Değerli okurlarım,
14 Mayıs’a şunun şurasında birkaç gün var. 
Tehlikeli ve zor saatlerden geçiyoruz.
Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’nun ve Erzurum halkının, talimat almış polisin eşliğinde 200 eli taşlı kişi tarafından uğradığı namussuz saldırıyı, bu yazıda dile getirerek ateş püskürmeye niyetim yok.
Yıllardır kimliğimize, kişiliğimize, dinimize, namusumuza saldırılıyor. 
Artık bu son bulsun! 
Huzura, güvene, birliğe, sevgiye, saygıya, özgürlüğe acil gereksinim duyuyoruz. İnsanlık onurumuzu yeniden kazanmak tek çabamız!
Yanardağlara döndük. 
Bastırdığımız öfkeler günlük yaşamımızı, sağlığımızı, aile ve iş yaşantımızı, dost gruplarımızda muhabbetimizi sarsar duruma geldi.
AKP iktidarı karşısında varımızdan yoğumuzdan ne ödünler verdik!
14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı Seçimleri gününde hayatımızın bu trajik gidişini değiştirmek üzere oy kullanacağız. 
Yalnız dikkat edelim ve şimdiye dek gösterdiğimiz sağduyuyu, değişime inancımızı, her ne olursa olsun, lütfen koruyalım. 
Çünkü artık yanımızda; bu değişim için bizlere söz vermiş olan; kafasında ilkelerini geliştirmiş, hedefine adil adımlarla, sabırla, tüm yaygaralara karşın sükûnetle ilerleyen; Türk devletini içten içe yok etmeye yemin etmiş AKP iktidarının, Türk milletine yaptığı haksızlıklara son vermeyi görev edinmiş, donanımlı, güçlü bir Kılıçdaroğlu var.
14 Mayıs 2023 Pazar günü Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanımız yaparak yıllardır demokrasi açlığı çekmiş bir millet adına en zoru başarmış olacağız. 
Dünya basını merakta
Yalnız bizler değil yabancı ülkeler de 2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nin sonucunu bekliyor. 
ABD, AB, Orta ve Uzak Doğu ülkeleri, Türkiye’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerini merakla biraz da tedirginlikle izlemekte. 
Çünkü şimdiye dek ellerinde tuttukları Erdoğan’ı giderayak yitireceklerini düşünmek algoritmalarını alt üst ediyor. 
Gerçekleştirdikleri sondajlara bağlı incelemeler ikircikli görünüyor. Kendi çıkarlarını düşünerek yonttukları görüler öne sürüyorlar. 
Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin kritik önem taşıdığında hemfikirler.
Öte yandan seçim kampanyalarında deneyimli buldukları Erdoğan karşısında 6’lı Masa’nın da kazanma olasılığına değiniyorlar. 
Ancak bu analizlerde, devletin gücünü hâlâ elinde tutan lider olarak Erdoğan’ın kendi ülkesinde yürüttüğü adaletsizlik, din istismarı, ifade özgürlüğü yokluğu, kadın ve çocuk hakları bilmezliği nedense hiç konu edilmiyor. Seçimleri yitirmesinde Kahramanmaraş depremleri dışında bunların da önemli rolü olabileceği düşünülmüyor. 
Topunun kritik önemde bulduğu şey, "resmi rakamlara göre %50 oranındaki enflasyon". İki liderin bu konudaki çözüm politikalarına dayalı bir yarışma / çarpışma olacağı öne sürülüyor. Öteki cumhurbaşkanı adaylarının adları bile analizlerde geçmiyor. 
ABD’nin derin devlet yayın organı Foreign Policy’den Halil Karaveli’nin makalesinde; “Kemal Kılıçdaroğlu’nun solu terk etmesi ve müttefiklerinin neoliberal ekonomisini benimsemesi kendisine seçim kaybettirebilir” deniyor.
Erdoğan'ı kapak resmi yapan Alman Der Spiegel Dergisi’ne göre: "Ebedi görünen başkanlık seçimle gidebilir. Hayal kırıklığı yaşayan destekçileri, yoksullaşmış yeni nesil ve genç seçmenler, [Erdoğan’ın] yerine geçebilecek yeni bir adama doğru ilerliyor." 
Fransız devletinin yayın organı France 24’e göre; "Türkiye, kültürel olarak bölünmüş durumda. Bu, Avrupa ve ABD'deki gibi yüzeysel bir kültürel farklılık değil. Kültürel sebepler, Erdoğan'dan Kemal Kılıçdaroğlu'na oy gitmesini engelleyebilir. Ancak Kılıçdaroğlu, bu konuda temkinli davrandı, CHP'nin geçmişte hatalar yaptığını kabul ederek 'helalleşeceğiz' dedi. Seçim tam anlamıyla kafa kafaya gidecek gibi görünüyor." 
Politico haber sitesi yazarlarından Yunanlı gazeteci Nektaria Stamouli "2023'ün en önemli seçimi: Türkiye" başlıklı yazısında; "Seçilecek kişi, Türkiye'nin NATO ittifakındaki rolünü, ABD, AB ve Rusya ile ilişkisini, göç politikasını, Ankara'nın Ukrayna savaşındaki rolünü ve Doğu Akdeniz'deki gerilimleri nasıl ele alacağını tanımlayacak. […] Kemal Kılıçdaroğlu'nun dış politikalar danışmanı Ünal Çeviköz, 'Tek adam rejimini bırakıp iş birliği odaklı, demokratik bir sürece gireceğiz. Kılıçdaroğlu da orkestra şefi olacak' " diyor.
Türkiye’de gerçekleşecek demokratik değişime iki bakış
Erdoğan’ın binlerce dolarlık kara gözlükleri ardından baktığı Türk halkı 20 yılın sonunda yoksulluk, yoksunluk, cehalet, sağlıksız kötü yaşam koşullarına gelip dayandı. 
