Benzer siyasi görüşleri paylaşanların iktidara gelmek için kurdukları siyasi örgütlere siyasi partiler dersek yanlış bir tanım yapmış olmayız sanırım.

Bu tanımı daha da detaylandıracak olursak belli bir sınıfın ve zümrenin çıkarlarını savunanların, o grubun siyasi temsilini sağlamak ve iktidara gelmek adına kurdukları örgütlere siyasi partiler diyebiliriz.

Peki, Allah’ın partisi olur mu? Varlığı ya da yokluğu inanca bağla bir şeyin partisinin olmaması gerekir. Fakat olabiliyor. Daha doğrusu, kendi siyasi davalarını Allah’ın davası olarak nitelendiren siyasi gruplara tarihte hep rastladık, bugün de rastlıyoruz.

Siyasi çıkarlarını Allah’a dayanarak savunanlar, neredeyse bir toplumsal yasa kesinliğiyle ifade edebiliriz ki genellikle çoktan tarihin çöplüğüne karışması gereken feodal kalıntılardır.

Bugün bunlardan birini ele alacağız… Hür Dava Partisi ya da kısa adıyla HüdaPar… Hüda’nın anlamını biliyorsunuz, Allah demek… HüdaPar da Allah’ın partisi anlamına geliyor. Bir de Hizbullah’ın anlamına bakalım. Hizip de sözcük anlamı itibarıyla parti anlamına geliyor. Yani Hizbullah’ın sözcük anlamı da Allah’ın partisi… Yani, HüdaPar isimli oluşumun mensupları; kendilerini, tıpkı Hizbullah adlı terör örgütünün mensupları gibi Allah’ın partisinin mensupları olarak görüyor ve Allah adına güttükleri davanın hür olmasını, yani serbest bırakılmasını istiyorlar.

Geçtiğimiz gün seçimlerde AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceklerini açıklamalarıyla birlikte HüdaPar adlı bu oluşum kamuoyunun gündemine oturdu. Oluşumun Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu isimli şahıs, arkadaşlarıyla birlikte yaptığı toplantının ardından aldıkları kararı kamuoyuna duyurdu.

Toplantıda gündemlerinde iki madde olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Başkanlık Divanı toplantısında il ve ilçe teşkilatlarımızla yapmış olduğumuz istişarelerde, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı aldık” dedi. Yapıcıoğlu, "Parlamento seçimlerinde ise görüşmelerimiz devam ediyor” diye devam etti. Açıklamanın meali şu: Erdoğan’ı destekleme kararlarını kamuoyuna açıklayarak Saray İttifakı’nın fiili ortağı oldular. Milletvekili pazarlığında anlaşabilirlerse ittifakları fiiliyattan resmiyete dökülecek.

‘HİZBULLAH TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL’
Hizbullah ve Hüda Par arasındaki isim benzerliğinden söz ettik... Fakat mesele sadece isim benzerliğinden ibaret değil. Yapıcıoğlu, daha önce "Türkiye Cumhuriyeti'ne göre Hizbullah bir terör örgütü olabilir ama bana göre bir terör örgütü değil" demişti.

İTTİFAK 2019’DA BAŞLAMIŞ
Gazeteci Timur Soykan, dün paylaştığı twitlerinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceklerini açıklayan HüdaPar Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun “terör örgütü olarak görmediği Hizbullah"ın eylemlerini hatırlattı. Kamuoyunun dikkatini yeniden Gaffar Okkan cinayetine çekti. Soykan, söz konusu paylaşımının Gaffar Okkan’la ilgili bölümünde şunları kaydetti:

"Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, Hizbullah’a yönelik çok sayıda operasyon yapmış, önemli kadrolarının yakalanmasını sağlamıştı. Bu operasyonlarda ele geçirilen belgeler ve bilgiler soncu örgütün lideri Hüseyin Velioğlu, İstanbul Beykoz’daki bir villada kuşatıldı.

Beykoz’daki villaya baskında Hüseyin Velioğlu öldürüldü, Edip Gümüş ve Cemal Tutar sağ yakalandı. Cemal Tutar, gazeteci Halit Güngen’i de öldürdüğünü itiraf edecekti. İtiraflar ve villada yakmaya çalıştıkları CD’ler ile bilgisayar açılınca Hizbul-vahşet gözler önüne serildi.

