Okulların tatil edilmesi ile birlikte Türkiye’de uzaktan eğitim sistemi ile tanışmış oldu. Bakanımızın her konuda hazırız, tüm çalışmaları yaptık açıklaması tüm velilerde ve öğrencilerde büyük bir beklentiye neden olurken tatille beraber çocuklarının eğitimden geri kalmayacakları içleri de bir nebze rahatlamıştı. Büyük bir heyecanla beklenen uzaktan eğitim daha ilk günden skandallara imza attı. Hiçbir şekilde beklentilere de cevap vermezken öğrenciler ve veliler için tam bir hayal kırıklığı yarattı.

Daha ders programının açıklandığı gün bu sistemde sıkıntı olacağı kendini belli etmişti. Yani perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Sabah dokuzda başlayacak olan program ilkokullarda birinci sınıflarla başlıyordu. Oysaki ikili eğitim yapan okullarda neden olursa olsun birinci sınıfları sabahçı yapmayan milli eğitim kendi programında sabahçı yapıvermişti. Bu kendinle çelişmek değildi de neydi?

Nihayet uzaktan eğitimin başlayacağı pazartesi günü geldiğinde çocuklar büyük bir heyecanla televizyonun karşısındaydı. Televizyon karşısına geçerken okul kıyafeti giymeleri gerektiğini düşünenlerden tutun çantasını suluğunu yanına alanlara kadar masum bir heyecandı bu bekleyiş. Programlar başladığında akıllı tahta başında tahtadaki metni okuyan kendinden hiçbir şey katmayan öğretmenlerle karşılaşmak değildi bekledikleri. İlk hayal kırıklığı buydu. Bu arada velilerimizde ilk defa sınıfta çocukları ile beraberlerdi uzaktan eğitimde. Yirmi dakikalık derslerden sonra başlayan ders aralarındaki içerikler velilerimizi çılgına çevirmeye yetti. İdam sahneleri, şiddet içerikli çizgi filmler, ilahilerin eğitim programının içinde ne işi vardı?

Gelen çok sert tepkiler karşısında hepinizin bildiği gibi bakanımız kısa yazılı bir açıklama yaptı. O kısacık açıklama aslında bize çok şey anlatıyordu. Her şeyimiz hazır derken aslında hiçbir şeyin hazır olmadığını son bir hafta içinde her şeyin hazırlandığını, ekibine güvendiği için içerikleri kontrol etmediğini söylediğinde de ekibinde yer alan kişilerin eğitime olan bakış açısını bizlerin gözü önüne seriyordu. Bu çok üzücü bir durumdu. Elbette ki bu yaşanılanlar karşısında ki en büyük sorumluluk bakanımızın kendisine aittir. Ekibini seçerken titiz davranmak öncelikli görevi olmalıydı. Bu çocuklar hepimizin çocukları ve bu ülkenin geleceği. Kimsenin siyasi emellerinin oyuncağı değildir ve olmamalıdır.

Geçen bir haftanın sonunda anlaşıldı ki;

Eğitim, öğretmen olmadan olmuyormuş. Eğitimin öyle tabletlerle, bilgisayarlarla, televizyonlarla olacağını sananlarda bunu görmüş oldular. Öğretmenlik çocuklara dokunmak demektir. Ruhuna dokunamadığında eğitim öğretim olmaz. Öğretmenlik sadece dersleri anlatmakta değildir. Beraber bir şeyleri başarabilmektir. Nasıl tohum toprakta filizlerinizse, çocuklarda sınıflarda ve okullarda eğitilir.

Okullarda çocukları emanet ettiğiniz biz öğretmenlerin de ücretlisi, kadrolusu, ustası olmaz. Bizler hepimiz öğretmeniz. Aynı kurum için farklı statüde aynı işi yapan ama farklı ücretler alan bir düzen en başından yanlıştır. Bakanlık tarafından atanmayıp birçok haktan mahrum edilen, hakkı yenilen arkadaşım bu zor günlerde tamamen ortada bırakılmıştır. Okulların tatil edilmesiyle beraber ücreti kesilen arkadaşımdan sanki hiç kesilmemiş gibi Eba üzerinden sınıfını tanımlaması, ilgilenmesi ve ödev vermesi beklenmektedir. Bu hangi anlayışa, hangi mantığa ve hangi vicdana sığmaktadır. Arkadaşlarımızın mağduriyetinin bir an önce giderilmesi en büyük dileğimdir.

Bu zor günlerin bittiği, zillerin çaldığı, çocuklarımızın koşa koşa okula geldiği sağlıklı günlerin yakın olabilmesi için EVİNDE KAL TÜRKİYE.