İçte ve dışta, çevremizde yaşanan tüm gelişmeleri doğru okumak, bu oluşumların (bize anlatılan değil) gerçek sebep ve dayanaklarını doğru anlamak ve tahlil edebilmek önemli. Gelişmeleri doğru anlayabilmek, en azından yakın gelecek için de doğru öngörülerde bulunabilme olanağını sağlar. Bugün ülkede yaşadığımız tüm sorunların sebepleri ile ilgili sadece geniş halk kesimlerinde değil, gelişmeleri dikkatle takip ettikleri varsayılan, okuyan-yazan kesimlerde de akıllar biraz karışık sanki.

Böyle olunca yaşadığımız gelişmelerin tahlilleri çoğunlukla gerçekçi yapılamıyor. Örneğin Kanal İstanbul projesinde dünyaya gösteriş veya ABD çıkarları için ısrar edildiği, Libya’ya asker gönderme kararı için de İhvancı lider Sarraj’ın desteklenmesi amaçları öne çıkartılıyor. Bu tür tali sebepler olsa da, iktidarın düşünme ve davranış sistematiği yeterince kavranamamışsa, kararlarındaki asıl motivasyonlarının sebepleri tam olarak anlaşılamamış oluyor.

Baştan şu anahtar yaklaşımı kavramakta yarar var; ne kadar farklı gerekçeler üretilirse üretilsin, iktidarın tüm eylem ve işlemlerinde temel amaç, asıl çıkış noktaları; iktidarlarının olabildiğine sürmesidir. Bu amaca hizmet etmeyecek hiçbir uygulama içine girmezler.

TÜM SORUNLAR BİRBİRLERİ İLE DOĞRUDAN BAĞLANTILI
Gelişmeler arasında doğru bağlar kurabilme ve bunları yorumlayıp gerçekçi çıkarımlar ve öngörüler üretme düşünce sistematiğine ‘analitik düşünme’ deniyor. Bilim, tarih, felsefe, sanat ve tüm disiplinlerde analitik düşünme sistematiği kullanılarak insanlık bu günkü aşamasına erişebilmiştir. Bu bakımdan, ülkemizdeki gelişmeler ele alınırken en başta, tüm sorunların birbirleri ile dorudan ilintili ve hepsinin aslında beklenen sonuçlar olduklarını öngörmek gerekiyor. Çok sıkıntılı ekonomisinden her daim sorunlu dış politikasına, çevre ve kent talanından toplumsal kutuplaşmaya, tüm sorunların sebepleri bir diğerinden bağımsız olarak ele alınıp tahlil edilemez.

Bu çerçeveden bakıldığında, iktidarın bugün yakındığımız tüm uygulamalarının (kendi açılarından) bir takım zorunluluklardan kaynaklandığını görebiliriz. Ne yapıyorlarsa bilerek, isteyerek yapıyorlar ve yolun sonuna yaklaştıklarını gördükleri için sürekli el büyütmek zorunda hissediyorlar.

Mega inşaat projelerinin her defasında daha da megasını yaparak ekonomik çarkın dönmesini sağlamayı umut etmekten başka çareleri kalmadı, Kanal İstanul’da bu yüzden diretiyorlar. Irak ve Suriye’de operasyonlar bitince sıraya Libya’yı koymalarının da sebebi yine budur.

DUYGU SİYASETİ RASYONEL AKLA KARŞI
Olaylar ve gelişmeler arasında analitik bağlar kurmak, bunlardan doğru çıkarımlara varmak rasyonel akıl yürütme davranışıdır. Geniş toplumsal kitleler çoğunlukla rasyonel değillerdir. Kitle ve seçmen davranışlarının rasyonellikten çok duygularla yönlendirilebildiğini çoktan kavrayan siyaset bu yüzden toplumun daha çok duygularına seslenir, akıllarına değil.

İktidarlar ülkeyi yönetirken kendileri için doğru gördükleri bir takım kararlar alırlar. Bu alınan kararların ve gerçekleştirilen uygulamaların birçoğu ülkenin ve toplumun yararına değil sadece iktidarlarının devamlılığı için olabilir. Ancak bu kararları halka açıklarken bazı inandırıcı gerekçeler üretmeleri gerekir.

