Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 34 yıldır yürürlükte.

Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlayan ve tüm dünyanın kabul ettiği evrensel kavramdır artık.

Çocuk hakları, insan hakları kavramının vazgeçilmez bir parçasıdır.

Bugün, dünyanın birçok yerinde var olan insan hakları ihlalleri, çocuk hakları boyutunda da devam ediyor. 

Uluslararası Af Örgütü'nün kaynaklarına göre; az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, emek sömürüsü, pornografi, şiddet, yasa dışılık gibi olumsuz etkenlerin dahilinde, çocuk hakları ihlalleri giderek daha büyük boyutlara varmaktadır.

Daha çok bizim coğrafyamızda tırmandırılan iç savaşların, ‘vekalet savaşlarının’, işgallerin, şiddetin, otoriter sistemlerin içinde, kenarında yaşayan çocuklar büyüklerden daha çok acı çekiyor.

Suriye’den kopup gelen göçmen çocuklar sokaklarımızda dileniyor.

Deniz yoluyla ‘umuda’ gittiğini düşünenlerin cansız bedenleri kıyılarımıza vuruyor. Güvensiz bir hayat, açlık, sefalet, hastalık onların üstüne karabasan gibi çöküyor.

Ve bu kahredici sürece tanıklık etmek gerçekten yıpratıcı...

ÇOCUKLAR OKULDA OLMALI
Çocukların yaşadığı ağır sorunlar içinde çocuk işçiliği ayrı bir dramı oluşturuyor. Birleşmiş Milletler tarafından dünyada gittikçe artan çocuk işçiliğine karşı farkındalık yaratmak ve çocuk işçiliğine engel olmak amacıyla her yıl 12 Haziran 2002 yılından başlayarak bu günü Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü ilan etti.

İLO verilerine göre dünyada 160 milyon çocuk işçi var.

Hayatın içinde sürekli yer alan ve çoğu kere kanıksadığımız çocuk işçiliğine dikkat çekmek, konuşulmasını sağlamak adına 12 Haziran iyi bir vesile.

Çünkü tüm derin sorunlar; açlık, yoksulluk, işsizlik, şiddet, yolsuzluk gibi çocuk işçiliği de maalesef normalleştirilmiş durumda.

Çocuklar açısından Türkiye’de de durum hiç iyi değil.

Okulda olması ve çocukluğunu yaşaması gereken milyonlarca çocuk, ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılıyor.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de 23 milyonunun üstünde çocuk yaşıyor.

Olanların dörtte biri açlık sınırında altında yaşıyor.

Raporlara göre Türkiye'de en az 2 milyon çocuk işçi var.

Türkiye’de her 5 çocuktan birisi çırak olarak tarımda  ve sokakta çalışıyor…

Çocukların toplam işgücü içindeki oranı yüzde 17,2.

Bu çocukların 650 bini Uluslararası Çalışma Örgütü’nün çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinden biri olarak tanımladığı mevsimlik gezici tarım işçiliği, maden ve diğer ağır işlerde çalışıyor.

Sağlığa zararlı işlerde çalışan çocukların oranı yüzde 60.

Dönem dönem yayınlanan somut verilere göre her yıl yüzlerce  çocuk “iş kazalarında” yaşamlarını yitiriyor.

‘ÇOCUKLAR ÇİÇEKTİR’ DEMEK YETMEZ
Dünya Çoçuk İşçiliği ile Mücadele Günü'nde ürkütücü verileri yeniden yeniden hatırlatak gerek.

Çocuklar açısından çarpık kapitalizmin ürettiği var olan sorunlar 23 yıllık AKP rejimi koşullarında daha da ağırlaştı. Rejim yoksulluk, yoksunluk, işsizlik, pahalılık, adaletsizlik  üretti. Çoğulculuktan, demokrasiden uzak tek adama dayalı otoriter bir sistemi dayattı. Vahşi kapitalizmi de aşan yöntemler 21. yüzyılda bizim coğrafyamızda hayat buluyor malesef.

Algı operasyonarı, ortaçağ hurafeleri, menkıbeler, milliyetçilik, hamaset eşliğinde ve her türlü ceberrut yöntemlerle bu çürüyen erk sürdürülüyor. Ülke halkının kahir ekseriyeti, çocuklar, onların aileleri yoksulluk ve eşitsizliğe mahkum edildi.   

Eğtim hiçbir dönemde ciddi anlamda üretim için yapılmadı. Çocukların kişiliklerini özgürce geliştirecek koşulları yaratamadı, adım adım çağdaşlıktan uzaklaştırıldı.

Özet; milyonlarca çocuk fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal ve kültürel gelişmelerine zarar veren standartlarda yaşadı, yaşıyor.

Nice kuşaklar ayak altı oldu, savruldu, hayata doyamadan gitti…

“Çocuklara kıymayın efendiler”