Ahmet Kuyaş'ın #Tarih dergisinde yer alan yazısına göre 15 Şubat 1332'de (28 Şubat 1917) uyuyan Osmanlılar, 13 gün sonra 1 Mart 1333 sabahı uyanmışlardı. Takvim uyuşmazlığına Osmanlıların çözümü daha önce iki ayrı takvim kullanmak olmuştu. Resmî işlemlerde kullanılan Hicri-Kameri 'Ay takvimi' dışında, yılda 11 günlük fazla ödeme yapmamak için ayları Güneş yılına uyarlanmış 'sene-i maliye takvimi' de vardı. Mali yıl, Ay takvimine göre 354 günken, Güneş yılının 30-31 günlük aylarının toplamı 365’ti. Bu nedenle her 33 yılda bir, mali yıl atlanarak bütçede denklik sağlanır; takvimlerde yer almayan yıla da 'sıvış' denirdi. Sıvış yılı farkı yüzünden askerî ayaklanmalar bile olurdu.

Bu karışıklığı gidermek için, 1917’de hükümetin teklifiyle Jülyen temelli Rumi takvime geçildi. Teklif, Sadrazam Talat Paşa ve ardından Ayan Meclisi’nin onayından geçtikten sonra Mebusan Meclisi’nde 100 lehte, 50 aleyhte oyla kabul edildi. Ayan Meclisi, Rumi-Gregoryen takvim arasındaki 13 günlük farkın çözümünü, takvimi 13 gün ileri almakta buldu. Yılbaşı da 1 Mart olarak belirlendi ve aradaki 13 gün yaşanmamış sayıldı. 1333 yılı ise 31 Aralık’ta sonlandırıldı. Yani 1 Ocak 1918 tarihi, Osmanlı­lar için de 1 Ocak 1334 oldu. Bu durum 1341, yani 1925 yılı sonuna kadar sürdü. 26 Aralık 1925’te çıkarılan bir kanun­la miladî yıl da takvimimize alınmış, 1 Ocak 1342’ye değil, 1926’ya geçmiştik.