AKP iktidarları döneminde doğrudan hedef alınan iki ana kavram vardır: Birincisi Atatürk’tür; ikincisi ise Türklük… Atatürk ile Türklük iç içe geçmiştir. Çünkü, ümmetçilik (din kardeşliği) yalanı ile milli kimliği unutturulmuş bir toplum, Büyük Atatürk’ün çabalarıyla yeniden Türk olduğunu keşfetmiştir. 


Yeni devlet (TC) de milli bir devlet (Türk devleti) olarak kurulmuş; böylece eskiden din ve mezhebe dayalı sistem devre dışı bırakılmıştır. Eski sistemden yararlanan  padişahçılar, din adamları tabakaları ile sömürgecilerin acentası konumundaki yerli işbirlikçiler yeni kurulan devleti yıkmak için şubat 1925’te Şeyh Sait isimli bir Halidi tarikat şeyhinin öncülüğünde isyan düzenlemişlerdir. Genç cumhuriyet bu büyük ayaklanmayı bastırmak için  o yılki bütçenin yarıya yakınını harcamak zorunda kalmıştır. Sonunda isyancılar yakalanmışlar, yargılanmışlar; elebaşıları asılmıştır. AKP yönetimi bu hainin anısını canlı tutmak için Şırnak’ta onun adına bir cami bile yaptırmıştır.

AKP  yönetimi, dinci ideolojisi gereği Atatürk’ü unutturmak için Türklüğe; Türklüğü unutturmak için Atatürk’e saldırmıştır. 

1925 İSYANI
Fakat bu Atatürk düşmanlığının bir de çok özel sebebi vardır.

O da 1925’te Potamya'da (Günaysu) çıkan ayaklanmadır.

Potamya, AKP Lideri Tayyip Erdoğan’ın memleketidir. Rize’ye her gidişinde burasını ziyaret eder.

İşte 1925 yılında bir başka ayaklanma da burada patlak vermiştir. Ünlü şapka olaylarının bir parçası olarak çıkan olayların merkezi Potamya olmuştur.

Ankara İstiklal Mahkemesi’nin bu isyanla ilgili yürüttüğü yargılamanın belgelerini Recep Koyuncu-Recep Usta ikilisi “Ankara İstiklal Mahkemesi’nin Rize Duruşmaları” adıyla yayımladılar. Heyamola Yayınları’ndan çıkan bu kitap, şimdiye kadar Atatürk düşmanlarının yürüttüğü yalan propagandanın iç yüzünü bir kez daha gözler önüne seriyor.

Şeyh Sait isyanının devleti yıkacak kadar yaygınlaşması ve bu isyanı yürütenlerin tarikat merkezlerinde örgütlendiğinin anlaşılması sonucunda Türkiye Cumhuriyeti yönetimi bu sistemi ortadan kaldırmaya karar verdi. Din adamlarının unvanları da kıyafetleri de yasaklandı. Devlet görevlilerinin şapka giymesi zorunlu hale getirildi. Muhtarlar ve ihtiyar heyeti üyeleri de bu kapsama alındı. 

İşte bu dönemde Rize’nin Potamya bölgesinde hocaların kışkırtması sonucunda bir ayaklanma başlatıldı. Potamya Karakolu’nu basıp jandarmayı esir aldılar ve tutukladılar. Öğle vakti gelince önce namaz kıldılar, sonra kalabalık toplandı. Yıılancıoğlu Mehmet, halka, “Hükümet şapka giymiştir, kâfir olmuştur; itaat caiz değildir!” biçiminde bir fetva okudu. Bu fetvayı aslında Hoca Muharrem’in yazdığı, onun; “Şapkayı şaka tarzında olsa bile giyen, kâfir olur” biçiminde fetva verdiği anlaşılmıştı.

Toplanan kalabalığa Peçelioğlu Ahmet şöyle diyor: İsmet Paşa vurulmuştur. Kemal Paşa yaralıdır. Hükümet, dinsizliğe sevk ediyor. Ölen ölecek kalan kalacaktır. Dindar paşalar vazife başındadır.”

İsyancılar Rize’den şapka kanununu bildirmek için gelen jandarma onbaşısını da esir ettiler.

Yakup Çavuş denilen isyancı, yanındaki 150 kişilik silahlı grupla Rize’yi basmak için Potamya’dan ayrılıp Mişona’ya (Pazarköy) kadar gitti. Burada, Of, Karadere, Erzurum gibi bölgelerden geleceği söylenen isyancıları beklediler. Umulan kuvvetler gelmeyince geri döndüler.

İsyanın duyulması üzerine Hamidiye Kruvazörü Rize’ye yollandı.  Kruvazör, 2 Aralık’ta Taşlıdere açıklarında isyancıların saklandığı yerlere top atışları yaptı. Saklanmaktan ve kaçmaktan bıkan isyancılar, potamyadaki vatanseverlerinde baskısıyla  teslim oldular. 

İSKİLİPLİ ATIF İŞİ

Daha önce kurulmuş olan Ankara İstiklal Mahkemesi Rize’ye gelerek isyancıları yargıladı. 14 Aralık’ta silahlı ayaklanmanın kışkırtıcısı ve elebaşısı olan 8 kişinin idamına karar verildi. 

Bugün, binlerce masumun şapka giymediği için Atatürk tarafından astırıldığı yalanını yayanların nasıl bir iftiracı olduklarını bu karar başka biçimde ortaya koymaktadır.

Bizim, İstiklal Mahkemeleri üstüne yaptığımız “İstiklal Harbinin Hukuk Cephesi İSTİKLAL MAHKEMELERİ” adlı  çalışmada da gösterdiğimiz gibi, bu mahkemelerde kimse fikirleri yüzünden idama mahkum edilmedi. Öyle ki İngilizlere casusluk yapan hocalar, İstiklal Savaşı’nı sürekli kötüleyen gazeteciler de dahil Kurtuluş Savaşı’nı baltalayan kişiler sadece sürgün cezasıyla cezalandırıldılar.  Ama Ankara hükümetine karşı silaha sarılanlar ile bunları kışkırtanlar cezalandırıldı. 

İşte İskilipli Atıf denilen gerici hoca da yazdığı kitabı bu isyanda kışkırtma aracı yapıldığı için yargılanıp idama mahkum edildi. İdamın sebebi şapkayı kötüleyen kitabı değil, Potamya’da ortaya çıkan silahlı ayaklanmadır.  Potamya ayaklanması, Erzurum’da ortaya çıkan şapka direnişinin devamı idi ve küçük bir örneği de Giresun’da görülecekti.

Silahlı isyancıların cezalandırılmaması durumunda bütün cahil ve çıkarcı hocaların etkisinde bulunan geniş alanlara yayılacağı da ortadaydı.

İşte Mustafa Kemal ve arkadaşlarının suçu, Potamya’da silaha sarılan devlet düşmanlarını bastırması ve elebaşılarının yargılanıp asılmasıdır. Bu yüzden stadyumlardan Atatürk’ün adı kaldırılmakta,  heykelleri AKP’li belediyeler tarafından meydanlardan sökülmektedir. Devlet madalyasından Atatürk kabartması bu yüzden kaldırılmıştır. AKP Lideri Erdoğan’ın büyük tarihçi saydığı Yunan fesli Kadir Mısıroğlu bu yüzden düşmandı Atatürk’e…

Gerçeği görelim: Potamya,  Atatürk’ten intikam alıyor… Halkımız onlara ilk seçimlerde dur diyecek ve bunları sevdiklerinin yanına gönderecektir.