İslam dinini getiren Hz. Muhammed’in pek çok kaynak tarafından desteklenen sözleri ve davranışları gösteriyor ki “kamunun hakkı olan bir malın haksız bir şekilde zimmete geçirilmesinin ağır vebalini, sadece Allah yolunda cihat ile ulaşılabilen şehitlik mertebesi dahi ortadan kaldıramıyor.”

“Kamuya, yani toplumun bütününe ait mallar ve değerler, hem yöneticiler hem de bireyler açısından birer emanet olup, her birey doğrudan ya da dolaylı olarak bu emanetlerin korunmasından ve yerli yerince kullanılmasından sorumludur. Aksi yöndeki davranışlar ise ğulûl, yani ihanettir. Ayrıca hadislerden anlaşılacağı üzere, kamuya ait bir malın veya değerin azı ile çoğu arasında da fark yoktur.”

Tarafsız İslam âlimlerinin çoğu tarafından benimsenen bu görüş gösteriyor ki millete ve devlete ait olan kaynaklara el koyan, ondan haksız biçimde faydalanan kim olursa olsun; cenaze namazı kılınmaz. Yani bunlar Cehennemlik kabul edilir. Cehennemlik olanlar da Allah’ı inkâr etmiş kimselerdir. İsterlerse dilleriyle günde bin kez Kelime-i Şahadet getirsinler, eğer kamu malına bir biçimde el atıp da ondan bir şeyler aşırmışlarsa Allahsızlar sınıfından sayılırlar.

DESTEK VERENLER DE CEHENNEMLİK
Sorumluluk sadece kamu malını çalanla sınırlı değildir.

“Ganimet malını aşıran kimseyi saklayan da tıpkı onun gibidir” buyrularak, kamu malını haksız bir şekilde ele geçiren kimseleri himaye edenlerin ve bu tür hainleri gizlemek suretiyle bir nevi onlara yardım-yataklık edenlerin de aynı vebale duçar olacaklarının bildirilmesi de konunun hassasiyetini göz önüne sermektedir”

(Kaynak: Hz. Peygamber’in Cenaze Namazlarını Kılmaktan İmtina Ettiği Kimselerle İlgili Rivayetlerin Tahlili; Yusuf Acar; Konya İl Müftülüğü, 1913; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/260934

 YA BUGÜN?
Günümüzde, kamu malını yağmalamaya dayalı Allahsızlık, dindarlık elbisesi altına saklanmaktadır. Bunlar, özellikle tarikat/cemaat adı altında örgütlenmektedirler. Bu kamu malı yiyicileri çok sayıda dernek ve vakıf kurarak, bu örgütlere siyasetçiler aracılığıyla koruma sağlayarak düzenlerini sürdürmekte ve yaymaktalar.  Bu yağma ve ganimet savaşını da dine hizmet gibi göstererek çifte günah işlemektedirler.

Diğer bir sınıf kamu malı yiyicisi, kendisini siyasi örgütlenme olarak gösterir. İktidarı ele geçirenler, işi kılıfına uydurarak kamu malını vahşice yağmalayabiliyorlar. Örneğin, kapasitesi 20 olan bir işletmeye kapasiteyi 100 göstererek fazladan kaynak aktarıp Beytülmal’i (Hazine) aşırabiliyorlar. (Zafer Havaalanı işine bakabilirsiniz…)

Bir başka kesim, bu yağmacı siyasetçilerle işbirliği yapan işadamları öbeğidir. Özellikle inşaat üstünden ülkenin en değerli arazileri bu vurkaççı müteahhitlere aktarılmakta ve kaynaklar yağmalanmaktadır. Bir liralık iş üç liraya ihale edilerek ülke insafsızca soyulmaktadır. Aynı ilişkileri siyasetçi-medya bağlarında da görmek mümkündür.

İşte, gerek Kuran-ı Kerim’le gerek Peygamber’in sözleriyle Cehennemlik sayılan bu işleri yapanlar Allahsız sayılırlar. Allah’ın emirlerini, Peygamber’in sözlerini çiğneyerek ülkeyi yağmalamak ancak ve ancak Allah’a inanmayanların yapacağı bir iştir. Eğer bunlarda Allah inancı, Ahiret inancı, Ahirette hesap verileceği inancı olsa kamu malını böyle yağmalamazlar.

***

Kimse Ateistlere Allahsızlar diye kızmasın… Onlar asla millet malına el uzatmazlar. Asıl Allahsızlar bu millete ait değerleri kitabına uydurarak yiyenlerdir.

Ne acıdır ki toplum da dindarlık altında yürütülen bu hırsızlığa arka çıkar bir tavır içindedir. Kim ki kamu malını yiyenlere arka çıkar ise kendisine öbür dünyada ateşten bir yatak hazırlıyor demektir. Yani onlar da Cehennemliktir…