İstanbul Esenyurt'ta 29 Temmuz gecesi silahlı 4 kişi bir tekel bayisinde önce işkence ettikleri üç kişiden iki kişiyi öldürdüler. Aynı tekel bayisine iki ay önce de benzer bir silahlı saldırı yapılmış. Zaten geçen aylarda çok sayıda haberde çeşitli asayiş olaylarına ve sokak ortasındaki silahlı çatışmalara tanıklık etmiştik. İstanbul’un suç merkezi olarak tanınan Esenyurt’taki bu son olay Türkiye'de gitgide derinleşen mafyalaşma türü suçlardaki artış sorununu gündeme getirdi.

Esenyurt İstanbul’un önde gelen suç merkezi olarak anılırken Türkiye ise Avrupa ve Ortadoğu’nun (tabiri caiz ise) Esenyurt'u görünümüne kavuştu. Dünyanın önde gelen mafyatik yapılanmaları ve suç örgütü liderleri her nedense çoğunlukla İstanbul’u kendilerine merkez olarak seçiyorlar. Bu kişilerin Türk vatandaşı olmayı tercih etmelerinin sebebinin de ucuz ve kolay yoldan cezasızlığa kavuşmak olduğu söyleniyor.

YAKALANMAMAK İÇİN YÖNTEM: TÜRK OLMAK
Türkiye dünyada en ucuza vatandaşlık elde edilen ülkelerin başlarında yer alıyor. Ülkemizde 250 bin dolarlık taşınmaz satın alanlar doğrudan Türk vatandaşı oluyorlar ve bu rakam Mayıs 2022’den sonra 400 bin dolara çıkartıldı. Türkiye vatandaşlığı almak isteyenlere hizmet veren pek çok global danışmanlık şirketi var. Bunlar TC vatandaşlığının avantajlarını sayarken Japonya ve Singapur gibi 110 ülkeye vizesiz ya da kapıdan vize alarak girme imkanı ve ABD'den 5 yılda bir yenilemeli yatırımcı vizesi alabilme imkanlarını sayıyorlar.

ABD merkezli Vice haber sitesi, "Gangsterler, yakalanmaktan kaçmak için yeni bir yol buldu: Türk olmak" başlıklı bir haber yazdı. Haberde Türkiye'nin yabancı yatırımcılara vatandaşlık verme ve suça karışmış kişileri iade etmeme politikası ele alındı. Avrupalı kolluk yetkililerinin, uyuşturucu kaçakçılarının başka ülkelerde yargılanmaktan kaçmak için Türk vatandaşlığını kullandıklarından duydukları endişeden bahsedildi.

Haberde 'Kürt Tilkisi' olarak bilinen ve vatandaşlık alarak 2020’den bu yana Türkiye'de ikamet eden Iraklı Kürt uyuşturucu kaçakçısı Rawa Majid olayından bahsedildi. Hakkında Interpol ve İsveç'in yakalama kararı çıkardığını hatırlatan gazeteci, Türkiye'nin Majid'i tutuklamayı ve iade etmeyi reddettiğini yazdı. Konuya ilişkin konuşan Belçikalı bir yetkili, “yarım milyon doları olan herkese vatandaşlık veren Türkiye bambaşka bir mesele” dedi. Hollandalı bir yetkili de ülkenin en çok aranan suçlular listesinde yer alan ve başına 200 bin euro ödül konan uyuşturucu kaçakçısı Jos Leijdekkers'in Türkiye pasaportu ile Dubai ve Türkiye arasında özel uçaklarla rahatça gezdiğini söyledi.

Birkaç gün önce İngiltere’de uyuşturucu ve alkol bağımlılarına destek veren bir hayır kurumundan 150 bin sterlin çaldığı için 4 yıl hapis cezası alan Donna Wells isimli bir kadın dolandırıcının da Türkiye’ye kaçtığını öğrendik.

