Medya sektörüne tepeden indirilen Mehmet Akif Ersoy ve sunucu Ela Rümeysa Cebeci’nin odağında bulunduğu çok boyutlu ve sansasyonel operasyona ilişkin iddialar günlerdir tüm medyanın merkezine oturdu.

İçinde muhafazakâr camiada yetişmiş medya yüzlerinin de olduğu; seks, uyuşturucu, çete gibi unsurlar da barındıran soruşturmada bahsedilen konular gerçekten çok sarsıcı nitelikte.

Ben konuya kişisel yaklaşımımı baştan açıklayayım; iddialar doğruysa bile (karşılıklı rızaya dayalı ise) kişilerin cinsel yaşamlarına dair fantezileri kimseyi ilgilendirmez ve bir soruşturmanın konusu edilemez. Uyuşturucu kullanımı ise tutuklanmayı gerektirmeyen, rehabilite içeren bir adli sürece konu edilebilir. Ersoy’un yönetici olma sıfatının da kolaylaştırmasıyla yanında çalışan kadınlara taciz ve mobbing uygulaması iddiaları var ise bunlar suç kovuşturması konusu olabilir. Ancak bu yönde bir şikâyet ve soruşturma olduğunu duymadık.

Bu yazımda soruşturmanın detayına pek girmeyeceğim zira TV kanalları, yazılı ve sosyal medya bu bilgilerle dolu. Ben konuyu daha çok evrensel hukuk, basın etiği ve yargının işleyişi çerçevelerinden ele almaya çalışacağım.

İktidar İttifakı İç Çatışması Soruşturmalarda Ne Ölçüde Etkin

Görsel 01-5

Başta M. Akif Ersoy olmak üzere bu soruşturmaya takılanların birçoğunun AKP’li siyasilerle önemli bağlantılarının olduğu biliniyor. İçerisinde siyasal iktidar ile ilintili kişilerin olduğu bu ve benzeri tüm operasyonlarda AKP içi güçler çatışması ya da İktidar bloğu iç çekişmelerinin izlerini sıklıkla görüyoruz. Bu soruşturmada isimleri geçenlerin ilişkide oldukları siyasilere baktığımızda da iktidar bloğu içerisi güç mücadelelerindeki dozun arttığını görüyoruz.

Cumhuriyet döneminin en uzun iktidarında oluşturulan, kamu kaynaklarının yağması düzenin sürebilmesi için bir tür “mıntıka temizliği” gerekebiliyor. İktidarla bir şekilde ilintili kişileri de kapsayan bu tür soruşturmaları, Erdoğan sonrası yeni iktidar modelinin dizaynı amaçlı görenler var. Son aylarda yapılan, AKP’ye yakın büyük holdinglere ve medya kuruşlularına yönelik operasyonlar da bu kapsamda değerlendiriliyor.

Bir ihtimal de, operasyonlar başlayıp yayıldıktan sonra tarafların iç siyasi mücadeleler kapsamında rakibini zayıflatmak amacı doğrultusunda bu soruşturmaları araçsallaştırmaları olasılığıdır. Bir diğer deyişle, soruşturmanın başlama amacıyla yöneldiği ve ilerlediği taraf aynı olmayabilir.

Yukarıdaki her durumda da sansasyonel yönü çok önde olan bu tür soruşturmaların iktidar içi güç mücadelelerinin bir sonucu veya yansıması olma olasılığı çok güçlü şekilde ortada durmaktadır.

Bilgi Sızmaları Soruşturmaya Kamusal Destek Oluşturma Amaçlı

Görsel 02-2

Bilindiği gibi, özellikle siyasal boyutu olan büyük operasyonların öncesi ve devamında kamuoyunun bu adli süreçlere ikna edilmesi ve toplumsal destek sağlanması çok önemli görülmektedir. Bu soruşturmayı adli kolluk sıfatıyla yürüten Jandarma, daha önce çok alışık olmadığımız sıklıkta anlık bilgi paylaşımında bulunuyor. Bu bilgi paylaşımları soruşturmacıların kamuoyunca bilinmesini istedikleri ayrıntıları içerecek şekilde ve kontrollü yapılıyor. Bu çerçeveden bakınca; paylaşımlarda en çok öne çıkan hususların cinsel içerikler ve bireysel uyuşturucu kullanımı gibi adli yönden çok da kıymet taşımayan bilgiler olmaları özellikle dikkat çekiyor.

Kim kiminle ne yapmış, ev partilerinde neler dönmüş, neler tüketilmiş, kimin yatak odası aynalarla kaplıymış; bunlar toplumu neden bu kadar ilgilendirsin ki? Soruşturmaya ilişkin adli açıdan en zayıf olan bu bilgilerin, soruşturmaya toplumsal ahlak hassasiyetleri üzerinden kamusal destek üretimi sağlanması ve insanların “vay be neler yapmışlar neler!” demeleri için yayıldığı çok açık değil mi?

Muhalif Medyanın Bu Soruşturmalara Yaklaşımı Makul mü?

Görsel 03-2

İktidarla ilintili ve dindar kesimlerden gelen kişilerin ahlak dışı eylemlerine yönelik bu soruşturmaların muhalefet cenahında bir sevinç dalgası yarattığını söylemek yanıltıcı olmaz. Ancak soruşturmaya dair ortaya saçılan kontrollü bilgilere bakarak, (bu insanlar için üzülemesek de) mevcut sevinç dalgasına dâhil olmak yanlış sonuçlar doğurabilir.

