Eğitimcilerin bir kısmı, insanın zihinsel işlevlerini ve ya performanslarını baz alıp çeşitli IQ testleri geliştirerek zekayı kendilerinin hazırladıkları bu testlerin ölçtüğü nitelik olarak tanımlarken; bir kısmı da bireyin sahip olduğu öğrenme gücü olarak tanımlamışlardır zekayı. Türk Dil Kurumunun tanımında ise zeka; insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümüdür.

Çoklu zeka teorisi, bütün çocukların sahip oldukları doğal veya gizli güçleri, potansiyelleri ve yetenekleri bulmayı ve onları geliştirmeyi vurgulayan bir eğitim felsefesi ortaya atmaktadır. Çoklu zeka teorisi insan zihnine açılan adeta bir pencere gibidir ve beynin çeşitli bölümlerinin spesifik fonksiyonlarını açıklar. Diğer bir deyişle çoklu zeka teorisi insan zekasının dünyadaki içeriğe nasıl tepkide bulunduğunu ve bu içeriği nasıl içselleştirip zihninde yorumladığını açıklamaya çalışır. Dolayısıyla çoklu zeka teorisi açısından bakıldığında zeka, çok yönlü bir kapasitedir, bir potansiyeldir ve ya bir yetidir. Ayrıca, zeka bir bireyin genetiksel kalıtımıyla olduğu kadar, ekolojik ve kültürel çevresiyle olan tecrübe ve deneyimleriyle de şekillenir.(Saban,2002)

Harvard Üniversitesi’nde bilimsel çalışmalar yapan Amerikan psikolog Howard Gardner tarafından öne sürülen yaklaşımda Gardner; zeka konusuna daha geniş bir görüş açısı kazandırarak insanların farklı şekillerde sahip oldukları yetenekleri, potansiyelleri ve kabiliyetleri ‘zeka alanları’ olarak adlandırdı. Gardner, özellikle müziksel, görsel, bedensel ve sosyal gibi alanları yetenekler ve ya beceriler olarak değil, farklı farklı zeka alanları olarak kavramsallaştırdı.

Gardner 1983 ‘te yayımladığı ‘Frames of Mind’ adlı eserinde bir insanın en az yedi temel zeka alanları çeşitlemesinden oluşan geniş bir yetenekler yelpazesine sahip olduğunu öne sürmüştür.1999 yılında yayımladığı ‘İntelligence Reframed’ adlı eserinde sekizinci zeka alanını ekleyerek, bu yeni alanı kapsayacak şekilde çoklu zeka teorisini yeniden formüle etmiştir.

Sözel-Dil Zekası, bireyin kendi diline ait kavramları bir masalcı, bir konuşmacı veya bir politikacı gibi sözlü olarak ya da bir şair, bir yazar, bir editör veya bir gazeteci gibi yazılı olarak etkili bir biçimde kullanabilme kapasitesidir. Sözel dil zekası güçlü olan bireyler; daha iyi yazarlar, uzun hikayeler ve fıkralar anlatırlar, İsimler ve tarihler hakkında iyi bir hafızaya sahiptirler, yaşlarına uygun kelimleri doğru telaffuz ederler, yaşlarına göre iyi bir kelime haznesine sahiptirler, başkaları iyi yüksek düzeyde söze liletişime geçerler, tekerlemeleri ve kelime oyunlarını çok severler, kitap okumayı çok severler, öğrendikleri yeni kelimeleri anlamalarına uygun olarak konuşma ve yazı dilinde kullanırlar, dinleyerek öğrenmeyi severler.