SUÇLULAR CENNETİ TÜRKİYE GRİ LİSTEDE
TCMB’nin açıkladığı verilere göre 2021’in ilk 6 ayında 10.2 milyar dolar olan kaynağı belirsiz para girişi 2022’nin aynı döneminde 24,3 milyar dolara yükseldi. AKP döneminde Türkiye’ye toplam 76.7 milyar dolarlık kaynağı belirsiz para girdi.

Türkiye, kara para aklama ve terörizmin finansmanı konularında ülkeleri değerlendiren Mali Eylem Görev Gücü’ne (FATF) 1991 yılında üye olmuştu. Türkiye’nin 21 Kasım 2021’de “Kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadele önlemlerinin yetersiz olduğu” gerekçesiyle gri listeye alınmasını o günlerde bu köşede ele almıştım.

Ekonominin çarklarının dönmesi uğruna sıcak (ve kara) paranın girişini kolaylaştırıcı politikalar, yabancı suç örgütlerinin de ülkeye girişlerini kolaylaştırdı. Kaynağı belirsiz para girişindeki çarpıcı artışın yanı sıra Türkiye, uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama suçluları için de adeta bir cennette döndü.

TÜRKİYE ULUSLARARASI MAFYALARIN ÇATIŞMA ALANINA DÖNDÜ
CHP Milletvekili Cevdet Akay’ın bir açıklamasında 2016 yılından bu yana terör, uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama suçlarından uluslararası boyutta arama kararı çıkarılan ve Türkiye’de olaya karışmış kişilerle ilgili bilgiler verdi.

Türkiye’nin kartel cennetine döndüğünün altını çizen CHP’li Akay, “AVM’ler, caddeler ve sokaklar mafyaların çatışma alanına dönmüş durumda. AKP iktidarı açtığı cari açık deliğini nereden geldiği belli olmayan para ile dikmeye çalışmaktadır. Bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı şu an FATF’ın gri listesindeyiz” dedi.

Açıklamada şu bilgiler yer aldı:

  • Azerbaycanlı organize suç lideri Rövşen Canıyev’in Beşiktaş’ta pusuya düşürülerek öldürülmesi (2016).
  • IŞİD’in “Sağlık Emiri" Kefah Basheer Hussain ve 14 kişinin Şanlıurfa’da yakalanması (2018).
  • Cezaevi naklinde firar eden Azerbaycanlı suç örgütü lideri E.S’nin İstanbul’da yakalanması (2018).
  • Gürcistan’lı organize suç örgütü lideri Mindia L.’nin Trabzon’da yakalanması (2018).
  • Gürcistan uyruklu mafya lideri Gayoz Zviadadze Longinozovich’in Antalya Kemer’de öldürülmesi (2018).
  • Rusya’da yasa dışı silah-mühimmat ve terör sebebiyle Interpol-Europol’ce aranan R.S’nin Kayseri’de yakalanması (2019).
  •  Azeri suç örgütü elebaşı (Guli) lakaplı Lotu Quli Nadir Salifov’un Antalya’da öldürülmesi (2020).
  • Almanya’dan sınır dışı edilen Afgan suç örgütü lideri Sanger Ahmadi’nin İstanbul’da yakalanması (2022).
  • Avrupa’nın, ‘en çok aranan 45 suçlu’ listesinde yer alan Sırp çete lideri Zeljko Bojaniç’in İstanbul’da yakalanması (2022).
  •  Uyuşturucu karteli lideri Yeni Zelandalı, Avustralya vatandaşı “Dax” lakaplı Duax Hohepa Ngakuru’nun İstanbul’da yakalanması (2023).
  • Avrupa’nın kokain baronu “Balina” kod adlı İsaac Bignan’ın Isparta’da ve Jurean Anthony Finix’in ise İstanbul’da yakalanması (2023).

