Bu yazı bir anekdot niteliğindedir. “Kelebek kanadı vuruşu”da denebilir…
Türkiye’de 1967’den beri Bilimsel Sosyalizm; SSCBKP’nin “ideolojik” önderliğinden dolayı Marxizm-Leninizm (Stalin) olarak algılandı ve kabul edildi. Bu kabullenme (resmi ideoloji) halen “devlet sosyalizmi” adı altından “kapitalist dünya piyasası” kurallarına uygun Keynesci karma ekonomilerin sistem olarak kabul edildiği altı ülkede de devam ediyor. [Bunlardan Çin kendini “post-emperyalist” ülke (onlara göre diğeri Rusya) olarak politeknik uzmanlarınca kabul ediliyor.] Bilimsel Sosyalizm devrimci düşünce disiplininin kurucuları olan Marx-Engels’in birçoğu hatalı tercümelerden oluşan ekonomi-politik kitaplarının çoğunu okuduk. Mümkün olduğu kadar az ekonomi daha çok politika sever, olarak. 12 Eylül 1980 faşist askeri darbe sonrası varolan kitaplarda imha edilince genel ve yerel yaşam kültürümüzü geliştirmek zorunda kaldık. Bu yeni temel üzerinden 1990 yılında Başak yayınları tarafından basılan K.Marx’ın “Matematiksel El Yazmaları” ihmal ettiğimiz, daha açıkçası ustaların hiç bilmediğimiz bir yönünü bize gösterdi. Pozitif bilimlerin tümü ile olan sıcak ilişkilerini. Her ikisinin nerede ise toplu eserlerinin 2/3’ü oluşturan bu külliyattan haberimiz oldu böylece. Ama hala okuyabilmiş değiliz. Ama sorgulamalar ve irdelemeler başlayınca yeniden okumaya başladığımız Marx-Engels yapıtlarına daha “kendi”lerince bakmayı öğrenmeye başladık ne ki kısa zamanda bu bize “kendimiz”ce bakmayı yani tam da ustaların arzu ettiği gibi kavramayı öğretecekti…
Kısaca metinlerden öğrendiğimiz ile Marx-Engels; iktisat, siyaset, felsefe, tarih, matematik (cebir ve geometri), fizyoloji, jeoloji, antropoloji, bilimsel tarım, psikoloji, fizik, kimya, biyoloji, anatomi, astronomi vbgb. bilim dalları ile ilgileri yakın takip modundaydı. Kapital’leri yazmadan önce iki yıl matematik/cebir üzerine bir profesör dostları ile bilgi diyalogunda oldukları biliniyordu. Bu yazışmalarından, ilgilendikleri bilim dallarına hiçte amatörce bir yaklaşım içinde olmadıkları anlaşılıyor. Marx, Newton’un diferansiyel hesabını eleştirmişti ne ki yıllar sonra Amerikalı yüksek matematikçiler bilgisayar yardımı ile bunu doğrulamışlardı. Marx’ın “Bilinçaltı” tezi yıllar sonra Freud’un simgesi olacaktı. Keza Engels’in “uzayda uzaklık” varsayımı Einstein’ın kuantum teorisinde nerede ise cümlesine uygun öne sürülecekti. Bütün bunlar bir bardak suda fırtınalar koparan bizim gibi küçük burjuvaların gözünden kaçan çok önemli çalışmalardı…
Niçin? Çünkü “ekonomi politik” bilimi üretimi irdelerken; üretim güçleri, onun sayesinde varolan üretim ilişkileri bir nesnel gerçek olarak üretim biçimini adlandırıyor ise burada süreci dinamize eden tekniğin ortaya çıkmasına kaynak olan bilgi birikimi bilimdi… Böylece emek-gücü niceliğinin nitel sıçramalarını da bu olgu içinde takip edebiliyoruz. Bu bütüne determinist (gerekirci) olgu diyoruz. Bu aynı zamanda sınıflar mücadelesinin alt yapısı… Ama günümüzde bilim üst yapıyı da etkiliyor hatta daha stratejik olarak…
Peki, günümüz bilim dalları nelerdir? Burada ekonomi politik giriş yapmadan XIX.yüzyılda oluşmamış ancak şartların olgunlaştığı XX.yüzyılda başak vermeye başlayan bilim dallarını sayalım (bazı bilim dalları “mono” olmaktan sıyrılıp “dia” kürsüler oluşturmuştur yüzyılın sonlarında “polia” bilim kürsüleri kuruluyor artık) ; coğrafya (politika ile bağlantılı olarak kürsüler oluşmuştur), meteoroloji, genetik biyoloji, nöroloji/psikiyatri, astro-fizik, metzoskopik-fizik, kaos-fiziği, kibernetik, elektro-manyetik, kuantum-fiziği, ekoloji, moleküler kimya, jeo-fizik, uzay biyolojisi, arkeoloji, bio-genetik-antropoloji, bio-mekanik, bio-fizik vbgb. bilim dallarına özellikle uzay alanında polia bilimler katılmaktadır. 1992 yılında ABD ve İtalya’da kurulan kürsülerle bilim dünyasına açılan (halen Türkiye’de kürsüsü yoktur. 1997 yılında İtalya’dan getirtip TÜBİTAK’a verdiğim doküman kurumca kaybedilmiştir!) bio-genetik-antropoloji, arkeoloji ve antropo-arkeolojinin verilerini genetik- biyoloji dayanarak çürütmesi bilim dünyasında yankı yaratmıştı…
Şöyle noktalayalım söz konusu bilimsel kanıtlama ise aşmak kaçınılmazdır…
20.08.2016 Güncel not: Engels, zamanının en yeni bilim dalı biyolojik antropoloji ile büyük bir heyecanla ilgilendiğini not düşmüştür. Ayrıca Marx, daha 1871’de “emperyalizm” kavramının bilimsel sosyalist anlamını “Fransa’da İç Savaş” çağrısının üçüncü yazımında vurgulamıştır. Yeniden okumalarda gelmiş olduğum birikim ile kendimi sorguluyorum. Ben nasıl okumuşum? Neden atlamışım? Bilimsel Komünizm disiplini bütünlüğün devrimci teorisi-pratiği-praxisi olduğunu kanıtlıyor. Eğer amentü paradigmasına indirgenmiyor ise…