Mantıksal-Matematiksel Zeka, bireyin bir matematikçi, bir vergi memuru, bir istatistikçi gibi sayıları etkili bir biçimde kullanabilmesi ya da bir bilim insanı, bir bilgisayar programcısı veya bir mantık uzmanı gibi sebep-sonuç ilişkisi kurarak olayların oluşumu ve işleyişi hakkında etkili bir şekilde mantık yürütebilmesi kapasitesidir. Mantıksal-matematiksel zekası güçlü olan bireyler; olayların oluşumu ve işleyişi hakkında çok soru sorarlar, sayılarla çalışmayı ve hesaplama yapmayı çok severler, matematik dersini çok severler, mantıksal bulmacalar çözmeyi ve satranç dama gibi çeşitli stratejik oyunları oynamayı çok severler, nesneleri kategorilere ayırmayı ve olayları belli bir mantıksal ilişki içinde düzenlemeyi çok severler, matematiksel hesaplama oyunlarını çok severler, bilgisayar oyunlarını çok severler, deney yapmayı ve yeni şeyler denemeyi severler, soyut düşünebilme ve sebep-sonuç ilişkisi kurabilme yetenekleri çok iyi gelişmiştir, makinaların nasıl çalıştığına dair çok soru sorarlar.

Görsel-Uzaysal Zeka, bireyin bir avcı, bir izci ya da bir rehber gibi görsel ve uzaysal dünyayı doğru bir şekilde algılaması ve ya bir dekoratör, bir mimar ya da bir ressam gibi dış dünyadan edindiği izlenimler üzerine değişik şekiller uygulaması kapasitesidir. Görsel-uzaysal zekası güçlü olan bireyler; renklere karşı çok hassas ve duyarlıdır, görsel materyalleri yazılı materyallere kıyasla daha kolay okur ve anlarlar, sanat içerikli etkinlikleri çok severler, daha çok hayal kurarlar, yaşlarına göre yüksek düzeyde resimler çizerler, görsel sunumları izlemeyi severler, yaşlarına göre üç boyutlu yapılar ve modeller oluştururlar, okurken kelimelere oranla resimlerden daha çok öğrenirler, varlıkların görsel imgelerini daha iyi ve net olarak hatırlarlar, okuma materyallerine sık sık karalamalar yaparlar.

Müziksel-Ritmik Zeka, bir bireyin müziksel olarak düşünmesi ve belli bir olayın oluş biçimini, seyrini veya düzenini öüziksel olarak algılaması, yorumlaması ve iletişimde bulunması olarak tanımlanabilir. Müziksel-ritmik zekası güçlü olan bireyler; şarkıların melodilerini çok iyi hatırlarlar, güzel şarkı söyleyebilme sesine ve yeteneğine sahiptirler, bir müzik aletini çok iyi çalar ve ya çalmaya istekli olurlar, müzik dersini çok severler, konuşurken veya hareket ederken elleriyle ve ayaklarıyla ritim tutarlar, ders çalışırken veya ders dinlerken farkında olmadan ritim tutarlar, çevresindeki seslere karşı aşırı duyarlı ve hassastırlar, bir şarkı duyduklarında farkında olmadan eşlik ederler, ders çalışırken veya bir şey öğrenirken mzüik dinlemekten hoşlanırlar.

Bedensel-Kinestetik Zeka, ile bireyin bir aktör, bir atlet ya da bir dansçı gibi düşünce veduygularını anlatmak için vücudunu kullanmadaki ustalığı veya bir heykeltraş, bir cerrah ya da bir tamirci gibi ellerini kullanma ve elleriyle yeni şeyler üretme kabiliyetleri kastedilir. Bedensel-Kinestetik zekası güçlü olan bireyler; bir veya birden fazla sportif faaliyetlerde başarılıdır, bir yerde uzun süre kaldığında hareket etmeye başlarlar, başkalarının jest, mimik ve yüz ifadelerini kolaylıkla taklit edebilirler, gördüğü her nesneyi dokunarak inceleme ve analiz etme eğilimindedirler, koşmayı sıçramayı ve benzeri hareketleri yapmayı çok severler, el becerisi gerektiren etkinliklerde başarılıdırlar, kendilerini anlatmada kendilerine özgü dramatik bir yolları vardır, devinimsel nitelikteki etkinliklere katılmayı severler, bir şeyi parçalarına ayırmayı sonra birleştirmeyi severler, en iyi yaparak ve yaşayarak öğrenirler.

