Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Cumhuriyetimizin 95. Yılını kutluyoruz. Keşke coşkuyla kutluyoruz yazabilseydim. Sosyal medya da nereye bakarsak bakalım Cumhuriyet ve Atatürk var. Sokaklar okullar bomboş.

İçi boşaltılmış sosyal medya bayramları yapar hale nasıl geldik böyle?

Belli başlı iller ve büyükşehirlerin beli ilçeleri dışında kutlamalar neredeyse yok varsa da sadece yapmak için var tıpkı okullarda olduğu gibi.

Oysaki ATATÜRK;

Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarının yapıldığı gün 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü en büyük bayram olarak nitelendirmiştir.

“Gazi Mustafa Kemal Paşa ‘Cumhuriyet’ ilanını olayların akışı ve zaferlerin elde edilişi içinde mi düşündü, yoksa daha önceden mi bu istek ve kararında mıydı?

‘Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır’ demesi Erzurum Kongresi’nden öncedir.

Eski Adalet Bakanı ve İzmir Milletvekili Mahmut Esat (Bozkurt) Bey bir gün Mustafa Kemal’e başvuruyor:

-‘Paşam Üniversitede Devrim derslerinde okutmak üzere tarafınızdan ‘Cumhuriyet’ sözlerini ilk önce nerede, ne biçimde ve kimlerin arasında söylediğinizi öğrenmek istiyorum?’ Diyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa kendisine şu karşılığı veriyor:

-‘Bunu Mahzar Müfit’ten öğreniniz. O, günü gününe bu olayları not etmiştir.’

Ogün yaşanılanlar ise şöyleydi;

-"Mazhar not defterin yanında mı?" diye sordu.

-"Hayır Paşam…" dedim.

-"Zahmet olacak ama. Bir merdiven inip çıkacaksın. Al gel." dedi.

Nerede ise sabah olacaktı. Fakat onun yanında iken dünya, gecesi gündüzü olmayan bir alemden ibaretti. Bundan dolayı, uyku ihtiyacı da yoktu. Hemen aşağıya indim. Not defterini alıp geldim.

O, hatıra defterime ve günü gününe her olayı not edişime hem memnun olur, hem de şaka yapmaktan kendisini alıkoyamazdı.

-"Belleğimiz zayıfladığı zaman Mazhar Müfit’in defteri çok işimize yarayacak…" derdi.

Defteri getirdiğimi görünce, sigarasını birkaç nefes üst üste çektikten sonra:

-“Ama bu defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, birde sen bileceksin. Şartım bu…” dedi.

Süreyya’da, ben de:

-"Buna emin olabilirsiniz Paşam." dedim.

Paşa, bundan sonra;

-"Öyleyse, önce tarih koy!" dedi.

Koydum: 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karşı.

Tarihi sayfanın üzerine yazdığımı görünce.

-"Pekala… yaz!" diyerek devam etti.

-"Zaferden sonra Hükümet biçimi Cumhuriyet. Bunu size daha önce de bir sorunuz üzerine söylemiştim. Bu bir.

İki: Padişah ve Hanedan hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır.

Üç: Örtünmek kalkacaktır.

Dört: Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir."

Bu anda gayri ihtiyari kalem elimden düştü. Yüzüne baktım. O da benim yüzüme baktı. Bu gözlerin bir takılışta birbirine çok şey anlatan konuşuşuydu.

Paşa ile zaman zaman senli benli konuşmaktan çekinmezdim.

-"Neden durakladın?"

-"Darılma ama Paşam, sizin de hayal peşinde koşan taraflarınız var." dedim, gülerek:

-"Bunu zaman gösterir. Sen yaz…" dedi. Yazmaya devam ettim:

-"Beş: Latin harfleri kabul edilecek."

-"Paşam yeter... Yeter…" dedim ve biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insan davranışı ile:

-"Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter!" diyerek, defterimi kapadım ve koltuğumun altına sıkıştırdım. İnanmayan bir adam davranışı ile:

-"Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edeceksiniz hoşça kalın…" diyerek yanından ayrıldım.

Böyle ileri görüşlü bir liderin o dönemde yaptıklarından sonra bizler böyle mi sahip çıkacağız eserlerine?

Bunun için ben öncelikle biz öğretmenlerin yeterince sahip çıkmadığını görüyor ve üzülüyorum. Niye mi?

Bizler söylemlerimizde Atatürk’ü anlatıyor, devrimlerini anlatıyor,bayramlarını anlatıyor ama anlattıklarımızı yaşatmaya gelince belki uğraşmak istemememizden belki bir an önce bitsin evimize dönelim düşüncesiyle bayramlara programlar çıkartmıyor ,çocuklarında o gün evde tatil düşüncesiyle geçirmesine neden oluyoruz.Daha da acısı bazı okullarda bayram kutlamaları günü gelmeden yapılırken tatilimiz gitmesin diye sesimizi çıkarmıyoruz. .

Biz bugün bu çocuklara bu bilincini veremiyorsak gelecekten bir şey bekleme lüksümüzde yoktur.

Arkadaşlar;

Okullarda 100 kişiyi geçmeyecek topluluklara (öğrenciler dahil) bayramlar yapıyorsak, bayram coşkusunun eksikliğinden bahsediyorsak;

İĞNEĞİ İLK ÖNCE KENDİMİZE SONRA BAŞKALARINA BATIRALIM…

Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü hiç unutmayalım.

Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.