Üretilen her gerekçeye zaten inanma eğiliminde olan halkın bir kesimi için iktidarın anlattıkları yeterli olacaktır. Ancak toplumun bir kesimi ise öyle kolay yoldan ikna olmaya hazır değildir, gerçek sebepleri sorgular ve akla-mantığa uymayan açıklamalara karşı; “iktidar bizim aklımızla alay mı ediyor” der. İktidar toplum ile belki de alay etmek niyetinde değildir, ancak toplumun önemli bir kesimini yok saydığı söylenebilir. Yönetenlerin pek de ülke yararına olmayan icraatlarına ürettikleri gerekçeler, bunları sorgulayan kesimlere yönelik değil, iktidarlarının dayandığı seçmen kitlelerine dönüktür çoğunlukla.

“İSTESELER DE İSTEMESELER DE YAPACAĞIZ!”
İktidar karar verdiği ve/veya uyguladığı bir mega yatırımı halka anlatırken rasyonel akıllara seslenecek şekilde açıklamaya kalksa bunu nasıl yapması gerekir? Bu projeye neden gerek duyulduğunu, ihale sürecinin serbest piyasa koşullarında nasıl yürütüldüğünü, gerçek maliyetini, çevreye olası etkilerini, kamuya yararlarını, ekonomiye beklenen katkılarını vb. uzun uzun anlatması gerekir.

Bu detaylara girildiğinde, yani konu ekonomik-çevresel rasyonaliteler üzerinden açıklanmaya çalışıldığında son derece makul, beklenen sorular da gelmeye başlar. “İhale maliyetleri dünyadaki benzerlerinden neden kat kat fazla, neden tüm projeler hep ülkedeki birkaç müteahhide veriliyor, bu proje beklenen geliri sağlamazsa neden üstlenici firmanın riskini toplum olarak biz ödüyoruz, projenin çevreye olan zararları neden önemsenmiyor vb.” soruların ardı arkası kesilmez. Bu yüzden işin hamaset kısmı öne çıkartılır, mali-teknik yönleri değil.

Örneğin Kanal İstanbul projesinin akla yatan bilimsel ve rasyonel hiçbir izahı olmadığını kendisi de bilen iktidar sağlam ve ikna edici bir takım gerekçeler üretememektedir. Yapılan kamuoyu araştırmasında, toplumun yüzde 72,4’ünün Kanal İstanbul projesine karşı olduğu tespit edilmiş. Bilime ve akla uymayan projelere toplumun tamamını ikna etmenin imkânsızlığını bilen siyasetçi bu yüzden, kolay ikna edeceğini bildiği kesimlerin anladığı ve beklediği dilden savunur projesini ve “isteseler de istemeseler de yapacağız!” der, bitirir. Erdoğan belli ki bu kararlı duruşunun kendi tabanında bir karşılığı olduğunu düşünmektedir. Bu konuda kafası biraz karışmış olan kendi seçmeninin yaratılan sert kutuplaşmalarda yanında yer alacağını ümit ettiği için iktidarın umudu, her zaman iş gören kutup siyasetindedir yine!

SORULAR VE PRATİK YANITLARI
Toplumun önemli kesimi akıl çerçevesinde sorular sormaz hale gelince (getirilince) geriye duygularına seslenerek desteklerinin devam ettirilmesi seçeneği kalmaktadır. İktidar toplumun refahını ve mutluluğunu artıramasa da, kendilerini nispeten daha iyi hissetmelerini sağlamaya çalışmaktadır. Bunun için onların dünyasında anlamlı olacak açıklama ve gerekçelerin düzenli olarak üretilmesine ihtiyaç vardır.

Olur da toplumun değişik kesimlerinden değişik sorular ve yakınmalar gelirse, yönetenlerin bir takım işe yarar pratik yanıtlara ihtiyaçları olacaktır. Çeşitli alanlarda yaşanan sorunlar, bunların gerçek nedenleri ve iktidarın bunları bize izah şekillerini bir sonraki yazımda ele alacağım.