Toplumsal haber merkezi

22 Mart Dünya Su Günü’nde romantik olan her kavramı köşeye kaldırıp gerçekleri konuşmamız gerektiği içerisindeyim çünkü Dünya İklim Krizi’ni her geçen gün daha şiddetli yaşıyor.

Su’yun İklim Krizi’nden aldığı pay bahsedecek olursak UNICEF; ‘’ dört milyar insan, yani dünya nüfusunun neredeyse üçte ikisi, her yıl en az bir ay şiddetli su kıtlığı yaşıyor. 2030 yılına kadar yaklaşık 700 milyon insan yoğun su kıtlığı nedeniyle göç etmek zorunda kalabilir. 2040 yılına kadar ise, dünya çapında kabaca her 4 çocuktan 1’i son derece yüksek su stresi olan bölgelerde yaşıyor olacak’’ diyerek dikkat çekiyor.

Dünya nüfusunun ortalama 1,6 milyarlık kısmı temiz suya erişimde sorun yaşıyor. Yaklaşık 4 milyar insan ise yılda en az 1 ay ciddi su kıtlığı yaşıyor. Birleşmiş Milletler, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasının su sıkıntısının fazla olduğu bölgelerde yaşayacağını dile getirdi.

Dünya’nın yüzde 70’nin suyla kaplı olmasına ve bu suyun miktarı 1,386,000,000 km³ olmasına rağmen su sorunu neden yaşanıyor?

Çünkü bu suyun %97.5’inin tuzlu su… Kalan miktardaki tatlı su ise kuraklıklar, nüfus artışı, küresel ısınma gibi sebepler yüzünden insanlığa yetmiyor.

HAYVANSAL ÜRÜNLERİN TÜKETİMİ NEYE MÂL OLUYOR?
Şunu bilmeliyiz ki; hayvansal ürünlerin üretimi, bitkisel ürünlerden daha fazla suya ihtiyaç duyuyor.

Dünya’daki tatlı su kaynaklarının yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Endüstriyel hayvancılık toprağın tuz ve su oranlarını bozuyor ve ekosistemleri ciddi şekilde tahrip ediyor.

Size bunu tablo ile gösterelim:

Hayvanların nüfusu arttıkça onların beslenmesini sağlayacak tahıllar için orman alanları talan ediliyor. Bugün dünyadaki tarım alanlarının %77'si çiftlik hayvanlarının ve yemlerinin üretimi için kullanılıyor.

ÇOCUKLAR RİSK ALTINDA
UNICEF, ‘’İklim değişikliği aşırı hava olaylarına, su mevcudiyetinin öngörülememesine, su kıtlığının şiddetlenmesine ve su kaynaklarının kirlenmesine neden oluyor’’ diyor.

Bu değişiklikten en çok çocukların etkilendiği de açıklayan UNICEF, 10 madde ile bu durumun ciddiyetine değiniyor.

  • Aşırı hava olayları ve su döngüsündeki değişiklikler, özellikle en savunmasız çocukların güvenli içme suyuna erişimini zorlaştırıyor.
  • 2001 ve 2018 yılları arasında doğal afetlerin yaklaşık %74'ü, kuraklık ve seller de dahil su kaynaklıydı. Bu tür olayların sıklığının ve yoğunluğunun iklim değişikliği ile artması bekleniyor.
  • Yaklaşık 450 milyon çocuk, orta veya şiddetli düzeyde su kıtlığı olan bölgelerde yaşıyor. Bu, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli suya erişimleri olmadığı anlamına geliyor.
  • Afetler meydana geldiğinde, tüm su kaynaklarını tahrip edebilir veya kirletebilir; bu da çocukların özellikle savunmasız olduğu kolera ve tifo gibi hastalıklara yakalanma riskini artırır.
  • Artan sıcaklıklar, tatlı su kaynaklarında ölümcül patojenlere yol açarak suyu insanların içmesi açısından tehlikeli hale getirebilir.
  • Kirlenmiş su, çocukların yaşamları için büyük bir tehdit oluşturuyor. Su ve sanitasyonla ilgili hastalıklar, 5 yaşın altındaki çocuklarda önde gelen ölüm nedenlerinden biri.
  • Her gün, 5 yaşından küçük 700'den fazla çocuk yetersiz su, sanitasyon ve hijyen nedeniyle ishalden ölüyor.
  • İklim değişikliği, su kıtlığını son derece sınırlı su kaynaklarına sahip alanlarda şiddetlendiriyor ve su için artan rekabete, hatta çatışmalara yol açıyor.
  • 2040 yılına gelindiğinde, neredeyse her 4 çocuktan 1'i aşırı su kıtlığı olan bölgelerde yaşayacak. 10.
  • Yükselen deniz seviyeleri, tatlı suyun tuzlu hale gelmesine neden oluyor ve milyonlarca insanın güvendiği su kaynaklarını tehlikeye atıyor.

World Resources Institute’s Aqueduct Water Risk Atlas’ın hazırladığı rapora göre, Türkiye dünyada su stresi yaşayan 50 ülke arasında 32'nci sırada yer alıyor. Risk seviyelerinden “yüksek” seviyesine sahip olan Türkiye’de küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği nedeniyle gelecek yılların kış aylarında bahar havasının daha çok görüleceği söyleniyor.

‘TÜRKİYE SU FAKİRİ ÜLKE KONUMUNA GELECEK’
30 Ocak 2023 yılında düzenlenen 2023-2027 Dönemi Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı Tanıtım Toplantısı'nda konuşan Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, ‘’mevcut suyu 85 milyona böldüğümüzde önümüzde çıkan rakam 1323 litre. Kişi başına düşen su potansiyeli bu. Nüfus ve sanayileşmedeki süreci dikkate aldığımızda, bugün için 1323 litreyle su stresi altındaki ülke kategorisinde olsak bile, 2030 ve sonrası için 750 litreye düşeceğinden bu çerçevede artık su fakiri ülke konumuna gelmiş olunacak. Artık bu süreç yaşandıktan sonra tekrar o arzuladığımız iyi günlere dönme imkânımız yok. Yapmamız gereken en önemli husus, bu süreci yavaşlatmak ve bu sürecin etkilerini olabildiğince minimize etmektir’’ demişti.