İstanbul, Adana, Diyarbakır, Konya gibi pek çok şehirde insanları beton çivisi ve domuz bağıyla işkence yapıp öldürerek gömmüşlerdi. Çok sayıdaki mezar evden haftalarca cesetler çıkarıldı. Bir kısmı ajan olmakla suçlanıp Hüseyin Velioğlu’nun emriyle öldürülmüştü.

Müslüman Feminist yazar Konca Guriş, Temmuz 1998’de evinin önünden kaçırılmıştı ve kayıptı. Ocak 2000’de Hizbullah’ın Konya Meram’daki mezar evinde Konca Kuriş’in cesedi bulundu. 35 gün domuz bağıyla işkence yapılıp öldürüldükten sonra evin bodrumuna gömülmüştü.

Operasyonlarla çok sayıda örgüt üyesi yakalandı. Tek kurşunla cinayetler örgütün imzasıydı ve hepsini itiraf ettiler. Gaffar Okkan’a yönelik suikast ihbarları geliyordu. Hizbullahçılar, Türkiye tarihinin en organize, kalabalık ve karanlık suikast eylemini gerçekleştirecekti.

Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 günü saat 17.40’da emniyet müdürlüğüne 500 metre uzakta kurulan pusuda çapraz ateşe alındı. Hizbullahçı tetikçi sayısı 20’den fazlaydı. 16 tane kalaşnikof silah kullanıldı. 469 tane mermi sıkıldı. Saldırıdan hemen önce bölgenin elektrikleri kesildi.

Gaffar Okkan ve 5 koruma polisi hayatını kaybetti. Adım başı kontrol noktası olan Diyarbakır’da emniyet müdürlüğünün 500 metre uzağına uzun namlulu silahlarla 20 kişi nasıl gelmiş ve biri bile yakalanmadan nasıl kaçabilmişlerdi… Destek almamaları halinde bu imkansızdı.

Suikasttan bir hafta önce Gaffar Okkan’a Hizbullahçıların suikast düzenleyeceğine dair istihbarat 32. Gün'de haber olmuştu. Mezar evlerde onlarca kişiyi öldürenler, 10 yıl sonra, 2011'de adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Sloganlarla karşılanıp yurt dışına kolayca kaçtılar.

Sözcü’den Özgür Cebe’nin haberiyle öğrendik. Gaffar Okkan’ı katledenlerin hepsi 2019 seçimi öncesi cezaevinden salınmıştı. Tahliyelerden önce Erdoğan, Hüdapar Başkanı’yla görüşmüştü ve seçim desteği karşılığında bırakıldılar. Şimdi Hizbullahçılar, Cumhur İttifakı’nın ortağı."

Yani Tayyip Erdoğan, HüdaPar’la ittifak planını 2019’da aldığı tarihi yerel seçim yenilgisiyle birlikte gündemine almış; uygulamaya geçirmek için gerekli adımları atmıştı. Dün açıklanan sadece malumun ilamıydı.

KÜRT İSLAM SENTEZİ
HüdaPar’ın, AKP’nin MHP, BBP, Yeniden Refah Partisi gibi ortaklarından önemli bir farkı bulunuyor. İktidarın diğer küçük ortakları Türk İslam sentezini temsil ederken HüdaPar, Kürt İslam sentezini temsil ediyor. Hüdapar'ın parti programında üçüncü bölümdeki “Devletin Yapılanması, Amacı ve Görevleri” başlığında dikkat çeken şu ifadeler bulunuyor:

"Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır. Yeterli talep olması halinde anadili farklı olan diğer vatandaşların da kendi dillerinde eğitim alabilmelerinin önü açılmalıdır.

İlköğretim öğrencilerine okutulan, ırkçılık kokan 'Andımız' ve benzeri metinler kaldırılmalıdır. Muhtelif yerlerde yazılan 'Ne Mutlu Türküm Diyene' gibi yazılar silinmeli, "Bir Türk dünyaya bedeldir" şeklindeki ırkçı söylemlere son verilmelidir.

