Tümgeneral Kasım Süleymani...

1998 yılında İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı olarak atandı. O günden bugüne başta Irak, Lübnan, Gazze, Yemen ve Afganistan olmak üzere, İran’ın bölgesel politikalarının belirlenmesinde ve yürütülmesinde önemli bir isim oldu. Yıldızı İran Irak savaşı sırasında parladı. Henüz 23 yaşındayken Tümen Komutanı oldu.

Molla devrimine bağlı İranlılar için ulusal bir kahraman. Başta Hizbullah olmak üzere İran dışındaki şii gruplar üzerinde de önemli etkisi ve kontrolü olan bir figür.

ABD tarafından Irak’ın başkenti Bağdat da bir füze saldırısı ile öldürüldü.

Bu suikastın zaten gergin olan Ortadoğu coğrafyasını daha da gereceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.

Ancak, ABD gibi süper bir güç için bile cüretkâr sayılabilecek bu eylemin hangi amaçla yapıldığı ve olası sonuçlarının neler olacağı, üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir konu. Özellikle ABD’ nin bu coğrafya da attığı her adımdan büyük zarar görmüş bir ülke olarak Türkiye’nin bu gelişmeleri çok yakından izlemesi, daha önce Irak ve Suriye de düştüğü tuzaklara düşmemesi gerekiyor.

ABD bu eylemi ABD vatandaşlarının ve bölgedeki askerlerinin güvenliğini sağlamak için yaptığını açıkladı. Pentagon tarafından yapılan açıklama şu şekilde:

"ABD ordusu, Başkan'ın yönlendirmesiyle, yurt dışındaki ABD personelini korumak için, ABD'nin terör örgütü kabul ettiği İran Devrim Muhafızları - Kudüs Gücü'nün lideri Kasım Süleymani'yi öldürerek kararlı bir savunma eylemi gerçekleştirdi.”

Açıkçası pek inandırıcı değil. Bu eylemin bölgedeki ABD askerleri ve vatandaşlarının güvenliği açısından tam aksi sonuçlar doğuracağının en başından ABD’ li yetkililer tarafından biliniyor olması gerekir. Zira Demokrat başkan adayı Joe Biden den de operasyonun hemen ardından bu anlamda bir açıklama geldi.

O halde ABD önceden planlanmış bir şey için İran’ı bilerek kışkırtıyor olmalı. Bir ülkenin resmen savaşta olmadığı bir ülkenin general rütbesindeki bir üst düzey yetkilisini askeri bir operasyonla öldürmesi Ortadoğu gibi karışık bir coğrafya da bile pek eşine rastlanır bir olay değil. Her ne kadar ABD, İran Devrim Muhafızları Ordusunu geçtiğimiz yıl terör örgütleri listesine dahil ederek böyle bir operasyonun kendince alt yapısını hazırlamış olsa da.

Şu anki toz duman arasında yorum yapmak için biraz erken. Ancak ABD, İran’ın vereceği karşılığın çok sert olacağının farkında olmalı. Şahsi kanaatim, ABD İran’ın cevap niteliğinde olası bir eylemini İran’a karşı askeri bir harekatın gerekçesi olarak kullanacaktır.

ABD tarafından Suudi Arabistan’a bir süreden beri yapılan Askeri yığınak ve Kuveyt’e ilave 3500 Asker gönderme kararı bu çıkarımı şimdilik kaydıyla destekler nitelikte.

Daha yakın zamanda Başkan Trump ABD halkına, ABD askerlerini Ortadoğu bataklığından çıkararak eve getirme sözü vermişti. Ancak İran’la bir savaş durumunda bu sözünü yerine getirmesi pek olası görünmüyor. Peki, o günden bugüne ne değişti? Üstelik bu sefer karşısında İran gibi imparatorluk geçmişi ve köklü tarihi olan güçlü bir hasım var. Sınırları cetvelle çizilmiş bir aşiret devleti değil.

Önümüdeki günlerde yaşanacak gelişmeler bize ABD’ nin muhtemel niyeti hakkında daha net bir değerlendirme yapmak için bazı ipuçları verecektir.