Yabancı basın bu durumda halkın kafasını yerden kaldıramayacağını düşünüyor. Dolayısıyla Türkiye’de demokratik değişimin gerçekleşeceğine kuşkuyla bakıyor.
Oysa Türk halkı; emirleri Allah’tan aldığını iddia etme noktasına gelmiş; memleketi, milleti batırıp yok etmeye çalışmış; yurttaşlarının sevgi ve saygısını yitirmiş bir Cumhurbaşkanının tüm zaaflarının kurbanı olmuş o Türk halkı 14 Mayıs seçim günü ne yapacağını çok iyi biliyor. 
"Evet" mührünü pusulada Kılıçdaroğlu’na basacak. 
Çünkü artık yanında söylemlerini kanıksadığı; ekipleriyle hazırlayıp kamuoyuna sunduğu projelerini olumlu ve yapıcı bulduğu; birleştirici tutumunu beğendiği, halkla açık ve içten konuşan, sakin, güler yüzlü, barıştan yana bir adam olan ve tüm nitelikleriyle Türkiye’yi düzlüğe çıkaracağına inandığı Kılıçdaroğlu var. Ülkenin direksiyonunu ona bırakacak. 
Bu halkın isteği; Atatürk’ün kurup armağan ettiği tam bağımsız, bölünemez Türkiye Cumhuriyeti’ni ikinci yüzyıla taşıma görevini Kılıçdaroğlu’nun alması. 
Bu halkın en büyük derdi "resmen %50" denen enflasyon oranının düzeltilmesinden önce gelen başka bir konu. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6’lı Masa karşısında, soyguncu olan, aydın ve gazeteci cinayetleri gerçekleştirmiş Hizbullah örgütünden dönme bir partiyi, Hüda Par’ı ittifak üyesi seçmiş olması. 
Böylelikle bütün vatan sathının millet tarafından savunulur duruma getirmiş olması. 
Değerli okurlarım, 
İşte bu nedenle14 Mayıs Pazar günü yeniden "Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" olan Türkiye Cumhuriyeti’ne kavuşmak üzere, hep birlikte, oyumuzu, bu yönetime veda etmek üzere kullanacağız.
AKP iktidarı Türk halkına yıkıcı ve kırıcı davrandı
Değerli okurlarım,
Hepimiz, tüm yurttaşlar, bu topraklarda onurumuzla yaşamak istediğimiz konusunda hemfikiriz. 
Türk halkına yıkıcı ve kırıcı davranan AKP iktidarı artık son bulsun istiyoruz.
Bizi korkutarak, küçümseyerek, aşağı görerek; bu ülkenin insanlarına şiddet kullanarak, elinden insanlığını, aşını, işini, namusunu, beden ve ruh sağlığını alarak, vatan topraklarını satarak kendi varlığını sürdürmeyi seçmiş AKP iktidarı son günlerini yaşıyor.
Güzel Türkiye’mizin bu durumlara gelmesinde yalnızca siyasetçilerin değil biz sivil vatandaşların da rolü oldu. Kendimizi ve cumhuriyetimizi iyi savunamadık.
Ancak şimdi; bu vatanı gençlerimize, çocuklarımıza, torunlarımıza yeniden kazandırmak için; her şeyden önemlisi kendimizi onlara affettirmek için AKP iktidarına güle güle diyeceğiz.
14 Mayıs itibarıyla yeniden el ele vereceğiz ve her alanda güçlü, huzurlu, sağlığını kazanmış bir Türkiye Cumhuriyeti’ni kazanmak için var gücümüzle çalışıp çabalayacağız. 
Yeni cumhurbaşkanımız dahil görev alacak tüm parlamenterleri, siyasetçileri, bundan böyle, özgürce, yakından takip edecek, verilen sözlerin tutulmasında ödünsüz bir dikkat göstereceğiz.
14 Mayıs sonrası millet olarak cumhurbaşkanını, parlamentoyu, hükümeti denetleyeceğiz.
Bütün bunları yapabilmek için önce 14 Mayıs’ta soğuk kanlılığımızı elden bırakmadan yurttaşlık görevimizi yerine getirerek oyumuzu cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’na vermemiz gerekiyor. 
Türkiye’nin, Türk Devleti’nin ve Türk milletinin tarihine yaraşır önem ve değerde olduğunu kendimize ve dünyaya anımsatacağımız, bir kez daha gösterebileceğimiz bu fırsatı lütfen kaçırmayalım. 
Biliyor musunuz bu günlerde hayalimdeki Türkiye imajı nedir? 
Oldukça romantik bir imaj diyebilirim. 
Hatta kült filmlerden bir sahne...
Cumhuriyetimizin kurulduğu, devrimlerin gerçekleştiği, Türkiye’nin tam bağımsızlığını kazandığı yıllara özgü bir sahne… 
Devlet büyüklerimizin önünde saygıyla ceketlerin düğmelerinin iliklendiği; usturuplu davranışlara özen gösterildiği, saygın, güvenilir, yatırım yapılabilir, bilimde ve teknolojide büyük adımlar atmış Türkiye.
Diplomatik uzlaşmalarda Türkiye’nin değil yabancı devletlerin ödün vereceği her anlamda güçlü Türkiye.
Bu Türkiye’de liyakatle yerlerini alan gençlerimizin göğüslerini gererek yaşadığı, deprem riskine karşı güçlendirilmiş, yeşil alanı bol, zengin, huzurlu, çağdaşlaşmış üniversite kentlerinin olduğu Türkiye. 
Bu günlerin her zamankinden yakın olduğunu düşünüyor, içten içe bayram ediyorum.