1992 yılından bu yana Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası bir gün olarak kabul edilmiştir, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü.

Engellilere, engele farkındalık günü.

3 Aralık’ta, yılda bir kez çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

Bizler engelli bireylerin yanındayız;

“Evet şu çocuğun başını okşadım. Şuradaki çocuğu da alayım kucağıma.”

“Gel kardeşim şöyle, tekerlekli sandalyeyle de poz verelim. Çekildi mi fotoğraflar ?”

“Tamam burada işimiz bitti. Tabi ki engelli bireylerin yanındayız fotoğrafımız bile var buyrun.”

Yanında olmaktan ne anladığımızla ilgili sanırım bu durum. Sosyal hayatımızda da başaramıyoruz ki bunu. En yakınımıza yanında olduğumuzu ne kadar hissettiriyoruz ? Yanındayım her zaman bunu unutma diyerek, telefonda teselli ediyoruz en sevdiğimizi. Engelli bireylerin de yanındayız, kameralar çekiyorsa.

Şunu unutmamak gerekir ki hepimiz birer engelli adayıyız;

“Ne alakası var arkadaşım? Sen ne olsun istiyorsun?”

“Tamam bu kardeşimiz engelli, e yani biz de mi olalım. Allah korusun (El kapı çalar gibi yapılıp tahta aranır) bizi de evlatlarımızı da, sevdiklerimizi de.”

Evet hepimiz engelli adayıyız. Hepimizin engelli bir yakını olabilir. İster tahtaya vur ister cama, nereye istersen. Bu ihtimal sen bunu okurken de var daha sonra da olacak.

Asıl engelliler onları görmeyenlerdir;

“Görüyorum ya hu nasıl görmüyorum. Yolda gördüğümde dikip gözümü bakıyorum. Hatta inceliyorum neydi onlar vardı ya hani hepsinin yüzü birbirine benzeyen, işte bak biliyorum onları.”

Bakın ama incelemeyin. Karşıdan karşıya geçecekse yardım edin, öfke nöbeti geçiren bir çocuk varsa yanından korka korka geçmeyin, anneye acıyarak bakmayın. Engelli bireyleri yok saymayın, görmezden gelmeyin, beraber yaşamayı öğrenin.

Eğitim engelli bireylerin de hakkıdır;

“Tabi ki hakkı canım ama yani bizim çocuğun sınıfında olmasın, psikolojisi bozuluyor.”

“Sınıfında var bir tane tekerlekli sandalyeli bir çocuk “anne benim de tekerlekli sandalyem olacak mı?” diye sordu geçen gün cevap veremedim şekerim.”

“O sınıftaki çocukları gördükçe geceleri kabus görüyor yavrum, inan mahvolduk günlerdir. Pedagoğuna da soruyoruz iletişim halindeyiz sürekli. O da olmaz diyor(!)”

Eğitimde feda edilecek tek bir fert yoktur, demiş Mustafa Kemal Atatürk. Çocuğunun okulunda da olacak, sınıfında da olacak, iş hayatında da olacak. Çocuğunun psikolojisi bozulacak mı? Evet kesinlikle bozulacak ama engelli bireylerden kaynaklı değil, psikolojisi bozuk anne babasından kaynaklı olacak. Size soru sorarsa cevap verin, biraz okuyun araştırın cevapsız bırakmayın. Engelli insanların olduğunu ve beraber yaşadığımızı anlatın. Bireysel farklılıklardan bahsedin.

Engelleri sevgi ve şefkatle aşacağız;

“Seviyorum ben o çocuğu, gördüğümde selam veriyorum ailesine. Ama canım akşamın dokuzunda bağırıp çağırıyor tepemde, elbette söyleyeceğim yöneticiye.”

“Uyuyamıyoruz, çocuklar ders çalışamıyor.”

“Diğer öğrencilerimden hiç farkı yok. İnan evladımdan ayırt etmiyorum ama sınıfın huzurunu bozuyor. Ders işleyemiyoruz, söyleyeceğim idareye ailesiyle konuşsun alsınlar benim sınıfımdan.”

Engelleri sevgiyle aşacağız. Önce size sevgiyi ve şefkati öğreteceğiz, sonra sevmeyi ve şefkatli olmayı. Yapacağız bunu. Siz sevene kadar, vicdanınız sizi uyutana kadar öğreteceğiz size. Gökyüzüne başka bakacaksınız ondan sonra. Sokaktaki hayvanları seveceksiniz, çiçeklere imrenerek bakacaksınız. Kim bilir şiir bile yazarsınız belki, sonrasında.

Engel sizsiniz;

“Ne alakası var ne yapayım yani buraya koyacağım arabamı yağmur yağıyor. Sanki aynı anda 10 tane engelli gelecek, park yeri ayırmışlar.”

“Kaldırıma park ettim, nasıl? Görme engelliler için şerit mi var? Dolansın etrafından.”

“Ben asansörü kullanırım üst geçitlerde, kim ne diyecek. Tekerlekli sandalyeli mi? Beklesin canım, herkes nasıl bekliyor, biz bir de ayakta bekliyoruz o oturuyor en azından.”

Engel sizsiniz, gerçekten. Dönüp bunları tekrar okuyan kendinden bir şeyler bulan. Sen engelsin. Arabanı engelli park yerine koyarak engelsin, çocuğunun sınıfında engelli birey görmek istemeyerek engelsin, gözünü dikip bakarak engelsin, iş vermeyerek engelsin.

Özel eğitim olmadan çağdaş eğitim olmaz;

“Biz çağdaş eğitimi normal çocuğa veremiyoruz.”

“Kendini bir düşün biz ne kadar çağdaş eğitim gördük.”

“Hayal bu hayal, allah aşkına çağdaş eğitim mi var ülkemizde?”

Yok tabi, bu zihniyetle olamazda. Birlikte yaşıyoruz. Biz hep beraber bir bütünüz. Eğitimde çağdaş anlayış yaşam boyu eğitim demektir. Bireyi hayata hazırlamazsan çağdaşlaşamazsın. Engelli bireyi topluma kazandırmak sadece özel olarak yetişmiş personelle ve özel eğitimle mümkündür. Bireyi ilgileri ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirmezsen, eğitimde çağdaşlığı yakalayamazsın.

Bu hafta 3 Aralık’ta engelliler konuşuldu.

Engelliler günü, farkındalık günü.

“Etkinliklere katıldık mı? Katıldık.”

“Fotoğraflar çekildi mi? Çekildi.”

“Ama şöyle çocukları severken falan. Elbette.”

“Sosyal medya hesaplarından paylaşıldı mı? Tabi ki.”

“Tamamdır. Seneye 3 Aralık’ta görüşürüz.”

“Şimdi dağılabiliriz.”