MAFYALAŞMADA CEZASIZLIĞIN VE ÖRTÜLÜ AFLARIN ETKİLERİ

  • Ülkedeki ulusal ve uluslar arası mafyalaşmanın artmasında en etkili faktör olan cezasızlık algısı ve örtülü aflar konusunu biraz açmakta yarar görüyorum.
  •  Ülkede suç işlemeye eğilimli olanları caydıracak nitelikte ve kararlılıkta etkin bir hukuk ve ceza sistemi olmadığı gerçeği her gün kendisini gösteriyor. Bir taraftan cezasızlık algısı, bir tarafta nerdeyse sistematik hale gelmiş örtülü aflar suç işleme eğilimlilerini açıktan cesaretlendiriyor.
  •  Bu raporlarda ve kararlarda cezasızlık münferit bir durum değil, genel bir "iklim" olarak ifade ediliyor. Bu iklimde bazı kişilerin ceza almaması toplum nezdinde normalleşiyor ve daha da kötüsü kanıksanıyor. Bu durum devam edip de bir kültüre dönüştükçe diğer bazı olası suçlular da bundan cesaret buluyorlar ve sorun gitgide kemikleşiyor.
  • Genellikle etkili bir soruşturma yapılmamasından kaynaklanan cezasızlık çeşitli şekillerde ortaya çıkıyor. Çoğu kez kolluk makamlarının ipe un sermesinden ve/veya yargı birimlerinin derhal soruşturmaya başlamamasından kaynaklanıyor.
  • Devlet, memurları özellikle de kolluk personelini (memurların soruşturulmasını izne tabi tutan) 4482 sayılı Kanun ile gereğinden çok koruyor.
  • Politik ve sosyokültürel nedenlerle kimi suçların çözülmesi istenmiyor veya çok ciddiye alınmıyor. Politik nedeni, suçun mağdurlarının devletin makbul saydığı kişilerden olmaması olabiliyor. Sosyokültürel nedeni ise, devletin içinde ve kollukta yapılanmış kimi mafyavari kişilerin suçlularla yakınlık içinde olması olabiliyor.
  • Etkin bir suç araştırma ve soruşturması yapılmayınca da ya çoğunlukla takipsizlik kararları veriliyor ya da boş dosyadan şüpheliler beraat alarak çıkıyor.
  •  Bazen "yüksek yerlerden" gelen müdahaleler, tarafsız olmayan ve ağırdan alınan süreçler, soruşturmacıların zamansız yer değiştirmeleri, emeklilikler, değiştirilen mahkeme heyetleri, bulunamayan (!) dosyalar vs. sebeplerle uzayan dava süreçleri ve sonuçta zaman aşımları.
  • Bazı hukuki ve teknik karar türleri de cezanın "yatarı" olmaması sonucunu doğuruyor. “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması”, “hükmün ertelenmesi”, çok fazla “indirim sebepleri” uygulanması, en alt sınırdan ceza verilmesi ve "denetimli serbestlik" gibi nedenlerle cezalar ceza olmaktan çıkıyor.
  • Kısacası cezasızlık, "ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yönelik bir cezanın olmaması ve/veya mağdurların zararlarının giderilmemesi" sonucunu doğuruyor. Tüm soruşturmalar ve yargı süreçleri etkin sürdürülüp ciddi cezalar verilmiş olsa da bu sefer açık veya örtülü aflar yine cezasızlığı sağlayıveriyor.

Af çıkarmak kolay iş değil. Anayasa md. 81’e göre bir af kanunu çıkarmak için TBMM üye tam sayısının beşte üçü çoğunluğuna (360 milletvekili demek) ulaşmak gerekiyor. Yasama organı bu çoğunluğa ulaşamadığı için çıkardığı "Örtülü af" kanunlarına "cezaların ertelenmesi", "koşullu salıverme" veya "infaz indirimi" gibi ifadeler kullanıyor. Adı ne olursa olsun bu uygulamaların sonunda mahkûm serbest kaldığı için adı "af "olmasa da sonuç itibarıyla suçluların salıverilmesi sağlanıyor. Bu yaşanan süreçler sonucunda toplumun güven içinde yaşam hakkı yok oluyor, ülke gitgide daha yaşanmaz hale geliyor.