Babamı kaybettiğim ve bu tarifsiz acıyla baş etmeye çalıştığım o zorlu dönemde, sevgili gazeteci dostum Orhan Şahin’in tavsiyesiyle elime geçti Yaşam Sonsuz Değildir kitabı.

İlk sayfaları açtığımda neyle karşılaşacağımı bilmiyordum, ama ilerledikçe fark ettim ki bu satırlar bir mucizeydi. Serap’ın kelimeleri, yüreğimin en derin yaralarına dokunuyor, içimdeki acıyı usulca hafifletiyordu. Sanki bana fısıldıyordu: “Yalnız değilsin.”

Her cümlesi, karanlıkta yolumu aydınlatan bir ışık gibiydi. Gözyaşlarım akmaya devam ediyordu; ancak bu kez gözyaşlarımın içinde güçlü bir umut saklıydı. Evet, yaşam sonsuz değildi. Tam da bu yüzden, yaşadığımız her anın kıymetini bilmeli, sevdiklerimizi kaybetmeden onlara dört elle sarılmalıydık. Serap’ın kitabı bana bunu hatırlattı ve içimde bir ses yankılandı: “Ayağa kalkmalısın!” Yaşama yeniden, eskisinden de sıkı sarılmalıydım.

Kitabı bitirdikten sonra Serap’la mesajlaşmaya başladık. Önce kitabı konuştuk, sonra hayatı… Kelimeler ilerledikçe aramızda görünmez bir bağ örüldü. Kalplerimiz, aynı yerden yaralanmış iki insanın kalbi gibi birbirine dokundu. Kısa sürede hem kardeş hem dost olduk.

Onunla konuşurken hep aynı duyguyu yaşadım: Sanki onu yıllardır tanıyordum. Hiç görmeden, yan yana gelmeden insan böyle güçlü bir bağ kurabilir miydi? Meğer kurabilirmiş… Çünkü gerçek dostluk, yüreklerin birbirine dokunmasıyla başlıyormuş.

Serap’ın yaşam mücadelesine yakından tanık oldukça hayranlığım katlanarak arttı. Bedeninde fırtınalar kopuyordu belki, ama ruhunda dimdik bir dağ vardı. O dağ yalnızca kendisini değil, çevresindekileri de ayakta tutuyordu. Acıyla savaşırken bile içinde bir sevinç tohumu taşıyor, her cümlesiyle bunu karşısındakine armağan ediyordu.

Onun gücüne, sabrına, azmine ve en çok da sevgisine şahit oldukça içimdeki karanlık aydınlığa dönüştü. Kanser gibi bir illetin karşısında, onurlu ve umut dolu bir şekilde duruyordu. Acısını saklamıyor, ama acının kendisini esir almasına da izin vermiyordu. Yaşama bağlılığı, sanki kanatlarıyla gökyüzüne yükselen bir Zümrüdüanka gibiydi. İşte bu yüzden ona hep “Serap Anka” diyorum. Çünkü o, küllerinden yeniden doğmayı bilen bir kadın. Her düşüşünde kalkmayı, her kayıpta yeniden başlamayı, her acının içinde umudu büyütmeyi bilen bir yürekti…

Serap yalnızca kendi mücadelesini vermiyordu; aynı zamanda çevresine de umut aşılıyordu. Hastalığın gölgesine rağmen yüzünden eksilmeyen tebessümü ve yüreğinde taşıdığı şefkat, herkese örnek olacak bir ışık gibi parlıyordu. Birçok insan için “umut” sözcüğü sözden ibaretken, Serap için umut yaşam biçiminin ta kendisiydi.

Serap’ın hayat yolculuğu bana şunu öğretti: Bazen en büyük mucizeler ilaçlarda ya da tedavilerde değil, bir insanın hayata bakışında saklıdır. Onun mücadelesi, acıların içinde bile güzellikler olduğunu; yıkımların ardından yeniden filizlenmenin mümkün olduğunu gösterdi. Onunla kurduğumuz bu dostluk bana bir kardeş kazandırdı. Kimi zaman birlikte güldük, kimi zaman dertleştik, kimi zaman da suskunluğumuz bile birbirimize yetti.

Yazmak, Serap için yalnızca kalemin kâğıda değmesi değildi; kendine açtığı bir pencereydi. O pencereden baktığında masmavi gökyüzünü, parlayan güneşi, umudu görüyordu. Kalemi, onun savaşındaki en sessiz ama en güçlü silahıydı. "Yaşadım, sevdim, direndim ve ben buradayım” diyebilmenin yoluydu bu. Her satırda biraz daha hafifliyor, her cümlede yeniden doğuyordu.

Şimdi, kelimelerin tükendiği yerdeyim. İçim, gidişinle alev alev yanıyor. Hep bir umut vardı içimde; “Bu da geçecek, bu da bitecek” diyordum. Oysa sen, bu kez sessizce gittin… Kelimelerini, tebessümünü, ışığını bırakarak.

Biliyorum, sen acıyı hiç gizlemedin ama ona teslim de olmadın. Gülümsemeyi, sevmeyi, direnmeyi öğrettin hepimize. O durumda bile, tüm zarafetin ve asaletinle bizi gidişine hazırladın.

Seninle tanışmak benim için bir armağandı. Dostluğuna sahip olmak, kısa da olsa seninle aynı yolu yürümek çok değerliydi.

Senin de dediğin gibi; yaşam sonsuz değildir ama sevgi ölümsüzdür. Ve ben, senin sevgini yüreğimde sonsuza kadar taşıyacağım.

Huzurla uç Serap Anka’m… Küllerinden yeniden doğan o yürekli kadın, şimdi ışığınla gökyüzünü aydınlat. Seni hep sevgiyle, hep özlemle anacağım...