Zulüm ve ayrımcılık uygulamış olan tarihi şahsiyetlerin isimlerini taşıyan okul, kışla, cadde, sokak ve benzeri yerlerin isimleri derhal değiştirilmelidir.

Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı söylem terk edilmeli."

Parti programından açıkça anladığımız üzere HüdaPar ulus devlet karşıtı, şeriatçı ve Kürtçü bir oluşum. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve arkadaşlarının adlarının okul, kışla, cadde ve sokaklardan silinmesini isteyecek kadar açık ve hadsiz bir şekilde ifade ediyorlar görüşlerini. Ulus devlet karşıtlıklarıysa devleti, şeriat çerçevesinde bir Kürt İslam devletine dönüştürme hedeflerinden geliyor. Organik bağın ötesinde Hizbullah’la aynı siyasi programı paylaşıyorlar.

AŞİRET VE TARİKATLARIN PARTİSİ
Devletin sola ve ilericilere karşı pek çok kritik operasyonunda görev almış eski istihbaratçı Mahir Kaynak, bundan 23 yıl önce, yani 2000 yılında gerici Yeni Şafak’a bir röportaj vermiş. Yeni Şafak çalışanı Kaynak’a şu soruyu sormuş:

"Söylendiği gibi devletin Hizbullah adlı örgütle ilişkisi ve irtibatı var mıdır, varsa hangi boyutlardadır, bu irtibatın veya ilişkinin mahiyeti nedir, açabilir misiniz lütfen?"

Kaynak’ın yanıtıysa şöyle:

"Hizbullah'ı iyi tanımak için Güneydoğu'yu, Güneydoğu'daki olayları ve PKK'yı da işin içine katmak zorundayız diye düşünüyorum. Çünkü başlangıçta Hizbullah, PKK karşıtı bir örgüt olarak ortaya çıktı. Neden Hizbullah'la PKK birbiriyle çatıştı. Bunu sadece ideolojik farklılıklara bağlayabilir miyiz? Yani "birisi sol eğilimli, diğeri İslamcı eğilimli oldukları için mi karşı karşıya geldiler?" sorusunu sormak gerekir.

Biz de bu soruyu sormuş olalım izin verirseniz.

Bana göre değil. Aslında, dayandıkları çıkar grupları farklıydı. PKK devletle çatışırken, bunun bir yan ürünü olarak da oradaki aşiret ve tarikat yapısını da bozuyor, kırıyor ve tasfiye ediyordu. Güneydoğu'da aşiret temeline dayanan korucuların veya tarikat-din temeline dayanan Hizbullah'ın özdeş bir ideolojisi ve amacı yoktur. Sadece çıkar birliği vardır. Çatışmada devletin yanında yer almaları, devlete olan sevgi veya bağlılıklarından kaynaklanmıyordu. Bazı kimseler devlet tarafından organize edildiğini söylüyor. En azından şunu söyleyebiliriz: Devlet bu örgüte müsamahakar davranmıştır."

Devletin açıkça bildiği ve Mahir Kaynak gibi aparatlarına söylettiği gibi Hizbullah, Kürt ayrılıkçılığının en gerici kanadının, aşiret ve tarikatların örgütüydü. Başta da söylemiştik: Kendi sınıf ve zümrelerinin siyasi çıkarlarını Allah’a dayanarak savunanlar, neredeyse toplumsal yasa kesinliğiyle ifade edebiliriz ki genellikle çoktan tarihin çöplüğüne karışması gereken feodal kalıntılardır. Devlet, PKK terörüyle mücadele etmek adına Kürt ayrılıkçılıklarının en gerici kesimiyle ittifak kurmuş; halka zulmetmelerine, beton çivisiyle, domuz bağıyla cinayet işlemelerine göz yummuştu. İşte HüdaPar, o Hizbulvahşet’in siyasi temsilcisi… Cumhurbaşkanı seçimlerinin sonucu ne olursa olsun AKP listesinden Cumhuriyet’in meclisine girmelerine kesin gözüyle bakabiliriz.

1990'larda Güneydoğu ve Doğu Anadolu özelinde kurulan ittifak, şimdi Türkiye geneline genişletiliyor...