Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA) öncülüğünde iktidar destekli STK’ların oluşturduğu “Millî İrade Platformu” 1 Ocak sabahında Galata Köprüsü üzerinde “Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet” temalı miting düzenlediler.

Bu miting aslında Filistin’e destek temalı çok önceden planlanmıştı. Ancak iki hafta önce sınır ötesinde verdiğimiz 12 şehidimize benzer duyarlılığın gösterilmediği eleştirileri üzerine, “Şehitlerimize Rahmet” teması da toplantı başlığına eklendi. Bilal Erdoğan konuşmasında Filistin'de düşen şehitlerin de 12 şehit askerimizin de aynı odak tarafından öldürüldüğünü biliyoruz” dedi. Böylece; bu iki farklı konuyu aynı cümle içinde kullanarak, birbirleriyle pek bağlantısı olmayan iki temayı mitingin başlığına uygun birleştirmiş oldu!

Hilafet Talebi Demokratik Hak mı?

Toplantı sonucunda mitingin temel ekseni şehitlerimiz, Filistin’deki kıyım ve İsrail devlet terörünün lanetlenmesinden daha farklı noktalara kaydı. Mitinge konu edilen iç ve dış sorunların ortak çözüm noktası barış, kardeşlik, uzlaşma, hoşgörü, eşitlik ve özgürlük taleplerinden hayli uzaktı. Eyleme katılanların slogan ve pankartlarının ortak içeriğinin daha çok din, ümmet, şeriat ve hilafet talepleri eksenine kaydığı görüldü.

Katılanların yaygın olarak taşıdığı yeşil zemin üzerine Arapça harflerle yazılmış “Kelime-i Tevhid” flamaları mitingin en dikkat çekici unsuru oldu. Yürüyüşe “Köklü Değişim” adıyla katılan Hizb ut-Tahrir örgütünün görünür ve etkin olması, hilafet ve şeriat talep eden sloganların atılması, mitingin temel amacını tartışılır hale getirdi. Bu grubun önde gelen isimlerinden Yılmaz Çelik yürüyüş videosunu "Geliyor gelmekte olan! Hiç bir güç hiç bir kuvvet bu gelişi durduramayacaktır! Hilafet" notuyla paylaştı.

Köprü’de Miting İzni

2911 sayılı Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre “Toplantı; belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzelkişiler tarafından bu Kanun çerçevesinde düzenlenen açık ve kapalı yer toplantıları” olarak tanımlanıyor.

Bu Kanun çerçevesinde İstanbul Valiliği tarafından 27 Şubat 2023’de “İstanbul'da 2023 Yılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yer ve Güzergâhları Duyurusu” yayımlanmış ve 39 ayrı toplantı alanı belirlenmişti. Bu duyuruya göre Fatih ilçesinde Galata Köprüsü ve Eminönü Meydanı toplantı alanları içinde sayılmıyor, bu ilçede sadece Yenikapı sahil alanı toplantı alanı olarak belirlenmiş durumda.

Tabii akıllara “Neden Yenikapı değil de Galata Köprüsü’nde miting yapma izni verildi?” sorusu geliyor. İktidar olanaklarına sahip olmayan sıradan ve fani muhaliflerin burada miting yapmayı akıllarına dahi getirmesi mümkün müydü?

Yılbaşı kutlamasına zinhar karşı olan iktidarın, kendi tabanına yönelik yeni yılın ilk saatlerindeki mitingini elbette en görünür yerde yapması lazım gelirdi. Yenikapı sahilde sadece kendi kendilerine bayrak açıp slogan atacak değillerdi ya! Onlar da ayrıcalıklarını kullanıp İstanbul’un en kalabalık, en görünür yerini; tarihi yarımada, Eminönü ve Galata köprüsünü tercih ettiler. Mülki İdare “burası yasal toplantı alanı olarak belirlenmiş yerlerden değil” diyecek değildi ya!

Tüm çevre illerden ve bölgelerden AKP teşkilatlarının organizasyonlarıyla taşınarak getirilen katılımcılar önce Ayasofya, Sultanahmet ve Yeni Cami gibi çevredeki camilerde sabah namazlarını kıldılar. Yeni yılı kutlayan İstanbul ahalisi henüz gece mahmurluğundayken yeşil bayraklı gruplar Galata Köprüsü’nü doldurdular.

Mitingin Muhatabı Kimdi?

Demokratik toplumlarda toplantı (miting) ve yürüyüş hakkı; sivil toplumun sesini duyurması amacıyla anayasalara konulmuş haklardandır. STK’lar iktidarların ve karar vericilerin kamuoyu baskısını üzerlerinde hissetmelerini, halkın talepleri doğrultusunda kararlar almalarını sağlamak için gösteri ve toplantı yürüyüşü yaparlar.

Bu mitingin muhatabı kimdi, bunu tam anlayamadık! İktidar kontrolündeki STK’lar tarafından organize edilen, devletin ve iktidarın tam desteğinde yürütülen mitingde yönetenlere ve karar alıcılara dönük talep iletilebilir mi?

