendi yazdığı künyesinden okuyalım: *Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, *Ak Parti Yerel Yönetimler Başkanı, *Ak Parti Kayseri Milletvekili…

Aman Allah’ım! Adam geçerken hepimizin ayağa kalkıp selam durmamız gerekiyor.

Kayseri’deki durum da böyle gibi…

Sadece halk değil savcılar ve yargıçlar da öyle…

O “Bana laf etti, cezalandırın!” diyor; mahkemeler basıyor cezayı.

Belgesini, çok çok Sayın Özhaseki’nin şikayet dilekçesinden aktaracağım.

HAPSE ATIN!
Pek Sayın Özhaseki birçokları gibi beni de mahkemeye vermiş. Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na, “cezalandırın” diye dilekçe sunmuş. Savcılık, sıradan iki cümlem için derhal harekete geçerek ifademi aldırdı.

Suçum çok büyük: 1 Haziran 2020 tarihinde Yurt Gazetesi’nde yazdığım “Zekeriya Öz’ün Villası” başlıklı yazımda onun adı da geçiyor ya…

Halbuki yazının onunla ilgisi yok. AKP yönetiminin FETÖ ile mücadelesinin yetersiz olduğunu anlatan bir yazı o. Yazımda, Bay Özhaseki için “FETÖ terör örgütü üyesi” gibi bir sözüm olmadığı halde kendisi sanki böyle demişim gibi cezalandırılmamı istiyor.

Yapma Özhaseki yapma; ben sana FETÖ terör örgütü üyesi demedim; sen kendini niçin öyle göstermeye çalışıyorsun? Sana da Kayseri’ye de yazık değil mi?

Peki ne demişim de kızmış bu çok çok büyük siyasetçi? Uzun yazımın bir bölümünde şöyle yazmışım: “Söyleyin! Fethullah’a övgüler dizen, onun ayağına gidip saygılar sunan hangi AKP’li siyasetçiye dokunuldu? Bunlardan birisi olan eski Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki şu an AKP’de en önemli işlerden birisi olan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yerel Yönetimler Başkanı olarak görev yapmıyor mu?

Çok Sayın Özhaseki, Fethullah Gülen’in ayağına gitmediğini, saygı sunmadığını söylüyor. Hatta ABD’ye gittiği işadamlarıyla çektirdiği o çok meşhur fotoğrafın da Fethullah’ın yerinde çekilmediğini açıklıyor.

İş bu kadar basit; Bunu söylersin, açıklama yapar tekzip istersin, köşe yazarı yayımlamazsa mahkemeye gidebilirsin.

Ama öyle mağrur ki…

Daha önce böyle diyenleri Kayseri’de cezalara çarptırtmış ya… Koşmuş savcılığa…

Ne istediler de vermedik?” değil mi arkadaş?...

YA ON BİNLERCE FETÖ'CÜ DE BÖYLE DERSE…
Burada, çok çok sayın Özhaseki’nin o yapıyla bağlantısının belgeleri üzerinde duracak değilim. Ama kendisi, 2012 yılında işadamlarıyla Amerika’ya yaptığı gezinin FETÖ ile ilişkilendirilmesini reddederken çok önemli bir şey söylüyor. Hem de büyük harflerle yazarak diyor ki: “Kaldı ki O TARİHTE FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜNE AİT RESMİ BİR BİLGİ DE BULUNMAMAKTADIR. Dolayısıyla fotoğraftaki bazı isimlerin bu örgütün mensubu olduğuna dair herhangi bir hukuki tespit veya toplumsal bir kanaat yine o tarih itibariyle mevcut bulunmadığı…

Evet, “Biz FETÖ’nün böyle olduğunu bilmiyorduk!” diyen bir AKP yöneticisi var karşımızda… Olabilir… Ama FETÖ davalarında, sırf onlarla sıradan ilişkileri yüzünden mahkum edilenlere ne demeli? FETÖ’cülükten cezalandırılan on binlerce insan, bu örgütün terör örgütü olduğunu bilerek mi onlarla bağlantı kurdu? Buna inanıyor musun çok çok Sayın Özhaseki?

Senin bu gerekçene göre onlara ceza vermek yanlış olmuyor mu?

İŞTE O KANITLAR
Çok çok Sayın Özhaseki öyle güçlü ki insanlar onu görünce tir tir titresin istiyor. Beni şikâyet ederken de dilekçesine Kayseri’de kendisine FETÖ’cü göndermesi yapanları mahkum ettirmesiyle övünüyor. Dilekçenin 3. sayfasında Kayseri’de beş ayrı kişiyi bu yüzden mahkemeye verdiğini ve onları kesin mahkumiyetle cezalattırdığını övünerek anlatıyor. Ve sıranın bana geldiğini vurgulamış oluyor.

Kendi konumunu dibine kadar kullanan ve Kayseri’de yargıyı yönlendirdiği anlaşılan çok çok Sayın Özhaseki belli ki beni de cezalandırtacak… Verdiği örnekler bunu gösteriyor.

Ama ben ona, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu ülkenin ana muhalefet partisi liderine ettiği “şerefsiz, alçak, çirkef, edepsiz, sahtekar” gibi sözcüklerden hiçbirisini kullanmadım. Bunu kendi terbiyeme de kalemime de yakıştıramam. Ama iktidar partisini ve yöneticilerini eleştirmek çağdaş bir yazarın en önemli görevidir. Bu kadar eleştiriyi de hem kendi anayasamız hem de AİHM kararları bizlere tanımaktadır. Ama belli ki Bay Özhaseki yasaların düşünce özgürlüğü kısımlarını yok saymakta ve partideki baskın gücünü kullanarak mahkemelerden istediği yönde karar çıkartabilmektedir.

İşte bu yüzden Sayın Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e sesleniyorum ve Kayseri’ye bir el atın diyorum. Adalet reformundan söz edilen şu süreçte, partili etkin isimlerin önüne gelen kim varsa mahkemeler eliyle susturmasına bir son verilmesi gerekmez mi?

Kayseri, Bay Özhaseki’nin bu şiddet ve hiddetinden ne zaman kurtarılacak?