Merhaba sevgili okuyucular
Cezaların asıl amacı devlete gelir sağlamak değil, toplumu korumak ve hatalı davranışı düzeltmektir. Bu nedenle, tahsil edilen cezaların büyük bir kısmı — örneğin %40 — doğrudan halkın faydasına aktarılmalı.
Devletin el koyduğu para, sadece bütçeye girip kaybolmamalı; toplum içindeki eşitsizlikleri azaltmak ve vatandaşın hayatına somut fayda sağlamak için kullanılmalı. Bugün önermek istediğim politika basit ama güçlü: idari para cezalarından sağlanan gelirlerin en az yüzde 40’ı, doğrudan zor geçinen emekliler, işsizler ve öğrenciler için ayrılacak bir sosyal fon aracılığıyla halka geri döndürülmeli. Ayrıca, sahte diplomalar, sahte belge ve eğitim dolandırıcılığı gibi suçlardan kesilen cezalar da doğrudan öğrencilerin eğitimine destek olarak aktarılmalı.
Neden şimdi? Türkiye’de trafik cezalarından tüketici mevzuatı ihlallerine, çevre ve imar cezalarından vergi usulsüzlüklerine kadar geniş bir yelpazede idari para cezaları uygulanıyor. Bu cezalar hem bireyleri hem de kurumları caydırma işlevi görüyor; fakat tahsil edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye döndüğünde, yaptırımın toplumsal faydaya dönüşmesi mümkün olmuyor. Oysa küçük bir pay değil, *hatta büyük bir oran (%40’a kadar) ayrıldığında hem adalet duygusu güçlenir hem de cezaların doğrudan muhatapları olan halka somut destek sağlanır.
Örneğin:
*Marketlerde kesilen cezalar, çoğunlukla halkın sağlığını ve hakkını korumak amacıyla uygulanır. Bozuk peynir, haksız fiyat artışı veya etiketsiz ürün cezaları doğrudan tüketiciyi korur. Tahsil edilen cezalar da tüketiciye geri dönmelidir.
* Trafik cezaları ise güvenliği artırmak için uygulanır; kazaların, hatalı sürüşlerin ve yaya risklerinin maliyeti halkın sırtındadır. Tahsil edilen cezalar, yolların, toplu taşımaların ve güvenliğin iyileştirilmesi gibi halk yararına kullanılmalıdır.
Nasıl işleyecek?
Önerinin ana hatları şunlar:
1. Ceza kategorilerine göre program payı:
* Trafik cezaları: %40
* Market/tüketici cezaları: %40
* Çevre/imar cezaları: %40
* Kurumsal vergi/idari cezalar: %40
* Sahte diplomalar ve eğitim dolandırıcılığı: %75–100 (doğrudan öğrencilerin burs ve eğitim fonlarına aktarılır)
2. Fonun dağılımı:
* Zor geçinen emekliler: %40
* Kayıtlı işsizler / dar gelirli iş arayanlar: %35
* Öğrenciler (burs/öğrenim desteği ihtiyacı olanlar): %20
* Acil yardım/rezerv ve idari maliyetler: %5
3. Uygulama mekanizması:
* Maliye Bakanlığı bünyesinde Ceza Gelirleri Sosyal Fonu (CGSF) oluşturulacak.
* Fon yönetimi, Maliye, Aile ve Sosyal Hizmetler, İçişleri ve STK temsilcilerinden oluşacak.
* Yararlanıcı tespitinde mevcut veri tabanları kullanılacak, eksik durumlarda basit başvuru mekanizmaları devreye sokulacak.
* Ödemeler doğrudan banka/posta veya enerji/fatura desteği, eğitim bursu şeklinde yapılacak.
4. Pilot ve denetim:
* İlk 12 ay için pilot uygulama.
* Performans ve etki bağımsız bir kurum tarafından değerlendirilecek.
* Aylık ve yıllık raporlar kamuya açık olacak; Sayıştay denetimi uygulanacak.
Neden adil ve etkili?
Bu düzenleme, cezaların caydırıcı etkisini bozmadan toplumsal fayda üretir. Tahsil edilen cezaların büyük bir kısmının (%40) halkın hayatına dönmesi, vatandaşın cezaların amacını görmesini sağlar. Kurumsal cezalardan yüksek pay alınması, büyük oyuncuların toplumsal maliyeti paylaşmasını sağlar. Eğitim dolandırıcılığından elde edilen gelirlerin öğrenciler için kullanılması ise hem sembolik hem de pratik bir mesaj verir: Haksız kazanç, doğrudan hak edilen eğitime dönüşür.
Son söz
Ceza gelirleri sadece bütçeye girmek için değil, toplum için kullanılmalıdır. Yüzde 40 gibi ciddi bir oran, milyonlarca vatandaşa doğrudan destek sağlayabilir. Trafik, tüketici, çevre veya eğitim cezaları, halkın güvenliğini, sağlığını ve eğitim hakkını korumak için kesilir; tahsil edilen bu gelirlerin de doğrudan halkın yararına dönmesi, adaletin ve kamu vicdanının gereğidir.
Meclis ve ilgili bakanlıklara çağrı:
Bu öneriyi pilotlayın, cezanın bedeli halk için bir faydaya dönüşsün.
Sevgili okuyucular yeni bir yazıda görüşünceye kadar sağlıcakla kalın