Değerli okuyucularım;
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, bu toprakların ayakta kalması için sadece düşmanlarla değil, düşman yetmezmiş gibi cehaletle, isyanla, ihanete meyletmişlerle de savaşan bir kuşak vardı. O kuşak, karanlıkla aydınlığın, kullukla yurttaşlığın, teslimiyetle onurun kavşağında verdi bu büyük mücadeleyi.
İşte o kuşağın kahramanlarından biriydi Mustafa Muğlalı Paşa.
Kubilay’ı şehit edenleri yargılayan, Menemen İstiklal Mahkemesi’nin başkanıydı. O günün karanlığını, genç bir Cumhuriyet’in üzerine çökmeye çalışan gericiliği görmüş, hukukun kılıcını inançla savurmuştu. Ama yıllar sonra, aynı karanlık eller başka bir maskeyle yeniden çıktı karşısına.
Ve o kahraman, yıllar sonra, bu ülkenin kendi evlatları tarafından yalnız bırakıldı.
Muğlalı Paşa’nın hikâyesi sadece bir askerî dosya, bir mahkeme kararı değildir; bu ülkenin vicdan defteridir.
Bir yanda devletine ömrünü adamış bir komutan, diğer yanda politik çıkar uğruna kendi kahramanını harcayan bir siyaset düzeni…
Bugün yaşadıklarımız, o günlerden farklı mı?
O gün Muğlalı’yı hedef alanlar “insan hakları” diyordu, bugün de aynı ağızlar “özgürlük” diyor ama hepsinin gölgesi aynı...
Yıllar geçti ama adalet yine terazisini tutamıyor.
Devlete sadakatle hizmet edenler, hâlâ iftiranın, linçin, karalamanın hedefi oluyor.
Kimse cesur olmanın bedelini ödemek istemiyor. Kimse adım atmıyor.
Çünkü bu ülkede doğruyu savunmanın, gerçeği söylemenin, ihanete direnmenin bedeli hep ağır oldu.
Kimi zaman zindan, kimi zaman sürgün, kimi zaman da sessiz bir ölüm…
Mustafa Muğlalı Paşa, 70 yaşında kahrından öldü.
Bugün de aynı kahır, başka isimlerle yaşanıyor.
Yalnızlaştırılan yurtseverler, susturulan gazeteciler, hedefe konulan aydınlar…
Her dönemin “Muğlalı’sı” var bu topraklarda.
Değişen sadece iftiralar, değişmeyen ise vicdansızlık.
Bir ülke, kendi kahramanlarına sahip çıkamadığı sürece; o ülkenin geleceğini kim savunacak?
Cumhuriyet’in çocuklarına Mustafa Muğlalı’yı öğretmediler. Eğitim müfredatlarında yer almadı. Çünkü cesaret bulaşıcıdır, mertlik bulaşıcıdır, doğruluk bulaşıcıdır.
Oysa bize tam da bugün, onun gibi korkusuz yürekler lazım.
Bize çıkarı değil, ilkesi olan insanlar lazım.
Ve belki de en çok, unutmayan bir millet olmamız lazım.
Bugün hâlâ Cumhuriyet’e, laik eğitime, hukuka, orduya, aydınlığa saldırılıyorsa; her fırsatta devrimlerle hesaplaşılmaya çalışılıyorsa, bilin ki o hesaplaşmanın kökü, Muğlalı’yı öldüren zihniyettedir.
O yüzden, tarihden ders çıkarmasını bilmek gereklidir…
Bir millet kendi kahramanlarına sırt çevirdiğinde, bir gün ihaneti “özgürlük”, “adalet” sanmaya başlar.
Ve işte o gün, hep birlikte kaybederiz.