Türkiye’nin üstüne AKP vesayeti bütün ağırlığıyla çökmüş, bütün demokratik ve çağdaş değerleri eziyor. Bu tek parti vesayetine şimdi bir de “imam vesayeti” eklendi.

Ayasofya’da imamlık yapan bir adam Türkiye’ye ayar vermeye başladı. Herkese laf yetiştiren AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan onun karşısında gıkını çıkartamıyor. “Siyaset yapacaksan bırak cübbeni de meydana çık!” diyemiyor. Çünkü, İmam Efendi, sahibinin sesi gibi konuşuyor…

Ayasofya İmamı Boynukalın, İhvancılığın merkezi olan Mısır’da eğitilmiş. Yetmemiş, İslam dünyasını mezhepler üstünden parçalamak için casuslar yetiştiren İngiltere’ye gitmiş ve orada da eğitilmiş. Tıpkı Kıbrıslı Şeyh Nazım gibi… Tıpkı o Nazım’ın uşaklığını yapan Kadir Mısıroğlu gibi…

Erdoğan’ın Ayasofya İmamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine karşı çıkmayı bir dindarlık gibi gösteriyor. Özellikle de kadınlara verilen hakları insanoğlunun yaradılışına aykırı göstererek kadın düşmanlığı yapıyor. Kadınları hoyrat erkeklerin saldırılarına karşı koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını da bu yüzden istiyordu.

KADIN DÜŞMANLIĞI NEREDEN GELİYOR?
Dikkat edin: Kim ki laik, demokratik, çağdaş değerlere karşı ise kadınlara verilen haklara da karşıdır. Bu kesim kendisini gerçek Müslüman ve Osmanlı torunu gibi gösterir. Cumhuriyet ahlakına karşı Osmanlı ahlakını öne çıkarmaya çabalarlar.

Boynukalın olsun, onun benzeri Cübbeli Ahmet gibi Halidi tarikat propagandacıları olsun İstanbul Sözleşmesi’ne “Eşcinselliği teşvik ediyor!” yalanıyla saldırırlar.

Ama gerçek çok acıdır: Bunların yalancıktan karşı çıktıkları eşcinselliğin en vahşi biçimleri, övündükleri Osmanlı düzeninde yüzyıllarca hakim olmuştu. Saraydan başlayan oğlancılık, zamanla sokaklara yayılmıştı. Bu sistemi Osmanlı düzenini yürütün devşirmeler başlatmışlar, yüksek tabaka arasında moda haline getirmişlerdi.

Öyle ki zamanla kadınla cinsel ilişki aşağılanır olmuştu. Osmanlı şairlerinin “Kadın olduğu için anamdan bile nefret ediyorum!” diye şiirler yazdığını her şeyi bilen Boynukalın veya şeriat olsa zinadan 80 sopa yiyecek olan Cübbeli Ahmet bilmiyorlar mı?

Bilmiyorlarsa, belgelerini, “OSMANLIDA OĞLANCILIK” adlı kitabımdan alabilirler.

Dün akşam Tele 1 Tv’de Prof. Dr. Emre Kongar üstadımızın sözünü ettiği ve herkesin okumasını istediği kitap, budur.

Bu çalışmamda yayımladığım belgeler incelendiğinde görülecektir ki Osmanlı Devleti’nde oğlanlar, bir meslek sınıfı kabul edilmiş ve bunlar şenliklerde padişahın önünden cilveleşerek geçip gitmişlerdir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu erkek fahişelerin işleticilerinin esnaf olduğu açıkça ve ayrıntılarıyla yazılmıştır. Defterleri tutulan ve vergileri alınan oğlanlar, Osmanlı aristokratlarının gözünde kadından daha kullanışlı kabul edilmişlerdir. Bu yüzden azgın erkekler, peçe taktıkları oğlanları yanlarında her yere götürmüşlerdir.

Kadın evden çıkartılmazken oğlanların her yere götürülüp zevk aracı olarak kullanılması kadınların gözden düşmesine, hatta kötülenmesine yol açmıştır. Bunların belgelerini Osmanlı alim ve şairlerinin yazdıklarından derleyerek yayımladık.

PADİŞAHLARA BAKIN HELE
Belgeler gösteriyor ki Osmanlı sarayına oğlancılık Yıldırım Bayezit döneminde girmiştir. Padişah 2. Murat devrinde saray yönetim kitabı Kabusname’de yer almıştır. Yavuz Sultan Selim döneminde en parlak dönemine ulaşmıştır. Öyle ki şiddet ve hiddetiyle tanınan Yavuz Selim, pek meşhur bir oğlancılık kitabının Türkçe versiyonunu hazırlatmıştır. Türk seks literatürünün en önemli eseri olan ve Şair Gazali tarafından yazılan Dafiü'l-Gumûm ve Rafiü'l-Humûm, Yavuz Selim’in meclislerinde el üstünde tutulmuştur. Dördüncü Murat’ın âşık olduğu oğlanların hikayelerini bilmeyen yoktur.

Şehrengiz denilen kitapların, o şehirleri birbirine katan oğlanları anlattığını da bilmiyor mu Boynukalıncılar?

Osmanlı devrindeki bu oğlancılık zamanla şarkılara ve hatta türkülere kadar girmiştir. Bir zamanlar Sayın Erdoğan’ın şiirlerinden alıntı yaptığı ama artık adını anmadığı Mehmet Akif Ersoy bile Osmanlı şiirini anlatırken “Baştanbaşa oğlanla şarab” demiyor mu?

Bu rezil ilişkiyi yasal olarak kaldıran ve ceza veren rejimin cumhuriyet rejimi olduğunu da özellikle belirtmeliyiz.

Bir elinde şarab kadehi bir elinde 13-14 yaşlarında oğlan olanların Türk milletine ve gerçek Müslümanlara model olamayacağını Boynukalın-Cübbeli takımına ve onların hamilerine nasıl anlatmalı acaba?

Ya ilahiyat fakültelerinde ders verenlerin bile din adına ensest ilişkileri savunmasına ne demeli? Bu rezaletin belgesini de ünlü dinci akademisyen(!) Ebubekir Sifil’in konuşmasından alıp “TARİKAT KUŞATMASINDAKİ TÜRKİYE/Halidi Cehennemi” adlı çalışmamda yayımladım.

İmam nikahı adı altında dört beş kadını cariye gibi kullanmak hayaliyle yanıp yakılan ve bu hayalle hilafet rejimi isteyen o azgın erkekleri az çok anlıyorum da bunların değirmenine su taşıyan o kadınlar var ya… O cariye ruhlu kadınlar gerçekten psikiyatrinin konusu…