Sultanahmet'in tarihi sokaklarında, kaleminin mürekkebini hesapların arasında kaybeden bir mali müşavir olarak, meslektaşlarım ve ben kendimizi her zaman bir köprü olarak gördük:

Devlet ile vatandaş arasında, rakamların ve yasaların sıkı disiplini ile gerçek dünyanın karmaşık durumları arasında bir geçiş sağlayan. Ancak bu köprüyü sağlam tutmak her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Ücretlerimiz, neredeyse tarihi dokumuz kadar eskimiş bir tarife üzerinden hesaplanıyor. Meslek yasamızın bize sağladığı hakların yeterince güncellenmemesi, hem bizim hem de danışanlarımızın zararına işliyor. Mesleki danışmanlık hizmetlerimizin değeri, piyasa koşullarının çok altında bir ücret tarifesiyle sınırlı kalıyor. İronik bir şekilde, bazı meslektaşlarımızın asgari tarifenin dahi altında hizmet vermesi, haksız rekabeti körüklüyor ve bu durum, yalnızca kendi değerimizi düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda mali müşavirlik mesleğinin itibarını da zedeleyerek, tahsilat sorunlarını artırıyor.

Vergi ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile ilgili meselelerde ise elimiz kolumuz bağlı. Davalarda müvekkilimizi temsil etme hakkımızın olmaması, mesleğimizin temelini oluşturan alanlarda bile sesimizi duyuramadığımız anlamına geliyor. Oysa, her bir vergi davasının arkasında bir hayat hikayesi, bir emek, bir umut var ve biz bu hikayelerin bir parçasıyız.

KDV iadesi raporu yazma konusundaki haklarımızın gasp edilmesi de benzer bir durum. Yasalar bize bu hakkı tanısa da, uygulama mekanizmalarının eksikliği bizi yine çaresiz bırakıyor.

Bir diğer meslektaşımın şirketiyle ilgili arabuluculuk sürecinde yanında olamamak, hukuki meselelerde sadece avukatların yetkili kılınmasının yarattığı bir başka handikap. Ve yine, uluslararası çalışmalarımız için gereken yeşil pasaportu alamamamız, sınır ötesi hizmetler sunarken bize ekstra engeller çıkarıyor.

Bu mesleği sadece bir iş olarak görenler var. Ama bizler için bu, bir tutku, bir yaşam biçimi. Örneğin, ben kendi büromda, yüzlerce müşteriye hizmet verirken, her bir defteri, sanki bir sanat eseriymiş gibi incelikle işliyorum. Ancak mesleğimize yönelik büyük bir sorun, haksız rekabet yaratan müşteri sayısı kısıtlamasının olmaması. Bazı büroların düşük kaliteli hizmet vererek piyasayı doyurması, hepimizin zararına oluyor.

Teknik sorunlar da cabası; özellikle beyanname ve bildirim zamanları gelince, sistemde yaşanan aksaklıklar bizi gece yarılarına kadar mesai yapmaya zorluyor. Mesleki istirahat hakkımızın yeterince tanınmaması da, sağlık sorunlarımız olduğunda bizi daha da köşeye sıkıştırıyor.

Ancak tüm bu sıkıntılara rağmen, mesleğimizin geleceğine dair umutlarımızı ve çözüm önerilerimizi paylaşmak istiyorum. Mesleğimiz için mücadele etmeye, daha adil bir çalışma ortamı yaratmaya ve meslektaşlarımın hak ettikleri değeri almalarını sağlamaya kararlıyız.