Sosyal Zeka, bir bireyin bir öğretmen, bir terapist ya da bir pazarlamacı gibi çevresindeki insanların duygularını, isteklerini ve ihtiyaçlarını anlama, ayırt etme ve karşılama kapasitesidir. Sosyal zekaları güçlü olan bireyler; arkadaşlarıyla sosyalleşmeyi severler, grup içerisinde doğal bir lider görünümündedirler, problemi olan arkadaşlarına her zaman yardım ederler, başkaları ile birlikte ders çalışmayı ve ya oyun oynamayı severler, başkaları daima onunla birlikte olmak ister, empati yeteneği gelişmiştir, bir şeyi başkalarıyla işbirliği yaparak, onlarla paylaşarak ve onlara öğreterek öğrenmeyi severler.

İçsel Zeka, bireyin kendisini tanıması ve kendisi hakkında sahip olduğu bilgi ve anlayış ile çevresinde uyumlu davranışlar sergilemesi yeteneğidir. İçsel zekası güçlü olan bireyler; bağımsız olma eğilimindedirler, kendisinin güçlü ve zayıf yönleri hakkında gerçekçi görüşe sahiptirler, yalnız ders çalışmayı severler, hakkında çok bahsetmediği en az bir hobisi vardır, hayattaki amacının ne olduğuna dair iyi bir anlayışa sahiptir, duygularını ve düşüncelerini açık ve net bir şekilde ifade ederler, başarı ve başarısızlıklarından ders almasını bilirler, kendilerine güvenleri yüksektir, yaptıkları işin bilincindedirler ve başkalarına pek fazla akıl danışmazlar, kendilerine saygıları yüksektir.

Doğacı Zeka, bireyin bir biyolog yaklaşımıyla hayvanlar ve bitkiler gibi yaşayan canlıları tanıma, onları belli karakteristik özelliklerine bağlı olarak sınıflandırma ve diğerlerinden ayırt etme kabiliyeti veya bir jeolog yaklaşımıyla dünya doğasının bulutlar, kayalar veya depremler gibi çeşitli karakteristiklerine karşı aşırı ilgili ve duyarlı olması kastedilmektedir. Doğacı zekası güçlü olan bireyler; doğaya hayvanat bahçelerine ve tarihsel müzelere olan gezileri çok severler, doğa olaylarına karşı çok hassas ve duyarlıdırlar, çiçekleri severler ve bakımlarının sorumluluğunu alırlar, doğa konularına ilgileri vardır, hayvan hakları ve çevreyi koruma konularında konuşmayı severler, hayvan beslemek ve doğa ile ilgili projelere katılmaktan hoşlanırlar, mevsimlere ve iklim olaylarına karşı ilgilidirler, çevre bilinçleri çok iyi gelişmiştir.

Sınıfta uzun süre sessiz bir şekilde oturmak, öğrenmek için hareket etme ihtiyacı olan bedensel-kinestetik çocukların doğasına tamamen aykırıdır. Bu çocuklar çoğu kez “aşırı hareketli” ve ya “hiperaktif” olarak adlandırılmaktadırlar. Yine, öğrenmek için görsel imgelere, figürlere ve ya resimlere ihtiyaç duyan bazı öğrenciler, sadece bir takım soyut kavramlardan oluşan bir metni kavramakta zorlandıklarından dolayı çok çabuk bir şekilde “okuma güçlüğü” olarak adlandırılmaktadırlar.(Armstrong,1988)

Yani, aslında öğrenemeyen öğrenci yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır. Öğretmenler öğretim yaklaşımlarını farklı yollarla öğrenen öğrencilere uyarlamalıdır. Eğitim sürecinde bireyin yetersizliklerine veya eksik yönlerine odaklanmaktansa, güçlü oldukları zeka alanları tespit edilmeli, bu alanlarda başarılı olmaları için yardım edilmelidir.

Kaynak:

Yard. Doç. Dr. Ahmet SABAN(2005) Çoklu Zeka Teorisi ve Eğitimi

Prof.Dr. Ziya SELÇUK (2002) Çoklu Zeka Uygulamaları