Toplumsal Yayınları (Kasım.2024) tarafından basılan kitap çalışmalarımın sonuncusu “Hile Tapınağı” (Mossad-Aman-Şinbet-Global Mafia Trafiği) önsözünde Machiavelli’nin “Prens” kitabından alıntılanan bu öngörüyü gündem konusu olduğu için öne çıkardım. 5 bin yıllık sınıflı toplumlar tarihinde de kanıtlanmış olan; günümüz dünyasında (tabi ülkemizde de) bu değerli öngörü kanıtlanmaya devam ediyor.

“Nasıl Yapılmalı?” sorusuna tasavvurları doğrultusunda çoklu cevapları vermiş olanlar, devrimci iradenin uygulamalarının kitleyi bir zafer sancağı olarak dalgalandırdığının coşku ve duygusunu bizzat yaşayarak görüyorlar. Şu unutulmamalıdır! Hegemonya sahibi olma illetine saplantılı egemen iktidar sınıfları güçlerini yitirdikçe, otokratik müesses nizamlarını fiilen kendi hukuk kurallarını çiğneyerek; emekçi sınıfların emek-gücünü gaspederek, rantiyer sistemlerini ebedileştirme telaşına düşüyorlar. Bunun için otokratik devletin hukuk(suz) baskısı kendini “terör” olarak teşhir eder.

Yani onlar için son çare “devlet terörü”dür. Direktuvar denen devlet terörü aslında “başsız”dır. Buna karşın demokratik mücadeleyi öne çıkaranlar “baş(lar)” konumuna çıkarlar. 5 bin yıllık insanlık tarihi “baş-sız” otokrat başlar ile kitleyi peşinden sürükleyen “baş(lar)”ın mücadelesine tanık olarak; doğrusal veya doğrusal-olmayan evrimler ve devinimler kaosu içinde düğümleri çözme umudu olarak; tezahür eden devrimci çıkışları ile sonsuz uzayın enerjik dinamizminin çokluğunda ilerlemekteyiz. Buna bilinçli uygulama inatla yol gösterir.

Kısaca egemen sınıfın hedefi; kitleyi baş-sız bırakmaktır. Bunu devlet terörünün kurumsallaştırılmış dolaylı ideolojik baskı aygıtları ile yaparlar. Bu metodları bilimsel bilgi ışığında irdelemeyenler askeri denizcilik savaşım aparatı olan “serseri mayın” gibi rastlantı sonucunu bekleyerek kendilerini imha ederler… Günümüz dünyasında faşist burjuva ideolojik baskı aygıtının istihbarat servisleri bu psikolojik savaşın metodlarını  kurumlaştırılmış para-militer “karanlık savaş” adı altında yürütür. Dünyada ABD, İngiltere, AB ülkeleri ve özellikle İzrael kökleri derinlere giden “karanlık savaş”ın ilk elden inşa edicileridir.

Bu aynı zamanda burjuva demokrasisini kendi doğrusallığında değil, feodal üretim biçimi ilişkilerinin monarşist imparatorluklarının mirasçılarının ideoloji çıkmazının dışa vurumudur. Devrimci güçlere karşı ajan-provokatör kullanmak, bunun üzerinden komplo-kumpası ve konspirasyon-fesatları üretmek sıradan yurttaşın beynini uyuşturup yönlendirmenin olağanlaştırılmış psikolojik savaş eylemleridir.

İzrael’le ülkemiz arasındaki iktisadi-siyasi-toplumsal-tarihsel ilişkiler ve bu ilişkiler yumağı içindeki istihbarat kurumları Sovyetler Birliği’ne karşı anti-komünist ideoloji çizgisinde “Soğuk Savaş” saldırganlığı içinde “karanlık savaş” tezahürleri ABD-İngiltere-AB boyutunda iç-içe girmiştir. Global Mafıa Trafiği, özgünlüğü XIX.yy. sonunda Çin-Britanya ilişkileri ile başlayıp Uzak Doğu’dan Orta Doğu’’ya oradan Yakın Doğu’ya sarkan kapitalizmin hizmetindeki en uzun ömürlü kitle zehirleme ve yasa-dışı şebekeleşmenin adeta solucan-üremesidir…

XX.yy.ın son çeyreğinde bu “karanlık savaş”ın içinde kullanılan doğrudan kontr para-militer devlet terörü örgütleri yerine “devrimci” maskeli kontra paradox militer örgütler kurulmuştur. Amaçları “destabilizasyon” olan şebekeler, devlet terörü tarafından asıl “devrimci şiddet” örgütlerini tasfiye etmek veya denetim altında tutmak için ajan-provokatörlerin her an eline geçebilen örgütler olarak faaliyet göstermeleri sağlanmıştır.

Bunu ilk fark eden devrimci lider Fidel Castro olmuştur. Legal mücadelenin esas alınması için kır ve şehir gerillasını tasfiye ettirmiştir. Bunun için Venezuela’da efsaneleşmiş kır gerillası lideri D.Bravo’yu suçlamaktan bile geri durmamıştır. Sonuç olarak Castro tarihen haklı çıkmıştır. Latin Amerika’da Chavez, Bolivya örnekleri doğmuştur. Uruguay’da 12 yıl hücre hapsinde tutulan şehir gerillası Tupamaro’ların lideri Jose Mujica “Pepe” de devlet başkanı seçilerek kitlenin proleter devrimci-demokrat başı olmanın tarihsel zorunluluğunu kanıtlıyordu…

Diğer taraftan karşı-devrimci başıbozuk  azınlığın eğiticisi olan CIA ve Mossad’ın uyuşturucu mafialarıyla işbirliği ve emperyalist global devlet terörünün küresel kök bağlantıları açık-seçik teşhir olmuştur. Geçmiş zaman içinde Latin Amerika oligarşisinin emrindeki Katolik asalak elitlerin Cizvit kadroları; çözülüp, siyasal kültür süreci yapılanması içinde devrimci saflara geçerken, Vatikan içindeki faşist şebeke ağır darbe almıştır. Cizvitlerin Castro ilgisi bu mücadeleyi Papa katına taşırmıştır. Latin Amerika turları Havana ziyaretleri ile başlamıştır… Böylece sınıf savaşımı öne çıkarken Yankee ve zionist emperyalizmine karşı kitlesel üstünlük sağlanmıştır…

Iskalanmaması zorunlu olan bir nesnel gerçek vardır; bu da “Karanlık Savaş”ın asıl kurucusu İzrael başbakanı katliamcı Netanyahu’dur. NaZionist terör örgütü Jonathan Institute 1976 öncesi kurulmuş; Yakın Doğu’da soykırım uygulamalı terörün yaygınlaştırılması faaliyetlerine devam etmektedir. Bölgede ABD-AB-İzrael-petro dolar şeyhleri karşı-devrimci hattının en önde giden işbirlikçilerinin de etnik milliyetçiler olduğunu da gözden asla kaçırmamak zorundayız.

Bu konularda 1970’den 1974’e kadar Yakın Doğu’da içeriden izlemelerim, istikrarlı kitap okumalarım. 1996’ya kadar Avrupa ve Kuzey Afrika izlenimlerim. SSCB ve Doğu Avrupa ilişkilerim, 39 yılda 14 kitap üretti. Bu konularda bana öncülük eden bir usta olan Sovyet gazetecisi Eduard Kovalev’i de saygıyla anmayı bir borç biliyorum…