Değerli okurlarım,

2022 Nobel Edebiyat Ödülü ilk kez bir Fransız kadın yazara verildi. Dünya çapında Nobel ödülüne yaraşır, 17. kadın yazar.

İKSV’nin düzenlediği basın toplantısını edebiyatseverler hınca hınç doldurmuştu. Genç frankofon basın mensuplarının soruları belirleyici nitelikte oldu. Bir saat on beş dakika süren toplantıda Ernaux, gösterilen düzeyli ilgi karşısında içten, net, doyurucu, sağlam, alçakgönüllü yanıtlar verdi. Sonunda uzun bir kuyruk oluşturan izleyicilerin kitaplarını, lise öğretmenliğinin verdiği sabır, güleryüz ve nezaketle, tek bir kişinin eksik kalmamasına dikkat ederek imzaladı. Bireysel fotoğraf çekimlerini de reddetmedi.

KADIN İSYANININ VE CESARETİNİN BUGÜNKÜ SİMGESİ: ANNIE ERNAUX
Cesur bir yazar oluşu üzerine yöneltilen soruya, bu gücü kendisine verenin çiftçi anneannesi olduğunu, onu kendisine daha çocukluğunda ‘kadın modeli’ olarak seçtiğini söyledi. "Ne ve kim olduğumun nedenlerini önemsemem. Ne yaptığım önemlidir benim için." dedi.

Ernaux’yu isyanlarıyla bir başka yazarda, Fransız edebiyatının unutulmaz düşünürlerinden, 1944’lerde ‘Combat’ [Savaşım] direniş hareketinin bir üyesi ve Yabancı, İsyan Eden Adam, Veba romanlarının yazarı, 1957 Nobel Edebiyat ödülünün sahibi Albert Camus’de bulduğumu söylemek isterim.

Ernaux ; 1970’lerdeki ekonomik ve kültürel baskın dünyaya karşı içinde kopan başkaldırılarla yazmaya başlamış. "İsyanımın şiddet yüklü olduğunu, gerçekliği dümdüz anlattığımı söyleyerek eleştirdiler ilk zamanlarımda" dedi. "Anlatım dilimi imgelerle süslemekten özellikle kaçınıyorum. Metaforların dilimi şekilsizleştirmesine izin vermiyorum. Böylelikle gerçekliğe ait doğallığın bozulmasının, gerçekliğin yanlış bir yön almasının ya da dönüşmesinin önüne geçiyorum" diye sürdürdü. Sorulan soru üzerine: "Roland Barthes der ki: "Yazar dilini yerleştireceği sosyal havayı seçmelidir." Anlatımım bu ilkeye uygun düşer." açıklamasını yaptı.

İKSV’nin The Marmara’da düzenlediği basın toplantısında, insan Annie Ernaux’yu gördüm. Davranışları da kitaplarındaki dil gibi net ve zarifti. Nobel ödülü, ona, insanlığa yararı dokunacak bir eser yarattığı için verildi. Kanımca; Fransız toplumu ve dünya halkları için bir miras eser, bir armağan bırakmış olacak. Tüm toplumsal kategorilerin anlayacağı açıklıkta, keskin, bir o kadar da güzel bir dille, anlatımla, yazıyor. Ernaux bana Simone De Beauvoir veya ondan da eski Zola gibi angaje yazarları, belki daha çok ilerici entelektüelleri anımsatıyor.

ANNIE ENAUX'DA YAZMA EYLEMİ BİR BAŞKALDIRI
Ernaux yazma eyleminin kendisi için asla gerçeklikten kaçma yolu olmadığını belirtti. Tersine yazarken direkt gerçekliğe daldığını söyledi.

Kendi yazı dilinde politik bilincin ve estetiğin birbirine karşıt yürümediğini; kolektif dünyanın verileri olan sosyal duygulardan yola çıktığını; yazıyla bir bilinç aracı olarak uğraştığının altını çizdi.

"Yazılan her metin siyasidir. Yazarın dünyaya hangi taraftan baktığını gösterir" diyen Ernaux yazmanın yüklendiği bir iş olduğunu, edebiyatın ancak sanat eseri olarak toplumu etkileyebileceğini, öte yandan toplumsal sorunlara büyük çözümleri siyasetin getirdiğini belirtti.

"Edebiyat olsa olsa sosyal yapılarda şeylerin bilincini uyarır, farkındalık yaratmada etkili olabilir. Bu anlamda yazı eylemim Beauvoir ile benzerlik taşıyor olabilir. Ancak onun gibi hemen harekete geçme arzusunda hiç olmadım" açıklamasını yaptı.

Sözlerinin devamında farkındalık işleminin hızlı olmadığını, içsel devrimlerin, zihniyetlerdeki temel değişikliklerin, uzun zaman aldığını, çok az farkındalığın hemen gerçekleştiğini, Marx’ın öğretisinin bile bu gidişi izlemiş olduğunu söyledi.

