Tayyip Erdoğan ne kadar bağırırsa bağırsın… Muhalefete “cibilliyetsiz!” de dahil ne kadar hakaret ederse etsin partisi ve dolayısıyla da kendisi çöküyor.

Bu çöküşün yarattığı müthiş korku ile böyle saldırgan bir dil kullanıyor ya… Cumhuriyet tarihinde hiçbir cumhurbaşkanından duymadığımız mezhepçi nefret sözleri söylüyor ya…

Bu çöküşü sizler de kolayca görebilirsiniz.

Erdoğan ve ekibi, ülkenin hiçbir sorununa çözüm getiremiyor. Bunun yerine rakamlarla oynayarak milleti kandırmaya çalışıyorlar. Efendim, ülkede ihracat rekor kırmışmış… İyi de ithalatın kırdığı rekoru niye hiç ağzınıza almıyorsunuz?

2002’NİN TERSİ
AKP’nin 2002 yılı Kasım ayında iktidara geldiğindeki hali ile şimdiki hali arasında en küçük benzerlik kalmadı. O zaman milletin önemli bir bölümü, sorunları AKP’nin çözeceğini düşünüyordu. Erdoğan da eski dinci sloganlara sarılan Milli Görüş çizgisini terk ettiğini söylüyor; ülkeye daha çok demokrasi getireceğini vaat ediyordu. Bir ayağı ABD’de bir ayağı Avrupa’da idi. Oralarda da iyi karşılanıyordu. Ama yönetim gücünü eline geçirip de iktidarı partizanları besleme aracına çevirince çöküşe geçti. Ve bunu önlemek için getirdiği antidemokratik uygulamalarla da dünyada hiçbir saygınlığı kalmadı.

2002’den önce dünyanın 16. büyük ekonomisi olmayı başarmış Türkiye, bugün neredeyse ilk 20’nin dışına düşmüş bulunuyor. 

Çünkü, Erdoğan’ın bu otokrat yönetimi, ülkeye artık hiçbir şey veremiyor; tam aksine hazırı yiyip bitiriyor; çocuklarımızın geleceğini tüketiyor.

AKP ÖRGÜTLERİ ÇÖKMÜŞ DURUMDA
Siz bakmayın Sayın Erdoğan’ın  lüks salonlara doldurduğu partililere nutuk atmasına… Artık vatandaş AKP örgütleri ile ilişkisini kesmiş durumda. İstanbul’un çeperlerine gidip gözleyin. AKP’ye ya sıkı partizan tipler gelip gidiyor ya da cami cemaati içinden perişan duruma düşmüş tipler… Bu garibanların cebine yüz lira para koyarak onları vatandaşa karşı propaganda elemanı gibi kullanıyorlar.

Son örneğini Bahçelievler’de yaşadım. Yenibosna Koçtaş’ın yanındaki kaldırıma AKP standı açılıyor. Standa 60 yaşlarında üstü başı dökülen iki emekliyi oturtmuşlar. Onlardan birisi gelene geçene bakıyor. Hiç kimsenin yüz vermediğini görünce de elini kaldırıp “Yaşasın İslam!” diye bağırıyor.

Önüm sıra giden, benim gibi maskeli iki kişi bu slogana karşı homurdanarak küfrediyorlar. Ben, “Sakin olun” diyerek omuzlarına dokunuyorum.

Dönüşte aynı yerden geçiyorum. Millet omuz omuza ama AKP standına kimse dönüp bakmıyor. Sandalyede oturan sakallı adam, “Kahrolsun laiklik!” diye bağırıyor. Öbürü, “Yaşasın İslam!” diye eklemleniyor buna.

Anlıyorum ki bu AKP’nin artık topluma vereceği hiçbir şey kalmamıştır. Sempatizanları da işte böyle IŞİD-El Kaide mağaralarından fırlamış tiplerdir.

Ve 2022 AKP’si 2002 AKP’sinin hemen hemen tersi haline gelmiştir. Bu da iktidar partisinin büyük bir çöküş yaşadığını göstermektedir.

ÇATIŞMADA PEŞİNDELER
Bu çöküşü gören Erdoğan, ömrünü uzatmak için toplumu sarsacak, yine kendisinin yanına çekecek bir oyunun peşinde gibi gözüküyor. O da bir iç çatışma çıkarma planıdır.

Bunun işaretlerini de vermeye başlamıştır bile. Durup dururken muhalfeti, sokağa dökülmekle suçlamıştır. Sonra da, “15 Temmuz’da olduğu gibi sizi perişan ederiz!” demiştir.

Halbuki 15 Temmuz kalkışmasını yapan askerlerin önünü açan, onlara kadro veren, eylemlerini görmezden gelen, bunların ordudan atılmasını engelleyen de kendi yönetimi idi. Bu FETÖ’cüleri besleyen kendisi idi. Bu işin planlı olduğu da Erdoğan’ın 15 Temmuz’a lütfu!” demesinden anlaşılıyordu. Çünkü 5 gün sonra olağanüstü hal ilan edip ülkenin tepesine çökmüştü. Hem kendisinin hem ülkemizin çöküşü de 20 Temmuz’da başlamıştı.

İMAMOĞLU ÜSTÜNDEN
Anlaşılıyor ki toplumu gererek muhalefet yanlılarını sokağa dökmek için bu AKP her şeyi yapacaktır. Bunun bir başka işareti de İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik İçişleri Bakanlığı’nın operasyonlarıdır. Sayın İmamoğlu daha seçilmeden ona değişik kumpaslar kurulmuştu. Hatta Erdoğan onunla ilgili olarak, “Ordu valisine hakaret etti, seçilse bile bu makama gelemez!” diye konuşmuştu. Ama İstanbullu bu tehditlere aldırış etmemiş, iktidarın seçimi çalma girişimlerine karşı çıkarak Sayın İmamoğlu’nu bir seçimde tam iki kez başkan seçmişti.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, onun çok tutulduğunu bildiğinden İmamoğlu’na karşı operasyon çekerek halkı kışkırtmaya çalışıyor görünmektedir. Elbette ki Sayın Soylu kendisi hakkında ortalığa saçılan, “Kara para aklayıcısını serbest bırakmak; uyuşturucu kaçakçılarına dokunmamak, şaibeli isimlerle fotoğraf çektirmek, akrabalarına menfaat sağlamak” gibi suçlamaları da böylece unutturmuş olacak.

Ama millet unutmuyor; unutmayacak…

AKP’yi sokakta değil sandıkta yenecek demokratik bilinç ve birikim vardır artık…

O hesap-kitap günü de yaklaşmaktadır…