İktidar medyası bu tür soruşturmalara destek verirken iddia edilen hususların yasalara göre ne kadar suç olup olmadığına bakmaktan ziyade soruşturmaları iktidar siyaseti lehine bükme hedefine odaklanıyor. Muhalif medya bu tuzağa düşmemeli, ‘soğukkanlı yaklaşımı terk etmemeli,’seksi’ haberlerin çekiciliğine kendini kaptırmamalıdır. Özel amaçlara hizmet eden şaibeli soruşturmalara kamusal meşruiyet sağlayabilecek tutumlardan özenle kaçınmak gerekiyor.

Fakat ne yazık ki bağımsız ve muhalif medyada da iktidar tarafının konuları ele alışına benzer yaklaşımlar görülebiliyor. İktidarın hukuku araçsallaştırılması ve itibar suikastları konusundaki sicili unutulmadan, temkinli bir mesafeden takip edilmelidir bu süreçler.

Önemli bir husus da, bu tür soruşturmaların seyrine dayanak olarak kullanılan gizli tanık beyanlarının hangi tehdit veya vaatlerle alındığını bilmiyor olmamızdır. Bu beyanları baştan doğru kabul etmek, benzer usullerle elde edilmiş kuşkulu beyanlara karşı yapılan itirazları zayıflatacaktır. Nitekim muhaliflere karşı yürütülen hukuki görünümlü tüm siyasi kumpas davalarında bu taktikler görülmüştür. Bu yüzden sadece evrensel hukuk normları üzerinden konuya yaklaşımda ısrar, ahlaki duruşun ve yurttaşlık bilincinin gereğidir.

Bu Soruşturmaların Ergenekon Benzeri Sürece Dönüştürülme Riski Var

Görsel 04-4

Başından itibaren kuşkulu bir seyirde yürütülen son operasyonların, bu yargı düzeninde Ergenekon benzeri bir sürece kolayca dönüştürülebileceği riski bulunmaktadır. Birbirlerinin hayatlarına öyle veya böyle değen kişilerin ilişki ağlarını istedikleri noktadan çekip birleştirerek arzuladıkları yöne yayabilirler. Böylece ipini çekmek ya da burnunu sürtmek istedikleri kişileri kolayca bu uyuşturucu ve seks ağına dâhilmiş gibi gösterebilirler.

Bu soruşturma çok daha fazla genişletilip birbirleriyle alakalı-alakasız (yok HTS kayıtları, yok baz istasyonu çakışması gibi bahanelerle) bir çok insanın dahil edildiği bir torba dava haline de getirilebilir. Fettuhlahçı yargıdan edindikleri deneyimi İBB ve İmamoğlu soruşturmalarında da uyguladıkları göz önüne alındığında, bu risk azımsanmayacak kadar güçlüdür. Nitekim on olarak 24 Aralık günü 22 kişi daha yakalama kararıyla bu torbaya eklendi.

Eleştiriler Doğru Hedeflere Yönlendirilmelidir

Görsel 05-2

Gazetecilik de tıpkı hukuk gibi gücün kötüye kullanımını engellemek için vardır. Bu zemin yok edildiğinde gücün kötüye kullanımı kural haline gelir. Liyakatleriyle sahip olmadıkları makam ve mevkilerde oturanlar konumlarını korumak için var güçleriyle adaletsizliğe tutunurlar. Hukuksuzluğa göz yumar, hukuksuzluk üzerine kurulu bir düzenin suç ortağına dönüşürler. Yaratılan hukuksuzluğun ne anlama geldiğini iyi bildiklerinden pozisyonlarını kaybetmemek için suç işlemeye devam ederler. İktidar medyasında bir hayli geniş yer kaplayan birçok kişinin yaptıkları da bunlardan ibaret aslında.

Alçalarak yükselmenin kural olduğu iktidar medyasında Mehmet Akif Ersoy da iktidara yakınlaştıkça gazetecilik etik değerlerinden uzaklaşmış ve böylece kariyerini yükseltmişti. İktidarın “düşmanlarına” karşı yürüttüğü siyasi operasyonlara, medyadaki konumunu kullanarak rıza üreticiliğini yapanlardan birisi de düne kadar M. Akif Ersoy idi. Şimdi aynı kaderi o da paylaşıyor ve eleştirileri tabi ki fazlasıyla hak ediyor. Ancak eleştirilerde, tutuklanmasının gerekçeleri olarak sunulan özel yaşamı değil, çok daha önemli konular öne çıkartılmalıdır. Mehmet Akif Ersoy;

  • Sınırlarını siyasi iktidarın ya da çeşitli güç odaklarının belirlediği bir medya düzeninde rüzgâr nereden eserse ona uygun gazetecilik yürüttüğü için;
  • Kariyerini ve konumunu yanında çalışanlar üzerinde ezme ve mobbing uygulamalarında kullandığı için;
  • Kişisel kariyeri peşinde gazeteci sorumluluklarını bir yana bırakıp, birilerinin yanaşması olmayı seçtiği için;
  • Yöneticisi olduğu televizyon kanalında iktidara dönük eleştirel sesleri kıstığı için;
  • Meslektaşları gazetecilik faaliyetlerinden ötürü tutuklanırken tek kelime bile etmediği için;
  • Gazetecilikten edindiği pozisyonu iktidar çevresi çıkar guruplarından birilerinin hizmetine sunduğu, beslenme kanallarına ve siyasi menfaat ilişkilerine girdiği için;
  • Dönemin İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’dan çakarlı araç ayrıcalığı kapacak düzeyde iktidar siyasilerine yaranma çabasına girdiği ve diğer benzeri gazetecilik etiğine aykırı tutumları için; eleştirilmelidir.

Şu anda içinde olduğu bu soruşturmalardaki hukuksuzlukları dile getirenlerin (kendisi gibi bu kirli düzenin parçaları olan) eski yol arkadaşları değil de “düşman” addettikleri kişiler olması; Ersoy’un yaşadığı hazin sonun en acıklı yönü değil mi?