'YAZILARIMIN KAYNAĞI BELLEĞİMDİR, NOT TUTTUĞUM DEFTERLER DE HIZLA ARTMAKTA'
Yazma yöntemine ilişkin soru üzerine, Ernaux notlar alarak çalıştığını ama Seneler [Les années] için dönemin dedikodularına, dönemin hissini veren her şeye dayandığını, bu anlamda hiç zorluk çekmediğini belirtti. "Yirmili otuzlu yaşlarımda geçmişimde istediğim gibi dolaşabilirim ben diyordum kendime. Bugünse işe yarar ya da yaramaz oldukça yüklü notlar alıyorum. Genel olarak belleğimle çalışırım." dedi.

Devamında on altı yaşında not tutmaya başladığını, evlendiğinde bu notları çocukluk evinde bıraktığını, annesiyle aralarında asla hesaplaşmama kararı aldıkları için, notların sonunu ona hiç sormadığını, annesi onlara gezmeye geldiğinde o defterleri getirmediğini, dolayısıyla atmış olduğunu düşündüğünü söyledi. Sonuç olarak yirmi iki yaşı öncesine ait elinde yazılı not bulunmadığını, şimdikilerin sayısının hızla arttığını, eşinden ayrılıp yaşamını tek başına sürdürdüğünden bu yana, daha çok siyasi notlar aldığını, buna karşın asıl kaynağının belleği olduğunu belirtti.

Sosyal medyadan uzak yaşadığını, kötü bir yanı olmamakla birlikte medyanın öneminin iyi ya da kötü kullanıma bağlı olduğunu söyledi. Gençlere baktığında, onların yirmi yıl öncesine göre çok daha fazla siyasi bilince sahip olduklarını, bunu sağlayanın da sosyal medya olduğunun altını çizdi.

ANNIE ERNAUX: KADIN YAZARLARDA EDEBİYATIN BİÇİMİ ÖZGÜRLEŞMELERİNE KOŞUT GELİŞİR
"Gördüğüm gerçeklik karşısında duygularımı en doğru biçimde nasıl anlatacağımı çok düşünürüm. Kitap yazarken uzun zamana gereksinim duyarım." diyen Ernaux hiçbir şeyi saklamadan yazdığını açıkladı. Yazarken, anlattığı olgular karşısında ne gibi duygularla karşılaşacağını önceden bilemediğini, kitabın sonunu nasıl getireceğini değerlendiremediğini söyledi.

Kadın yazarlarda edebiyat biçiminin kadın özgürleşmesine koşut geliştiğini söyleyen Ernaux, kızların mutlaka eğitim almaları gerektiğinin altını çizdi. Günümüzde hâlâ erkek baskın edebiyat dünyası olduğunu, kadınların yazdıklarına "itiraflar" dendiğini, öte yandan erkeklerin yazdıklarının "gerçeklik" olarak kabul edildiğini dile getirdi.

"Erkek yazarların gerçeklik dediği şey gerçekliği tek elinde tutmaktır. Bu farka dikkat çekerim. Erkek yazarların yaptığı budur. Üstelik bunu gerçeğin önemli bir kısmını görmeden, anlamadan yapıyorlar. Böylece erkek yazar demek edebiyatın kendisi oluyorken, kadın yazar yalnızca kitabın yazarı oluyor yani yarattığı şey edebi eser geçerlilik taşımıyor. Mesela Colette… Bu anlamda uzun süre hor görülmüştür. Oysa eskiden mesela 18.yüzyılda kadınlar çocuklar üzerine çok yazmışlardır. Çünkü yazdıkları öyle sınırlandırılmıştı. Ama 1970’lere geldiklerinde, kadınlar doğrudan kendi bedenleri üzerine yazdılar. Kitaplarımda bunu sürdürüyorum."

SONUÇ: ERNAUX KENDİSİ GİBİ GÖSTERİŞSİZ KÖKENLERDEN GELEN TÜM GENÇ YAZARLARIN ÖNCÜSÜ
Değerli okurlarım, Annie Ernaux bugün Fransa’nın en demokrat yazarı sayılabilir.

Ernaux; 2022 Nobel konusunda, iktidarın adayı / halkın adayı olarak Fransa’nın ikiye bölünmesine neden olan Michel Houellebecq yerine edebiyat ödülünü kendisinin almış olmasına sevindiğini, "tamamen gerici ve anti-feminist" fikirleri göz önüne alındığında, böyle hissettiğini söylemiş.

Her şeye karşın Ernaux, bugün Fransa’da edebiyat alanında görülmemiş bir çığır açmış durumda. Özellikle kendisi gibi mütevazı kökenlerden gelen kadın ve erkek yazarlar, kişisel öykülerini anlattığı eserler yayınlayarak, burjuva kesimine özgü ‘yazar’ sayılma ayrıcalığının irdelenmesine, kusurların daha iyi ortaya çıkmasına çalışıyorlar.

Annie Ernaux kadın yazar olma cesaretini 40 yıldır kanıtlayan, ortaya koyduğu farkındalığın bugün de ardında sapasağlam duran bir yazar.

Annie Ernaux

Annie Ernaux