Tarihe meraklı olanlar iyi bilir: Birinci Muhteşem Süleyman ve “yavuz” babası, Anadolu’daki Türkleri kesti.

İkinci Muhteşem Süleyman ise o Türklerden birisinin torunu olan beni hapse attırmak için mahkemeye verdirdi. Yarın (Salı) İstanbul Adliyesi’nde 34. Asliye Ceza Mahkemesi’nde saat 10.30’da duruşmam var. Haberim olmadan hakkımda iki duruşma olmuş; bu rezaletten de rastlantı sonucu haberim oldu. Yarın Covid falan demeyip katılacağım duruşmaya…

Hapisle cezalandırılmamı İçişleri Bakanlığı istemiş, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu fezleke düzenlemiş. Suçumu ise “Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama” diye belirtmişler. Yargılanmam için izni de İkinci Muhteşem Süleyman Soylu hazretleri vermiş…

Yurt Gazetesi’nde iken 20 Ekim 2019’da yazdığım “Harekat IŞİD’i kurtarmak için mi yapıldı?” başlıklı yazımı beni hapse attırmak için kanıt olarak sunmuşlar.

Süleyman Bey’i pek severim… Sonradan olma AKP’liler içinde en parlak olanı odur. Beni “terör ve örgütlü suçlar” bulaşığı gibi gösteren bu işlemi için hiç şaşırmadım; yakışanı yapmış.

AKP, DEVLET DEĞİLDİR
O yazımı yeniden okudum… Türkiye Cumhuriyeti’ne en küçük bir eleştiri yok. Devletin askerine veya polisine de eleştiri yok. Ben hayatı boyunca Türkiye Cumhuriyeti’ni savunan bir aydın oldum. Bu ülkede terör örgütlerine karşı en sert yazıları yazanlardan birisiyim. Ama AKP hükümetlerinin “Açılım” politikasına, Suriye politikasına, ABD’nin icadı ve AKP’nin uyguladığı Büyük Ortadoğu Projesi’ne ve bunun devamı olan Suriye hükümetini devirecek müdahalelere eleştirilerim oldu.

Hayatım boyunca iktidarları eleştiren bir yazar olarak elbette ki AKP iktidarlarını da eleştirdim, şimdi de eleştiriyorum; eleştireceğim de… AKP hükümeti, adının önüne Türkiye Cumhuriyeti hükümeti sıfatını eklemekle kendisini kutsallaştırıp da eleştirilemez makamına gelemez. AKP’nin kaderiyle Türkiye’nin kaderini aynı göstermek, bu partinin liderinin bir aldatmacasıdır. Savcıların bu siyasi oyuna alet olarak iktidarı eleştirmeyi devleti eleştirmek, askeri-polisi eleştirmek gibi göstermesi kabul edilemez.

'ALEVİLERİN KANINI İÇECEĞİZ!'
İlgili yazım, AKP iktidarlarının Suriye’deki devlet karşıtı militanlara yaptığı yardımı anlatmada yetersiz bile… Bu zihniyet, halen İdlib’de üstlenen teröristleri masum halkın parçasıymış gibi göstererek korumaya çalışmıyor mu? O İdlib’deki militanlar, Ankara’da öldürülen Rus Büyükelçisi Karlov’un katili polis Mevlüt Mert Altuntaş’ın büyük boy fotoğrafı ile sokaklarda “Alevilerin kanını içeceğiz!” diye gösteriler yapmadılar mı?

Türkiye’den Suriye’ye bu zihniyette binlerce ismin gittiğini ve oralarda terör estirdiklerini birçok haber ve uluslararası raporlar ortaya koymadı mı?

Bu AKP hükümeti, ABD ile birlikte Türkiye’de “Eğit-Donat” adı altında Suriyeli militanları eğitip-silahlandırıp Suriye'ye yollamadı mı? Buradan giden ve ılımlı diye güzellenen militanların çoğu Suriye’de IŞİD örgütlerine katılmadı mı?

Geldiğimiz noktada Suriye’ye PKK’ya karşı yapılan operasyonların durdurulduğunu da görüyoruz. Orada birçok askerimiz şehit oldu. Sonuçta terör örgütü PKK-PYD orada varlığını daha da kuvvetlendirdi. Bunca sıkıntı ve şehit niyeydi? Bunları eleştirmeyecek miyiz?

Bugün Türkiye’de ikide bir IŞİD’e karşı yapılan polis operasyonlarının haberlerini okuyoruz. Bunlar doğrudur. Ama görüyoruz ki hiçbir IŞİD’li için “etkisiz hale getirildi” denilmiyor; hepsi gözaltına alınıyor. Ki, buna da şükür…

***

Muhteşem Süleyman kardeşim benimle uğraşacağına, iki eline iki otomatik tüfek alarak sosyal medyada poz veren… CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na yumruk atan inek hırsızı Osman Sarıgün’ün elini öpen… Ve “Soylu bakanımın emirlerini bekliyorum. Vur derse vururuz, öldür derse öldürürüz!” diyen AKP’li Önder Gökçekaya gibi IŞİD kafalılarla uğraşsın… Ve partili havalarında kendisine yanaşıp fotoğraf çektiren böyle tiplerden davacı olsun…

***

Yargı ile ilgili son haberlerde, İstanbul’da organize olan partizan savcı-yargıç kadrosundan söz edilse de ben, 34. Asliye Ceza Mahkemesi’nin TC Anayasası’ndaki düşünce özgürlüğü içerikli maddelere ve AİHM’in verdiği basın davaları kararlarına bakarak bana “Suçun yok!” diyeceğini umuyorum.

Hele hele yargıda reformdan söz edilen şu günlerde…