Her zengin kötü,
her fakir de iyi değildir…

Dolayısıyla…
İkisi de,
birbirini tamamlayan “adaletsiz” yaşamın unsurlarıdır…

Zenginler,
fakirlerin sırtından zengin olurlar…

Fakirler,
zenginlere kandıklarından dolayı soyulup fakir olurlar…


Ancaaak!!!…

İstisnalar hariç…

Aslında,
zenginler fakirdirler…

Çünkü!
Tek sahip oldukları şey?
Para, para, para!!!…

Yine çünkü!
Öz denetimleri paraya endekslidir…
Yani,
iç dünyalarındaki “ahlaki ses” körelmiştir…

Bu yüzden…
Ahlak,
adalet,
hak,
hukuk,
vicdan
fakirleridirler…


Peki ya!
Fakirler?…

Hayattaki,
insanca yaşama kalitesini…

Zenginlerin zevk ve sefa kuyruğuna girerek,
dünya değiştirme hayalinde arıyorlar…

Zam,
zulüm,
işkenceye selam…
Kula kulluğa,
devam…

Zenginlerin
pervasızlığı,
fakirlerin
memnuniyetleri var olduğu sürece,
devran değişmeyecek…


Bilinmelidir ki?…

İster zengin,
ister fakir olunsun!…

İster ağlansın,
ister gülünsün…

İster çalınsın,
ister çırpınılsın…

İster gezinsin,
ister tozulsun…

Ne yapılırsa
yapılsın?…

Sonuçta…
canlı yaşamdan,
cansız yaşama geçilecektir…

İyi insan olunmayı,
insanca yaşayıp yaşatmayı
hedef edinemeyen…

İster fakir ister zengin,
hiç ama hiç kimse,
gerçek mutluluğu tadamayacaktır…


Bir an önce…

Fakirin
yokluk sınırlamasına karşın,
zengine
tokluk sınırlaması getirilmeli
ve uygulanmalıdır…

Bu kadar güzel bir coğrafyada,
bu kadar çirkin ve kötü insan topluluğunun çoğalması,
belki de bu yolla durdurulmalıdır…