Bu bayramı İstanbul’a ayırın. Onu tanımak için… Ama bugünün ihanete uğramış, kökünden kopartılmış İstanbul’unu değil, 230 sene önceki İstanbul’u tanıyalım.

Bunun için de sıradan insanların giremediği hatta yakınlarından bile geçemediği Topkapı Sarayı’ndan yola çıkalım. Dönemin padişahı 3. Selim’in karmaşık ruh halini görüp sonra Harem-i Hümayun’da ayrıntılı bir gezi yapalım.

Oraya sıkışmış yüzlerce genç kızın ve kadının, zenci haremağalarının gözetimindeki delirten yaşamını hissedelim…

Yeni bir ordu kurma çalışmalarının nasıl yürütüldüğüne tanık olup Selim Han’ın bir eğlencesine de katılalım. Daha sonra İstanbul sokaklarına çıkalım. Ve… Ünlü Esir Hanı’nı görelim. Esir tüccarlarının Gürcistan’dan esir alıp buraya getirdiği, Mehlika adını verdikleri o kızın başından geçenleri, Kuloğlu Bektaş ile yaşadığı serüvenleri izleyelim. Sonra İstanbul Kadısı Muratzade ile ünlü karısını… Şeytan Emin’in şeytanlıklarını… Sarayları eğlendiren kolları… Fransız Elçisi Sebastiyanı’nin küstahlıkları… Şerbethane denilen meyhaneleri… Ayaklı meyhaneleri…  Baş Kadı’nın karısı Ayşe Hanım ile esir Gürcü kız arasındaki ilişkileri…

Ve Çingnelerin de aralarına girelim.

Cüzamlıların tutulduğu Miskinhane… Bektaş’ın atıldığı Baba Cafer Zindanı…  Orada Hançerci İsmet ve Hırsız Muharrem ile tanışması… Çileler… Ve sonunda patlayan Yeniçeri ayaklanması… Karışan İstanbul… Hiç beklenmeyen çifte cinayet ve…

***

Selim Han, Yeniçeriler tarafından devrilince İsmet ile Muharrem’in canlarını kurtarmak için İstanbul’dan kaçışları başlar… Tuna boylarında bulunan Alemdar Mustafa Paşa’nın birliklerine katılmak için uzun ve bol serüvenli bir yolculuk yaparlar.

Oralarda yaşananlardan sonra Alemdar Mustafa Paşa ile birlikte İstanbul’a dönerler. Ama yeni ve daha kanlı bir ayaklanma doğmak üzeredir. Sultan Mustafa, “Nizamı Âlem için!” diyerek Selim Han’ı boğdurur ama bir zaman sonra cellatlar onun kapısından da gireceklerdir.

İşte bu olayları, yarattığımız yerel tiplerle daha gizemli ve coşkulu hale getirerek anlattık. Yıllarca süren araştırmalar sonucunda yarattığımız bu ırmak romanı okurken renkli bir film izliyor gibi olacaksınız.

Bayramlık olarak dostlarınıza hediye de edebilirsiniz.

Not: ESİRCİLER HANI  iki sene önce Arnavutça’ya çevrilerek rüştünü ispat eden romanlar arasına girmiştir.