Biraz siyaseti okuyabilen herkes görüyor ki 31 Mart yerel yönetim seçimlerinin odak noktası İstanbul… Başka bir deyişle diğer 80 il bir yanda İstanbul bir yanda… Bunu her konuşmasında açığa vuran isim de AKP Lideri Tayyip Erdoğan’ın ta kendisi…

Erdoğan, bir kısmı yasadışı olan tarikat ve cemaat örgütlerini İstanbul Belediyesi üstünden besliyordu. Erdoğan, yandaşı iş adamlarına İstanbul’un çok yüksek değerli arazilerini pazarlıyor; böylece elde edilen yüksek rantla da partililerini besliyordu. Devlet hazinesinden aktarılamayan kaynaklar yandaş kesimlere buradan ulaştırılıyordu. İstanbul Belediyesi’nde on binlerce yandaşa işe yerleştiriliyordu. Bu olanakları yeniden kullanmak isteyen Erdoğan derin operasyonları çoktan başlattı bile.

Bu amaçla İYİ Parti’nin içine el atarak orayı karıştırdı. İyi Parti Lideri Meral Akşener’i kuşatarak nedenlerini şimdilik bilmediğim yöntemlerle korkuttu ve CHP ile ittifak yapmaktan vazgeçirdi. Böylece seçime giden yolda en önemli başarıyı sağlamış oldu. 

DAHA ÇOK OY BULMAK ZORUNDA
İyi Parti yönetiminin CHP ile yollarını ayırması demek, yerel yönetim seçimlerinde o seçmenin de olduğu gibi ayrılıp gideceği anlamına gelmez. Ama en azından bu seçmenin yarısı gitse, İstanbul seçimini AKP kazanabilir. Çünkü Cumhur İttifakı dağılmadı, daha da güçlenerek devam ettiriliyor.

Bu durumda Ekrem İmamoğlu daha fazla oy toplamak zorunda.

Bunun yolu da belli:

  • İyi Parti seçmenini dost ve müttefik seçmen olarak görüp onları kazanacak söylemler ve hatta işbirlikleri geliştirmeli. Taban ve İYİ Parti örgütleri buna uygun gözüküyor.
  • AKP ve MHP seçmenine hitap ederek onların bir kısmını olsun kazanmaya çalışmalı.
  • En önemlisi de halen CHP’nin elinde olan belediye bölgelerinde daha fazla oy alacak bir yenileşme ve çalışma başlatmalı. Bu amaçla da iki dönemdir, üç dönemdir belediye başkanı olan ve Kemal Kılıçdaroğlu’na bağlı olmaktan başka hiçbir özelliği bulunmayan isimlerin yerine toplumda karşılığı olan, kişisel yaşamında da değer üretmiş, kariyeri yerinde isimler aday gösterilmelidir. 

Kıyı ilçelerin dış mahallelerinde vatandaş balkonunu tamir ederken zabıta ve yıkım ekibi yollayan ama yeşil alanları, ormanlık dereleri, hatta tek şeritlik yolların üstünü villalarla doldurtan belediye başkanları yeniden aday yapılırsa oy kaybı yaşanacağı bilinmelidir.

HEDEP İŞİ?
Bir de aşılması gereken HEDEP sorunu var… AKP ve Erdoğan; bu konuyu genel seçimlerde olduğu gibi terörize etmeye devam edecektir. Kendisi, insanları domuz bağıyla bağlayıp işkenceden geçirdikten sonra betona gömerek katleden Hizbullah terör örgütünün siyaset kanadı ile açıkça işbirliği yapıyor; onların temsilcilerini milletvekili seçtiriyor ama CHP yönetimi bunu kullanamıyor. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın katilleri kitabına uydurularak hapisten çıkartılıyor ve lakin AKP terör örgütüyle işbirliği yapmış olmuyor; ama CHP yasal bir parti ile görüşünce birden terör örgütü destekçisi konumuna düşürülüyor. 

Bu açmazı aşmak görevi ise CHP genel merkezine düşüyor: CHP Lideri Özgür Özel, Erdoğan saldırıya başlamadan ön alıcı kampanya başlatmalıdır. Mutlaka Erdoğan’ın Suriye’de IŞİD ve devamı El Nusra ile, FETÖ le, PKK ile, İhvancılarla iş birliğini işlemeye başlamalıdır. Özellikle AKP’nin PKK ile yıllarca süren stratejik ortaklığını deşifre etmelidir. Ve “Biz onun gibi PKK temsilcileriyle Oslo’da gizli kapılar ardında değil anayasayla kurulmuş yasal bir parti ile açık açık konuşuyoruz!” demelidir. Yineleyelim: PKK ile işbirliği iftirasına karşı CHP Genel Merkezi’nin şimdiden karşı atak başlatması önleyici olacaktır.

***

Sayın İmamoğlu herkesi kucaklayan politikasını sürdürmeli; çalışmasını sokaklarda sürdürerek halka dokunmaya devam etmelidir. 

En önemlisi de kendisine bağımlı yargı üstünden kurulan tuzağı da sık sık halka hatırlatmalıdır. Buna, İBB Meclisi’nin kendisini engellemek için yaptığı olumsuz işleri de eklemeli; mağdur edildiğini ama yılmayıp hizmetleri tarihte hiç görülmemiş biçimde artırdığını anlatmalıdır.   Başta yeni taksi projesi ve metrobüs engellemesi olmak üzere AKP-MHP takımının yaptığı engelleme başlıklarını büyük tabelalara yazdırıp kentin ana meydanlarına astırmalıdır.

Ve mutlaka halkın hoşuna gidecek, kolayca tekrarlayabileceği yeni sloganlar bulunmalıdır. “Her şey çok güzel olacak!” gibi… 

Bu seçim kolay değil ama imkânsız hiç değil…