Ülkemin son 21 yılına yön veren AKP iktidarı döneminde ne kanun ne de yönetmelik bırakılmadı klişesinden hepimiz sıkıldık, biliyorum. Size bugün muhalif medya beceriksizlerinin dahi körleştiği bir hikâye anlatacağız. Konumuz ise yeniden yükselen Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ve öngörünüm yasasının nasıl ırzına geçildiği. Önce makarayı biraz geri sarıp sonra sadete gelecek, gözümüzün içine baka baka AKP iktidarının nasıl kural ve kanunları hiç ettiğini kanıtlarıyla sunacağız.

Konumuz: Boğaziçi Yasası. Halk dilinde ‘Boğaziçi Öngörünüm” denilen Boğaziçi Yasası… Bu yasanın içler acısı durumunu, yasanın nasıl delik deşik edildiğini anlatacak, birlikte üzüleceğiz. Yasanın ihlalinin başlıca sorumlusu AKP, ama CHP’lilerin de bu suçlarda ortaklıklarının azımsanmayacak derecede olduğunu baştan hatırlatalım.

Devletimiz, 1983 yılında (12 Eylül askeri yönetim dönemi) güzide şehri İstanbul’daki vahşi yapılaşmaya bir sınır ve düzen getirmek için harekete geçiyordu. Askeri yönetim, özellikle İstanbul Boğaziçi’ndeki çirkin yapılaşmayı durdurmak için imar durumunda yeni İmar Kanununa imza atılıyordu. Kanunun içeriği ise şöyle ifade ediliyordu: “Boğaziçi Kanunu’na göre, Boğaziçi sahil şeridinde ve öngörünüm bölgesinde eğlence ve turizm amacına uygun ayrılmış alanlara toplumun yararlanması için yapılar inşa edilir. Bu husus ise tapu sicillerine işlenir. Toplumun yararlanması için ayrılmış bu yapılar, bu amacın dışında kullanılamayacaktır.”

Kanun kapsamına giren söz konusu korunacak alan nerede başlıyor, nerede bitiyordu? Boğaziçi Kanunu kapsamına giren alan Anadolu Yakası’nda Üsküdar Vapur İskelesi ile Avrupa Yakası’ndaki Beşiktaş Vapur İskelesi hizasında başlıyor ve Karadeniz çıkışına uzanıyordu. Üsküdar’da Salacak, Selimiye, Beyoğlu’nda Karaköy, Fındıklı, Tophane, Cihangir, Gümüşsuyu semtleri nedendir bilinmez kanun kapsamına giremiyordu.

‘Mantık ne?’ diye sormayın, bunu sadece ve sadece kanunu çıkaran askerler biliyordu.

İmar Kanunu sana bana işler

“Beyoğlu ilçesi neden kapsamda değil” sorusunun yanıtı geliyordu. Tarih 1989. Dönemin ANAP’lı İBB Başkanı Bedrettin Dalan, meclise plan değişikliği tasarısı sunmadan Beyoğlu Gümüşsuyu semtinde devasa büyüklükteki Park Otel’e Beyoğlu Belediyesi ile birlikte inşaat izni veriyordu. Beyoğlu Belediyesi de aynı partiden olduğu için çalışmalara hemen başlanıyordu. Projeye göre otel 28 kat yüksekliğe ulaşıyordu. Semt sakinlerinin mahkemeye yürütmeyi durdurma kararları aldırması da inşaata engel olamıyordu. İmdada 1989 Yerel Genel Seçimleri yetişiyor, ANAP’lı Dalan sürpriz bir şekilde seçimlerden yenilgiyle ayrılıyordu. İktidar, şu an CHP’ye dönüşen dönemin Sosyal Demokrat Partisi SHP’ye geçiyordu. İBB Belediye Başkanı koltuğuna oturan Prof. Dr. Nurettin Sözen, Park Otel için hemen harekete geçiyor ancak iktidarda olan ANAP bu girişimleri bir şekilde engelliyordu. 1991 Genel Seçimlerinde ANAP iktidardan düşüyor, yerine DYP-SHP hükümeti kuruluyordu. İktidar gücünü arkasına alan Sözen’in büyük uğraşları sonrasında yeniden gündeme oturan Park Otel tartışmalarına dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü de müdahil olarak yükselen inşaattan rahatsızlığını dile getiriyordu. Son darbe ise İstanbul’u ziyaret eden İspanya Kralı Juan Carlos’tan geliyordu. Kral Carlos, Boğaz turunda Sözen’e Park Otel’i göstererek “Buna nasıl izin verdiniz?” diye sorması tuz biber ekiyordu. Ardından Anıtlar Kurulu devreye giriyor ve Beyoğlu Öngürünüm kararını ilan ediyordu. Kurul, Beyoğlu öngörümünü Almanya Başkonsolosluğunu geçmemek şartıyla sınırlıyordu. Bu karar sonrasında kaba inşaatı bitmiş bulunan Park Otel için yıkım kararı alınıyor ve Alman Konsolosluğu hiza alınarak büyük katlar dinamit ve iş makineleriyle yıkılıyordu.

Yasa: Konsolosluk binasını geçemezsin

Yukarıda da belirtiğimiz gibi: Alman Konsolosluk binasının çatı hizasını geçemezsin kararına rağmen AKP yönetimi yeniden inşa edilen AKM binasından bu kararı hiç ediyor ve eskisinden de yüksek yapıyordu. Yani Beyoğlu siluetini devlet eliyle bozuyordu. İhlal bununla da sınırlı değildi ve yeni inşa edilen Taksim Cami minareleri de siluet kararını aykırı yüksekliğe ulaşıyordu.  AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ne siluetle ne de öngörünümle ilgili bir hassasiyetinin olup olmadığına sizi ikna etmek için başka bir örnek veriyoruz.

Süzer Park kulesi.

Evet, bu dev yapı dönemin İBB Başkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminde yükselmiş ve iskân alarak faaliyete geçmişti. “Boğazın bağrına kazık çakılıyor” eleştirilerine rağmen Erdoğan döneminde inşa edilen Süzer Plaza’ya, yine Erdoğan tarafından gösterilen en dikkat çeken tepki ne biliyor musunuz?

Yok yok, yıkım kararı falan almadı…

Tepkisi neydi peki?

Tayyip Erdoğan, Süzer Plaza’daki hiçbir etkinliğe katılmıyor ve bu tepkisini günümüze değin sürdürüyordu.

Fıkramız bu kadar!

Bir İBB başkanı yıkıyordu… Oteli yasanın dediği şekilde konsolosluk binası hizasına indiriyordu.

Diğer İBB başkanı Plaza göğe yükselirken yalnızca izliyor ve gönül kırıklığı yaşıyordu.

"Ne tepki ama" diyor ve 41 kere maşallah ile bitiriyoruz…