Âşık Mahzunî Şerif’in çok sevdiğim, türküleşmiş bir şarkısı var: Boşu boşuna…

Bu değerli yapıtta nihilizm adeta doruklarda geziniyor. Gerek sözleri gerekse o sözlere son derece uygun olan ezgisi ile bu şarkı yaşamın anlamsızlığını haykırıyor. Ancak acı içinde… Öyle bir acı ki dinleyenin gözlerini dolduruyor.

Hak bana bir ömür vermiş

Boşu boşuna…

Vücuduma bir can girmiş

Boşu boşuna…

Su akar deryaya varır

Deryadan mayi çıkarır

Gökyüzünde yağmur olur

Boşu boşuna…

İsa Meryem’e mi kalmış

Musa asada ne bulmuş

Süleyman bir sultan olmuş

Boşu boşuna…

Gahi gittim gahi geldim

Aradım kendimi buldum

Bir Mahzunî şerif oldum

Boşu boşuna…

Yaşamda pek çok başarısızlıklarla karşılaşmış birinin ruh dünyasını, düş kırıklıklarını ve umutsuzluğunu yansıtması bakımından çok etkileyici bulduğum bu sözleri ve bu sözlere yüklenen o ezgiyi dinledikçe kendimle özdeşim kuruyorum. Kuşku yok ki bu konuda yalnız değilimdir.

Bu yaşıma değin yazdığım onu aşkın kitap, konferanslarım, katıldığım açık oturumlar / söyleşiler, televizyon izlenceleri, radyo söyleşileri, köşe yazılarım, izletilerim ereğini buldu mu gerçekten diye çok düşünüyorum.

Bugünlerde ben bu türküyü / şarkıyı yine çokça dinlemeye başladım.

Boşu boşuna dedikçe içimi çekerek…

Son birkaç yılda o kadar olumsuzluk yaşadım ki elimde olmadan “boşu boşuna” diyorum.

Üç kez doktora sınavına başvurdum. Yazılı sınavların tümünde başarılı olduğum halde “mülakatta” bile bile elediler.

Ayrıca 23 yıllık mesleğimden haksız ve hukuksuz bir biçimde çıkarıldım.

Onlarca davadan yargılandım. Haksız ve hukuksuz bir biçimde 6 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldım.

İzlence yaptığım televizyon kanalı sözlerim bahane edilerek RTÜK tarafından 5 gün kapatıldı.

Bir başka kanalda da izlenceme yine RTÜK tarafından 3 gün durdurma cezası verildi.

Görüşlerimden dolayı hedef gösterildim. Fiilen yumruklu ve sopalı saldırıya uğradım.

Onlarca kez ölümle tehdit edildim.

Ve işte tüm bunların üzerine durup düşünmeye başladım.

Yaşadığım bunca çileye değer mi?

Hâlâ yazmalı mıyım?

İşten atılmama, ötekileştirilmeme, hedef gösterilmeme, ölümle tehdit edilmeme karşın hâlâ bu halk için mücadele etmeye devam etmeli miyim?

Bir gün bir köşe başında öldürülsem arkamdan ağıt yakan olur mu?

Kaç günde unutulur anım?

Kaç günde yitip gider emeklerim?

Ne dersiniz?