Böylesi bir mitingde yapılan eleştiriler ve çağrılar elbette siyasal iktidara dönük olamazdı elbet. Böyle olunca da yapılan konuşmalar ve atılan sloganlar muğlak ve muhayyel odaklara dönük, muhatabı belirsiz olmak ötesine geçemedi.

Bilal Erdoğan kürsü konuşmasında, “bu iş ateşkesle bitmeyecek, Filistin davası sürdükçe boykota devam edeceğiz ki sermaye sahipleri ayağını denk alsın" dedi. Ancak Erdoğan boykota nasıl devam edeceklerine, sermaye sahiplerinin kimler olduklarına açıklık getirmedi.

Bilal Erdoğan bunları söylerken İsrail ile ticaret yapan ağabeyi Burak Erdoğan’ın ortağını kast etmiyordu elbet. Uzun zaman sonra ortaya çıkan eski bakan damat Berat Albayrak’ın İsrail gazının Avrupa’ya Türkiye üzerinde gitmesi için gösterdiği çabaları da bu çağrının konusu değildi. Sanıyoruz ki B. Erdoğan “boykot” derken, Starbucks’ların basılıp müşterilerin ellerindeki kahvelerin yere dökülmesine devam edileceğini kast etti!

İhracat Rakamlarında Artış İsrail’e Protesto Değil Desteği Gösteriyor

Gazeteci Metin Cihan, İsrail-Filistin çatışmalarının başladığı 7 Ekim'den Kasım ayı ortalarına kadar Türkiye'den İsrail'e 259 geminin gittiğini ortaya çıkarmıştı. “Lafta Filistin'i, gerçekte İsrail'i destekliyoruz” diyen gazeteci Cihan dünya çapında gemi trafiğine yer veren Marinetraffic'te kayıtlı veriler doğrultusunda, Türkiye’den İsrail’e günlük malzeme taşıyan gemi sayısının 7 olduğunu yazdı. Sadece sivil ticaret değil, Türk firmaların İsrail askerine yiyecek, giyecek, hammadde, yakıt ve silah aksamı gönderdiğini söyledi. Metin Cihan, Erdoğan ve Yıldırım ailelerinin, vekil, belediye başkanı, il başkanı, parti kurucusu gibi AKP ve Cumhur İttifakı yöneticilerinin Gazze bombalanırken İsrail ile ticaret yaptığı ve bir anlamda lojistik sağladığını belirtti.

Gazeteci ekonomist İbrahim Kahveci ise, İsrail Filistin’i vurdukça Türkiye’den İsrail’e yapılan ihracatın arttığını yazdı. Meydanlarda, ekranlarda İsrail’e karşı en sert cümleleri kuran iktidarımız, (resmi verilere göre) İsrail ile ticareti kesmek bir yana daha da artırmış.

İsrail’e ihracatımız Kasım 2023’de 319,5 milyon dolar iken Aralık ayında adeta patlama yaşamış ve 430,6 milyon dolara yükselmiş. Yani İsrail’e ihracat yüzde 34,8 artmış. Bu rakam 7 Ekim saldırılarından önceki temmuz ayı ihracatı olan 408,3 milyon doların bile üstüne çıkmış.

Galata mitingine çağrı yapan ve katılan MÜSİAD da İsrail ile ilişkilerine devam ediyor. Türkiye'den en çok çelik ihracı yapılan ülkeler arasında İsrail de yer alıyor. İsrail çelik ihtiyacının yüzde 65'ini Türkiye'den sağlıyor. MÜSİAD üyesi İÇDAŞ, İsrail'e çelik ihraç eden şirketlerin başında geliyor. İsrail ile ticari ilişkilerini yürüten Pamukkale Kablo gibi MÜSİAD üyesi birçok şirket alış verişlerini artırarak sürdürüyor.

Miting ve Protestolar Kimlere Karşı Yapılır?

İktidarlar yanlış giden ve düzeltilmesi gereken konularda güçlerini kullanarak karar alır ve uygularlar. Devleti yönetenler sokağa inip miting tertiplemez, slogan atmazlar, “gereğini” yaparlar. Devlet destekli kitlesel mitingler ancak antidemokratik ülkelerde olur. Demokratik sistemin işlediği ülkelerde, iktidar ve devlet yönlendirmesiyle kitlesel mitingler yapılması pek alışıldık bir uygulama değildir.

İktidar destekli bu ve benzeri tüm mitingler asla samimi olmadığı gibi mitingin teması olan konularda beklenen sonuçları da getirmez. Mesela; sokakta slogan atmakla şehit sayısı ve İsrail mezalimi azalmaz.

O zaman, devlet imkânlarını sonuna kadar kullanan, istediği kararları serbestçe alıp uygulama imkânlarına sahip olan iktidar böylesi mitinglere neden başvuruyor olabilir acaba?

İktidarın bu tür organizasyonlardan beklentileri; siyasal tabanlarının biriken gazını bir ölçüde almak, taraftarlarını konsolide ederek seçime hazırlanmak ve muhalefete göz dağı vermek gibi siyasal kazanımlardır. Bu gövde gösterileri ile terörün durmayacağını, şehit sayılarının azalmayacağını ve İsrail’in yapacaklarından geri kalmayacağını hepimizden iyi biliyorlar.