Paranın gözü kör olsun… İnsanı neredelerden nerele savuruyor… Tayyip Erdoğan iktidarında hapse tıkılan o gazeteci yazar, şimdi Erdoğan’ın muhafızlığına soyundu. Twitter’daki mesajında şöyle buyurmuş:

“Kimileri istiyor ki; iktidar gitsin de isterse devlet çöksün Ekonomi programı başarısız olan her hükümet gidicidir Zaten iktidarlar gelip geçicidir, kalıcı olan millettir Bir devleti kurmak için bin sene ister, yıkmak için bir saat yeter Erdoğan gitsin diye devleti çökertmeyin”

Bunları yazan gazeteci, Sözcü’de köşe yazıları da döktürüyor.

Oda TV adlı internet sitesinin patronu olan Soner Yalçın’dan söz ettiğimi anlamışsınızdır.

Biliyorsunuzdur; bu kanala mahkeme haksız biçimde yayın yasağı getirdi. Belli ki Soner, mahkemelerden umudunu kesmiş; bu yasağı kaldırtabilmek için Saray’a yanaşıyor.

Bu yanaşma işinde, MİT’in ikna odasının etkisi olduğunu da tahmin ediyorum. Ve o tarafı fazla kurcalamaktan da korkuyorum… (Üstelik MİT Başkanı Hakan Fidan’ı da çok başarılı buluyorum ve bunu da her fırsatta yazıyorum. Onu bulup bu göreve getirmesi Erdoğan’ın tek olumlu işi gibi görünüyor.)

YANDAŞLAR BİLE BÖYLE YAZAMIYOR
Tayyip Erdoğan, saçtığı nefret diliyle ülkeyi fikren, ruhen, siyaseten parçalarken… Yanlış ekonomi politikalarıyla halkın alt katmanlarını bir lokma ekmeğe muhtaç ederken… Özgürlükleri şiddetle baskılayıp basın-yayın organlarını sustururken… Kendisine oy vermeyenleri terörist göstermeye kalkışırken… Üstü kapalı mezhepçilik yapıp nefret suçu işlerken… Ülkeyi şiddet yanlısı İslamcıların cirit attığı bir bahçeye çevirirken… Ege adaları Yunanistan tarafından işgal edilirken susup seçim gelince bunu hatırlayıp yalancıktan kükrerken…

Tayyip Erdoğan’ın tek adam yönetimini/yöntimini eleştirmek devleti çökertmek oluyor ha…

Artık yandaş basındaki besleme köşe yazarları bile böyle yazmaya utanıyorlar…

Ama Sözcü yazarı Soner Yalçın, verip veriştiriyor muhalefete… Ve bizim gibi yazarlara… 

Bunun artık fikrî temeli olamaz, maddî temeli olabilir.

'DEVLET, BENİM!'
Erdoğan’ı yıkmak, devleti yıkmakmış, ha!

Bu devleti kuranlardan İsmet Paşa 1950’de sandıkta yıkıldığında devlet mi yıkılmıştı?

Demirel yıkıldığında devlet mi yıkılmıştı?

Özal yıkıldığında devlet mi yıkılmıştı?

Biraz mürekkep yalamış olan herkes bilir ki kendisini devlet olarak gören zihniyet, tam bir Orta Çağ zihniyetidir. Bu zihniyetin en bilinen örneği Fransa Kralı 14. Louis’dir. Kendisi,  1643-1715 yılları arasında 72 yıl bir diktatör gibi krallık yapmıştır.  “Devlet, benim!”  (l'État c'est moi) sözü ona aittir. Kendisini devlet gibi gören bu kralı, AKP Lideri Tayyip Erdoğan aşmış bulunuyor. Çünkü, Erdoğan, sadece “Devlet, benim!” demiyor aynı zamanda, “Ben, devletim; devlet de benimdir; devlet bana  aittir!” diyor. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin ömrünü kendi ömrü ile sınırlıyor.

Hem de devletin kasasında devlete ait 70 Cent bile kalmamışken…

Ne yazık ki ODA TV gibi ciddi bir yayın kuruluşunun patronu da bu zihniyeti, bu politikayı savunarak karşıdakilere ayar vermeye kalkışıyor.

Yazık, Soner Yalçın kendisini yerle bir etti. Oda TV de onunla birlikte büyük yara aldı. Artık Sözcü Gazetesi’nde Saray’ın adamı olarak daha rahat yazılar yazacaktır. Kimse ona dokunamaz… 
Ama dayanamayıp soruyorum:

Yetmedi mi Soner, yetmedi mi kazandığın da kendini böyle yerlere düşürdün?

ALİ KILIÇ’A TEŞEKKÜR
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ı Avrupa’dan tanırım. Oradan CHP’ye katılarak çok yararlı çalışmalara imza attı. Sonra Maltepe Belediye Başkanı oldu.
Ali Bey burada toplumun tümünü kucaklayan çalışmalara imza attı. Kültürel çalışmalar onun için hep birinci planda yer aldı. Bunun son örneğini 11 ve 12 Haziran’da Maltepe’de düzenlenen çalıştayda gördük.

Maltepe Belediyesi, “Ön Türk Akadamisi” adlı kuruluşun düzenlediği uluslararası çaptaki “Dünyaya Kültür Taşıyan Ön-Türkler” adlı çalıştaya ev sahipliği yaptı. 
Sayın Kılıç, iki gün boyunca hem Türkiye’den hem de Rusya’dan ve İspanya’dan gelen akademisyenlerle doğrudan ilgilendi; onları her akşam yemeğe götürdü.
Akademisyenler, çok özgün bildiriler sunarak, Türklerin Milat’tan Önceki dönemde Avrasya kültüründe oynadıkları etkin role dikkat çektiler; yeni bilgiler, belgeler sundular.

Bu süreci titizlikle izleyip yöneten; maddi-manevi katkılar veren Ali Kılıç Beyefendi’ye bu ulusun bir çocuğu olarak yeniden yeniden teşekkür ediyorum.